Bizden önceki kuşağa ait olmakla birlikte hepimizin aşina olduğu bir deyimdir, âsâb/asabiye.
Bizden önceki kuşağa ait olmakla birlikte hepimizin aşina olduğu bir deyimdir, âsâb/asabiye. “Âsâbım bozuldu, âsâbımı bozma, -asabiye servisi hangi katta ?” diye çok duymuş ve eski Türk Romancılarında (özellikle Peyami SAFA’da) sıklıkla karşılaşmışızdır. 1960’lara kadar Nöroloji ve Psikiyatri Ana Dalları, “Asabiye” olarak anılırdı. Halk arasında sinirlilik ve gerginlik halini tarif etmek için kullanılırdı. (“stres” daha icat edilmemişti.)
Son iki yılın şampiyonu, bu yılın da en büyük şampiyonluk adayı olan Siyah Beyazlı camiada son birkaç haftada peş peşe yaşananlar “yaygın ve bulaşıcı” bir âsâb bozukluğunu haber veriyor olabilir.
Geride kalan yedi haftada görüldü ki; kadro ve oyunu oynama biçimi geçen senenin de ötesinde bir potansiyele sahip. Kaleci ve defansif uyum başlangıç için yeterli, transferler üst düzeyde marka isimler, Şampiyonlar Ligi’nde iki maçta da alınan galibiyetlerin getirdiği 6 puan iyi haberlerin müjdecisi iken; eskisi-yenisi, hocası-talebesi, başkanı-yardımcısı “sinir küpü” mübarekler.
Şenol Hoca ve Yönetim arasında sezon başında sözleşme uzatma görüşmelerinde bazı frekans uyumsuzlukları ve parazitler olduğunu duymuş ama haber yapmamıştı kulübe yakın gazeteci/muhabir arkadaşlarımız. Bir süre sonra kontrat sâlimen uzatılınca da unutulup gitmişti bu türden “informal” haberler. Maddi hiçbir sıkıntı yaşanmadığı bilinen BJK’da ilk kez, geçen sezon gelir gider dengesi (+) olarak sonuçlandı. UEFA Finansal Fair Play blokajı da bu sezon sonunda kalkacak yapılan anlaşmaya göre. Hal böyle iken “bu asabiyet neden?” -anlamak zor.
İlk 5 haftada nispeten kolay rakiplerle oynayıp minimum kayıpla Kadıköy’e geldiğinde 4G, 1B ve 13 puanı vardı Kara Kartalın. Her iki tarafın da memnun olmadığı bir hakem performansı ve verilmeyen penaltı, gösterilemeyen kırmızı kart tartışmaları altında ilk üç puan kaybı yaşandı. Şenol Hoca, Hakem Ali PALABIYIK’a ettiği (kendisine hiç yakıştıramadığımız) bir küfür (o.ç.) sonunda tribüne gönderildi. Evlerindeki Trabzon maçında da Boğaziçi Şıngır Mıngır Stadında takımını Vodafone Park’ın tribünlerinden seyretti bu ceza ile. Dua etsin PFDK üyelerine 3 maç beklerken tek maçla yırttı.
5 Mayıs 1996’daki Trabzon-Fenerbahçe maçının travmasını, aradan geçen onlarca yılda bir türlü atlatamayan kent hafızası ve yakın zamanda 3 Temmuz Komplosuyla iyiden iyiye şehrin genetik kodlarına işleyen Fenerbahçe antipatisinin etkisini iliklerine kadar hissetti ve hissettirdi bize Şenol Hoca. Ondaki bu Vertigo/denge kaybı Quaresma’ya, Medel’e, Oğuzhan’a, Gökhan’a bile sirayet etti ne yazık ki.
“Kavga Koleksiyoneri“ Caner ERKİN’in bilinen agresifliği ile bu kez piyango Anderson TALISCA’ya çıktı berabere biten Trabzon maçından sonra. Uçan tekmeler, içerden kilitlenen soyunma odaları derken, cezalı olduğu için duruma anında vaziyet edemeyen Şenol GÜNEŞ raconu kesti de ortalık biraz yatışır gibi oldu. Aaa sonra bir de baktık; takım içindeki bazı futbolcular-liseli ergenler gibi- facebook ve instagram’da birbirlerini takipten çıkarmış, sanal âlemde ilişkilerini bitirmişler, küsüşmüşler! Al sana bir problem daha!
Merhum Ahmet KAYA’nın şarkısındaki gibi; “nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça”
Dün gece oynanan İzlanda ve pazartesi günü oynanacak Finlandiya Milli Maçları sebebiyle Lig’e verilen ara, camianın tekrar kenetlenmesi ve yaraların sarılması için iyi bir fırsat oldu. Acilen en yakındaki sağlık kuruluşunun ilgili Asabiye Servisi’ne topluca gitmelerinde fayda var, hem camiaları hem de Türk Futbolunun yarınları için.
Milli Takımıza bol şans, sizlere iyi bir hafta sonu dilerim.