Siyaset yazmam.
Dini meseleleri yazmam.
Futbol hakkında yazmam.
Doğru dürüst tartışmayı bilmeyen, linç kültürünün maşallah olduğu ülkemde bu konuları yazmam, tartışmam.
Ama.
Bu konuyu yazmazsam çatlayacağım.
Ana haber bülteninde gördüm, nasıl ayağa kalktığımı, nasıl sinirlendiğimi, nasıl sizi gidi dangalaklar diye bağırdığımı hatırlamıyorum..
Son zamanlarda, bundan daha fazla sinirlendiğim bir şey olmamıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip bey, İngiltere'ye ziyarete gidiyor.
Bu ziyareti sırasında, Türk kökenli, Alman vatandaşı, futbolcu Mesut Özil, İlkay Gündoğan ile görüşme yapıyor.
Cumhurbaşkanı'nın, futbolculara, Türk bayrağı hediye ederken fotoğrafları var.
Almanya Futbol Federasyonu, (DFB) Başkanı Reinkard, twitter hesabından ve federasyonunun internet sitesinde yaptığı açıklamada, futbolcuların Türkiye’deki seçim kampanyasında istismar edildiğini ileri sürüyor.
“Yeşiller Partisi eski başkanı Cem Özdemir, twitter üzerinden Almanya Milli takımında oynayan bir futbolcunun, Cumhurbaşkanı Frank Walter, Başbakanı Angela Merkel'dir. Parlamentosu da Berlin'deki Bundestag'dır” diyor.
Angela, işini gücünü bırakıyor, ekşi suratı ile basın toplantısı yapıyor..
Bu futbolculara saldırıyor.
Neredeyse futbolcuları hain ilan edecekler.
Seversin, sevmezsin, beğenirsin beğenmezsin, oy verirsin vermezsin, o ayrı ama, millet olarak hepimizin bunu hakaret olarak kabul etmesi lazım.
Bizim ülkemizin Cumhurbaşkanı.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, kiminle görüşeceğini size mi soracak.
Bu ne aymazlık.
Bu ne hadsizlik.
Bu ne utanmazlık.
Hani özgürlükler ülkesiydiniz.
Bizim özgürlüğümüzü beğenmiyordunuz.
Bir politikacıya saygı göstermek, tasvip etmek, her vatandaşın kendi dünya görüşüdür, kendi özgür iradesidir.
Bu ziyaretteki kişi Cumhurbaşkanıdır.
Ziyaret, Cumhurbaşkanına saygı ziyaretidir.
Asayişiniz bozuluyor diye mitinglere izin vermemenizi anlarım.
Ama Alman milli takımında oynayan Türk kökenli, Alman vatandaşlarınızın bu ziyaretine burnunuzu sokmanızı anlayamam.
Size ne.
Bunu kendime yapılmış hakaret sayarım.
Kimseyi, ülkemi, aşağılayamazsınız.
Siz kendinizi ne sanıyorsunuz.
Karışmayacaksınız.
Ya sen Cem.
Anan, baba, nenelerin, dedelerin, kökenlerin buradayken, Alman vatandaşlığı tanımın ne benim, ne kimsenin umuru değil.
Funda'ya takılanlar...
... Dünya tatlısı, Orhan baba, bir deodorant markasının reklamında oynuyor.
Orhan baba, metrobüste, takım elbisesi ile otobüse biniyor, genelde gençler var..
Birden, kendi şarkısına başlıyor.
Daha güzel, daha mutlu, daha adil, sevgi dolu bir dünya için, barış için, insanlık için, burunların selameti için..
Diyor.
Ve..
Genç bir adamı işaret ediyor.
Sen kardeşim.
Koltuk altını kamuya açmışsın..
Diyor..
Metrobüsteki bütün kafalar, koltuk altları terlemiş çocuğa dönüyor.
Çocuk mahcup tabi ki.
Kulağına eğiliyor, deodorantının adını söylüyor, kullan diyor.
Gerçekten, ter kokusu problemimiz var, gerçekten ağız kokusu problemimiz var.
Gerçekten kamu spotu gibi yararlı bir reklam olmuş.
Ama.
Biz aleni insanları mahcup etmeyiz ya..
Genç adamın, daha, mahcup olmaması için, koltuk altını kamuya açtın diye kocaman kocaman, herkesin içinde seslenerek söyleyeceğine, onu kulağına sessizce, deodorantın adını seslice söyleseydiniz..
Eeee, reklam bu diyeceksiniz, ben de reklam diye söylüyorum zaten.
Daha nazik dünya için.
.... Ömür Gedik ve Hıncal Uluç, uzun suredir kendi köşelerinden, birbirleriyle tartışıyorlar.
22 Mayıs günü, Ankara'da, Yenimahalle’de, bir genç dayısının evine iftara gidiyor.
Semtte başıboş dolaşan köpekler çocuğa saldırıyor.
O sırada oradan geçen bir araç, arabasını köpeklerin üzerine sürmese belki de genç adam hayatta olmayacakmış.
Bunun üzerine sokak köpeği tartışması başlıyor.
İki canlının da yaşama hakkını elinden alamayız.
Ama ben, insanların mı, hayvanların mı canı daha önemli tartışmasına girmem.
İnsanlar mı ölsün, hayvanlar mı ölsün, cümlesini dahi kuramam.
Ama, tanığım bildiğim, insan sevmeyen, kötü kalpli bin beter hayvan sever var, hayvandan nefret eden, kötü kalpli insanlık dışı insanlar var.
Ne diyelim.
Anlaşalım.
En iyisi, insan sevmeyen, hayvan sevmeyen kötü kalpli insanlar ölsün demeyelim, fazla yaşamasın diyelim.