Çağdaşlığın eş anlamlısı olarak algılanan "medeni"lik ise gerçekten bir üstünlük kavramı ve sıfatıdır.

Prof.Dr.Ahmet Şimşirgil Hoca geçmiş televizyon programlarından birinde şöyle bir iddiada bulundu:

“Beğenmediğiniz medrese sisteminde, bugün üniversite tarih bölümünde dört yılda verilen eğitim iki senede iki misli fazla ve kaliteli olarak verilir.”

Medrese mi?

Medrese lafını duyar duymaz birilerini otobüs tutmuş gibi oluyor. Torba yetiştirin ki ortalığı berbat etmesinler…

Yine eski tarihli bir televizyon programında Kadir Çelik’in dört misafiri vardı. İkisi kamuoyunun yakından tanıdığı iki profesör. Beyin ve sinir hastalıkları, psikoloji üzerine uzmanlıkları… Karşı tarafta da bir tıp doktoru ve metafizik sahada çalışan Salih Memişoğlu…

Salih Memişoğlu tıptan çare bulamayan bazı hastaları problemlerinden kurtardığını ifade ediyor. Tıp doktoru olan zat da bu duruma şahit olduğunu ve araştırılması gerektiğini söylüyor. Hatta Memişoğlu iki profesöre neredeyse yalvarıyor: “Beni inceleyin. Belki ben hastayım. Teşhisi koyun. İyi olduğunu söyleyen hastaları da inceleyin. Ben ne yaptım da bu hastalar iyileşti. Gelin araştırın. Sahtekarsam belgeleyin. “

Fakat iki profesör bilimsellik putunun önünde diz çökmüşler, bu konuşmalara taraf oldukları için bile pişmanlık belirtiyorlar.

Türkiye’de yeni rejimi ve devrimleri yerleştirmek için uygulanan geçmişi kötüleme, reddetme ve yok sayma illetiyle beraber, “din” aklın ve bilimin dışında ve düşmanı gibi gösterilip şekilden ve söylemden ibaret bir “inat” abidesi dikildi: Çağdaşlık…

Çağdaşlık kavramı aynı zaman diliminde bulunmayı ifade eder halbuki.

Bir üstünlük sıfatı değildir.

Çağdaşlığın eş anlamlısı olarak algılanan “medeni”lik ise gerçekten bir üstünlük kavramı ve sıfatıdır.

Ben bu çağda yaşayanlarla aynı zaman diliminde yaşadığım için onlarla çağdaşım ama “çağdaş bir insanım” gibi ucube bir ifade kullanmak yerine “medeni” olmayı/ olabilmeyi tercih ediyorum.

Bilime ve akla tapanların “çağdaşlık” höykürüşleri bir cehalet örneğidir ve ülkemizde CHP’li kesim tarafından tercih edilir.

Diplomalı fakat eğitimsiz, güya aydın ama münevver olamamış bu kitle “sloganlarla” yaşarlar.

Ben milletimin ve inancımın tarihini ve aidiyet hissettiğim medeniyeti binlerce yıl önceye nispet ediyorum.

CHP’li kitle ise 1923’te uzaydan gelip Anadolu’da varlık göstermeye çalışan ayrı bir ırk sanki…

Çok mu sert/ acımasız/ haksız bir bakış açısı…

İyi de bir bakış açısı en azından.

Üç beş ay önce darbe atlatmış, sınır ötesi askeri harekatlar yürüten bir devlet, bütün yatırımlarını aynı hızla sürdürürken, porno kaset marifetiyle CHP’nin başına eklemlenmiş, projesiz, fikirsiz, iktidarsız, bakış açısız bir adam Cumhurbaşkanı’nın Türk Lirası’na sahip çıkma çağrısına “veryansın” ediyor…

Bu adam Cumhurbaşkanına saldırırken ve Fetöcülükten hapis yatan yazarları alkışlatırken, benim küçük oğlum, “Baba, ağabeyimin verdiği bir 10 dolarım var. Gidip bozduralım…” diye tutturuyordu.

Bizim medeniyetimiz akıl değil yüksek akıl medeniyetidir ve bilimin temel taşlarını yerine oturtmuş ve teşvik etmiştir.

Bugünün “çağdaş” fabrikasyon profesörleri tarihimize ve imanımıza yabancı oldukları için “bizim” diyemedikleri medeniyetimizden istifadeye kapalılar; varsa yoksa akıl/ çağdaşlık/ batı/ estek- köstek bir zavallılık içinde tartışma programlarını terk etme protestoları ile nefes alıyorlar.

Protesto demişken…

Şekil ve söylemle kurtulamadıkları veya zorlandıkları zaman höykürüp “protesto”ya yönelmeleri bu kitlenin bir diğer özelliği…

Hafta sonu ailece Göynük’te Akşemseddin Hazretlerinin kabrini ziyaret ettik.

Fatih Sultan Mehmed Hanın hocası… Hacı Bayram Veli Hazretlerinin talebesi…

Akşemseddin.

Medrese mezunu.

Mikrobun kâşifi.

Tabip. Din ve bilim adamı…

Allah’a tapan, yüksek akıllı bir alim…