Üstad'ın dediği gibi ; "bizim alın yazımız, yokuşlarda susamak." Şöyle üst üste iki mevsim salim kafayla geçmiyor Memlekette.
Etraf ateş çemberi, “coğrafya kaderdir” dibine kadar bizim için imtihan üstüne imtihan açıyor, yazılı bitiyor, sözlü başlıyor, sözlü bitiyor, uygulamalı/tatbiki olanı başlıyor. Hiç şikâyet etmiyoruz bunlardan uzun zamandır, kanıksadık, benimsedik bunu. Adrenalin hep tavan bizim buralarda.
Bu aralar Fırat’ın Doğusu’ndaki terör odaklarına yönelik başlatılan “Barış Pınarı” operasyonumuz ile birlikte, işin uzmanı Mete YARAR’ın dediği gibi; “nasıl bir arı kovanına çomak soktuysak” artık, herkes karşımızdaki düşman saflarında yerini almak için yarışta. Hiç alakasız bir şekilde Türkiye-Arnavutluk maçında geç gelen golden sonra bir nevi deşarj yaşayan futbolcularımız kale arkasında kenetlenerek tribünleri “asker selamı” ile selamladılar. UEFA/FIFA yetkilileri sıraya girdi, açıklama üstüne açıklama. Vay efendim neymiş? -UEFA/FIFA bu türden selamlamaları hoş karşılamıyormuş, bunun için inceleme ve soruşturma açılacakmış. Pazartesi akşamı Fransa maçı öncesi tam bir akıl karıştırma ve bizi baskılamak için süper bir bahane icat etmiş oldular. (neyse ki şerbetliyiz bu tür hayınlıklara)
Selam aslında insanlığın tarihi kadar eski bir uygulama, her medeniyet kendi kültürü ile benzer şekilde, kendince bir selamlama üretmiş ve kullanmış. Benden sana zarar gelmez, bak elimde sana zarar verecek bir şey (taş, sopa, silah) yok demek. El ayasını karşıya göstererek ve başının üzerine kaldırarak kendisinden yana bir sıkıntı olmadığını ifade ediyor insanoğlu. Asker selamı da bunun farklı bir disiplindeki uygulaması. O da emir-komuta zincirinin askerler arasındaki ifade şekli.
Biz asker milletiz. Her Türk asker doğar diye boşuna söylenmemiş. Bunu her türden olağanüstü durumda sergilemekten de geri durmayız EvelAllah. Arnavutluk maçı ile başlayan ve Fransa maçı ile doruğa çıkan bir yansıması da yeşil sahalardan cephe hattına ulaşan bir sevgi zinciri olarak ortaya çıktı.
Futbolcularımız, içinden geçmekte olduğumuz hassas ve nazik günlerde milletimizle ve milletimizin bağrından doğan kahraman ordumuzla dayanışma içinde olduklarını ifade etmek için gollerden sonra asker selamını çaktılar. Önce Kadıköy’de 90. dakikada gelen golden sonra ardından da –Fransız rejisi her ne kadar sansürleyip ekrana getirmese de- Stade de France’da Kaan’ın golünden sonra, UEFA/FIFA ne der? diye hiç endişe etmeden, içlerinden geldiğince sahadan tribünlere, oradan da televizyonlar aracılığı ile tüm Türk Dünyasına selamlarını ilettiler, selamette olduklarını, Ülkenin hizmetinde olmaktan gurur duyduklarını dosta düşmana gösterdiler.
Avrupa Şampiyonası elemelerinde geride kalan sekiz maç sonunda 19 puanla biz grup lideriyiz, Fransa 19 puan ve ikili averajla ikinci. İzlanda hemen ensemizde 15 puanla ve 14 Kasım’da Seyrantepe’de onlarla oynayacağız. O zamana kadar olan bir aylık süre zarfında sakat oyuncularımızın özellikle Cengiz’in dönüşü mümkün olacak mı bilmiyoruz. İzlanda bize genellikle ters gelen ve fizik güçle oynayan bir takım, onları yenmek için hem fizik gücümüzün çatur-çutur bir kıvamda olması hem de Cengiz gibi Hakan Çalhanoğlu gibi “inceci”lerin gününde olmasına ihtiyacımız var. (keşke Dorukhan da iyileşse ama çok zor)
Esas o maçta çakacağımız asker selamlarını bekliyoruz takımımızdan. Böylece Şenol Hoca ve güzel insanlardan kurulu bu Milli Takım hak ettiğimiz şekilde temsil edecekler Memleketimizi Şampiyona’da.
Selam olsun Mehmetçiğe ve onu bağrından çıkaran Türk Milletine,