Bir süredir, gerek gazetelerin gündelik politik haberlerden yer kalmadığı için iç sayfalarında değindiği, gerekse de sosyal medya kullananların arada sırada gözlerine çarpan bir kavram var. 4. Sanayi Devrimi.
Bir süredir, gerek gazetelerin gündelik politik haberlerden yer kalmadığı için iç sayfalarında değindiği, gerekse de sosyal medya kullananların arada sırada gözlerine çarpan bir kavram var. 4. Sanayi Devrimi. Konuya vakıf olan bir çok okuyanımız olduğuna şüphem yok. Kaldı ki, aslında teknik konularla ilgili ve geleceğe ilişkin kestirimlerini elle tutulur bilgiye dayanarak kurgulamaya çalışan insanlar, gündemdeki bu gibi kavramlar hakkında zaten fikir sahibi olan insanlar ve bu tarz yazıları da yine en okumaya hevesli kitle de bu kitle. Kendimden biliyorum. Ancak, konu hakkında fikir sahibi olmayabilecek bir tek arkadaşımızın olma ihtimalini de göz önünde bulundururak, bu kavrama detaya girmeden dokunmak istiyorum.
Son üç yüz yılda, her yüz yıl kendi teknolojik atılımını doğurarak, bu atılıma paralel kendi sanayi devrimini geliştirdi. 18. YY’da, su gücü ve buhar gücü kullanma ile beraber gelişen makineleşme; 19. YY’da elektriğin devreye girmesiyle montaj hattı ve seri üretimin yarattığı büyük değişim; 20.YY’da bilgisayar ve otomasyon. İnsanın gelişim safhasında uğradığı bu durakların her birisinde iş gücünün tanımında büyük değişimler yaşandı. Bir çoğumuzun bildiği hakikattir. Osmanlı’ya matbaanın girmemesinin esas nedeni, matbaanın kullanılmaya başlanmasıyla işsiz kalacak çok sayıda hattatın varlığıdır. Teknolojik gelişim, iş gücünün yapısını değiştirir.
Belki de memur çocuğu olmamdandır. Belirsizlik beni tedirgin eder. İnkilap, devrim, sanayi devrimi gibi büyük laflar, zihnimdeki belirsizlik alanı algısını manipüle eder ve zihin kimyamı değiştirir. Çünkü bu büyük laflar eğer gerçekse, belirsizlik artacak demektir. Yukarıdaki her ‘’devrim’’de bu belirsizlik sahaları oluştu. Bu teknolojileri geliştirenler ya da bu teknolojilerin geliştirilip pazara sunulabileceğini ön görebilenler, bu belirsizlik sahalarında ellerinde fenerlerle dolaştılar. Yollarını buldular. Olaya yabancı olanlar… Onlar, dönemin şartları gereği kendi geliştirdiği pantolon ve üzengi teknolojileri sayesinde steplerden çıkıp dünyanın dört bir tarafında at koşturan atalarını, İstanbul gibi fethedilemez bir şehri, kendi döneminin en teknolojik topunu finanse edip kullanarak fetheden ecdadlarını unuttular… Matbaayı sokmadılar, kurulu uçak fabrikalarını kapattılar, Devrim arabalarını çizdiler… Bugün de “milli araba” üretme idealinin arkasındaki, “piyasa şartlarının çok ötesinde bir anlam taşıyan, geçmişimizdeki “bilim üretme – teknoloji üretme” köklerimize tekrar bağlanma” özlemini anlamıyorlar.
21. YY’a ait teknolojik gelişimler hayatımıza fazlasıyla girdi. Önceki üçyüz yılın her birinin belirli bir aralığında gerçekleştiği üzere, 21. YY’ın sanayi devrimine, 4. Sanayi Devrimi’ne, günümüzde selam vererek yeni bir belirsizlik dönemine adım atmış bulunmaktayız. Bu devrimin birincil araçları siber fiziksel sistemler. Kendi kendine giden arabalar, otomatik pilotaj, akıllı şebeke sistemleri ve arka arkaya yazılabilecek onlarca kullanım sahası. Ve bunlarla beraber, insan hayatının akışını tamamıyle değiştirecek üretimden, eğitime ve ruh sağlığına, insan beyninin yapabilirlikleri seviyesine ne zaman ulaşıp bu seviyeyi ne zaman geçeceğini tahmin etmeye çalıştığımız, kullanım sahasının limitleri insan hayal gücünün sınırları ile ancak sınırlı olabiliecek bir kavram. Yapay zeka.
Yapay zeka kavramının kız kardeşleri diyebileceğimiz, şeylerin interneti, büyük data, hiperbağlantılar ve kayıt zinciri (blockchain) teknolojilerinin çok uzun bir süre de değil, önümüzdeki 10 yıl içinde iş gücü piyasasında yaratacağı etkileri ve gerek bireysel gerekse de millet olarak nasıl hazırlanmamız gerektiği hususlarını da önümüzdeki yazılarda tartışacağız.