Pazartesi günü Almanya Dış İşleri Bakanı Sigmar Gabriel Ankara'daydı.

Pazartesi günü Almanya Dış İşleri Bakanı Sigmar Gabriel Ankara'daydı. İlk önce Türkiye Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'yla iki buçuk saat süren bir görüşme yaptılar. Bu görüşmeler planlandığından uzun sürdüğünden dolayı (yani başka bir nedenden dolayı değil) Başbakan Binali Yıldırım ile olan görüşmesi başbakanın diğer randevuları nedeniyle iptal edilmek zorunda kaldı. Ardından planlanmış olduğu gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi.

İlk önce hemen belirtelim. Sigmar Gabriel, gerçek bir Türkiye dostu olan Almanya eski şansölyesi Gerhard Schröder'in çok yakınında olan bir sosyal demokrat olarak zaten yıllardır Türkiye ile sıcak ilişkilere sahip bir politikacı. Uzun yıllar boyunca Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ve AB eski Bakanı Egemen Bağış ile sürekli diyalog halindeydi. SPD Başkanı olduğu dönemlerde gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretlerinde de her zaman Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile “dostça” konuşabilen Avrupalılardan biriydi.

Almanya Dış İşleri Bakanı olarak ilk defa ziyaret ettiği Türkiye'de de bir kez daha bu ortaya çıktı. Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı basın toplantısının hemen başında Fetulahçı terör örgütü FETÖ tarafından 15 Temmuz'da gerçekleştirilen kanlı darbe teşebbüsünü dile getirerek o günlerde Almanya'yı temsilen bir hükümet temsilcisinin hemen Ankara'ya gelmemiş olmasını bir hata olarak tanımlayarak özeleştiri yaptı. Bu çıkışı aslında tüm AB için anlamlıydı. Çünkü 15 Temmuz 2016 tarihinde gündeme gelen kanlı darbe girişiminin ardından sadece Almanya değil tüm AB sınıfta kalmıştı. Türkiye'de teröristler tarafından faşist bir rejim kurmak amacıyla denenen ve çok sayıda insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan darbe girişimi özünde demokrasiye karşı bir saldırıydı ve buna en başta AB ülkelerinin tepki vermesi gerekirdi. Basın bildirileri ile değil. Bizzat Ankara'ya gelip dayanışma içinde olduklarını göstermeleri gerekirdi. Olmadı maalesef.

İşte bu açıdan Almanya Dış İşleri Bakanı Sigmar Gabriel'in hem Fetullahçı terör örgütü FETÖ hem de PKK terör örgütü hakkında Türk milleti ile aynı duyguları paylaştığını dile getirdiği samimi sözleri çok anlamlıydı. Üstelik bu sözleri hem kapalı kapılar ardında hem de kamuoyu nezdinde aynıydı. Türkiye AB ülkelerinin politikacılarında bu samimiyete pek alışık değil. Onların bir çoğu genellikle kapalı kapılar ardında söylemediklerini medyaya söyleyenler olarak tanındılar.

İşte bu nedenle AB'nin en önemli ülkesi Almanya ve Türkiye arasında var olan sorunların ve de bundan sonra atılacak adımların “dobra, dobra” konuşulduğu bir ziyaret gerçekleştirmiş oldu Sigmar Gabriel. İnşallah bu stil tüm AB temsilcileri için bir örnek olur. Çünkü hem Türkiye ve Almanya arasında hem de Türkiye ve AB arasında var olan sorunların çözümü ve geleceğe yönelik olumlu adımların atılması için “dobra, dobra” konuşulan bir ortama acilen ihtiyaç var.

Türkiye açısında bu zaten gerçekleştirilen olay. Hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu muhataplarıyla çok açık ve dobra, dobra konuşmaktalar her konuyu.

Pazartesi günü de öyle oldu.

Almanya ve AB medyasında yansıtıldığı gibi olmadığı bir kez daha ortaya çıktı var olan sorunların. Örneğin İncirlik üssündeki Alman askerlerini Almanya Federal Meclisi (Bundestag) Savunma Komisyonu heyetinin ziyaretine karşı değil Türkiye! Alman kamuoyu bu konuda aldatılmakta. Türkiye sadece ve sadece eğer bu heyet içinde varlarsa açıkça PKK terör örgütüne destek verdiği kanıtlanmış üyelerin ülkesine gelmesine karşı. Türkiye'de on binlerce insanı katletmiş ve de Almanya'da da AB'de de yasak olan bir terör örgütüne destek verdiği bizzat Alman makamları tarafından da bilinen bazı demokrasi özürlü, terör destekçisi Alman milletvekillerini ülkesinde görmek istemiyor. Eğer Türkiye'de bazı milletvekilleri halen Almanya'da tamamen yok edilememiş olduğu arada bir açıklanan “Baader-Meinhof (Kızıl Ordu)” terör örgütüne destek veriyor olsaydı aynı durum Almanya için de geçerli olmaz mıydı? Terörü destekleyen demokrasi özürlü şahıslar isterlerse milletvekili olsunlar hiç bir demokratik ülkeye kabul edilmemeliler.