Geçtiğimiz hafta Akşam Gazetesinin Cemal Reşit Rey'de gerçekleştirdiği "100 Yılın Akşam'ı" adlı sergiye gittim.
Sergiyi gezerken çok duygulandım, bir asırdır hem Türkiye’nin hem de dünyanın tarihine tanıklık eden Akşam Gazetesinin yüz yıllık manşetlerini ve birinci sayfalarının sergilendiği sergide gazete ile ilgili çok ilginç şeylere şahit oldum. Gazetenin ilk Almanya baskısı, yabancı dilde basılan ilk nüshaları Türkiye’de gazeteciliğin sanıldığının aksine çok iyi bir geçmişe sahip olduğunu gösterdi.
1918 yılından 2018 yılına bir gazetenin arşivi ile ilgili çalışma yapmak kolay iş değil. Kaç tane sahip değiştirdi, kaç kez kapanmak zorunda kaldı ama bir şekilde günümüze geldi gazete. Bu bilgileri derlemek toplamak ve sergilemek kolay iş değil. Arşiv konusunda eksikleri olan bir toplum olduğumuz da hesaba katılırsa yapılan işin kolay iş olmadığını anlamak gerek.
Geleceğin Medyacılarına Örnek Bir İş
Medya tarihi ya da eski adıyla basın tarihi okutulması gereken en önemli derslerden biri bence. Nedense iletişim fakülteleri bu dersi ihmal ediyor, ya da yaşlı hocaları ile bu dersleri geçiştirip bir nostalji – anı dersi gibi geçiştiriyor. Bu sergi tam bir basın tarihi dersi gibiydi. Yüz yıl içinde Türkiye’de basının nasıl değiştiğini görmek, Latin harflere geçişi görmek, Türk tarihinde yaşana 27 Mayıs – 12 Eylül – 15 Temmuz gibi darbeleri görmek, başarıları- başarısızlıkları, mutlulukları- hüzünleri görmek adına önemli bir etkinlikti. Bunu bırakın hayata geçirmek düşünmek bile bir olay günümüz medya ortamında. Bunun için gazetenin yayın yönetmeni Murat Kelkitlioğlu başta olmak üzere emeği geçen herkesi kutlamak lazım. 100 yıllık tarihinde Falih Rıfkı Atay - Aziz Nesin – Çetin Altan – Necmettin Sadak – Şevket Rado – Melih Cevdet Anday – Nazım Hikmet gibi isimlerin yazılarıyla katkıda bulunduğu ciddi bir tarihten bahsediyoruz. Gazetelerin sıkıntılı günler geçirdiği bir dönemde böylesine bir sergiyi düzenlemek büyük işti. Bu sergiyi gezerken bir şey dikkatimi çekti. Neden acaba üniversitelerin iletişim fakülteleri bu tarz kültürel sergiler yapmıyor? Özellikle paralı eğitim veren vakıf üniversitelerinin iletişim fakülteleri neden bu tarz etkinlikler düzenlemiyor. Eskiden okul gezileri vardı, öğrenciler müzelere götürülürdü çocuklar hem sosyalleşirdi hem de entelektüel anlamda gelişirdi. Ben bir üniversitenin iletişim fakültelerinin yöneticilerinin yerinde olsaydım bu sergiye öğrencileri götürür ve basın tarihini geleceğin medya çalışanlarına yaşatırdım. Ama nerdeeee… Çok mu şey istiyorum acaba? Uzun lafın kısası Türkiye’de geleceğim medya çalışanları çok alt yapısız, çok bilinçsiz ve eğitimsiz geliyor.
---
Rafet El Roman’dan Yeni Düet
Gençlere verdiği destek düetleriyle müzik dünyasının en yardımsever yorumcusu olan Rafet El Roman “Unuturum Elbet” adlı yeni şarkısında 21 yaşındaki genç yorumcu Derya ile düet yaptı. Almanya’nın Köln şehrinde yaşayan ve şimdiden bir YouTube fenomeni olan Derya, duru sesi ve romantik yorumuyla, önümüzdeki yılların en başarılı yorumcuları arasında yer almaya aday. Rafet El Roman yönetmenliğinde, Frankfurt şehir merkezinde ve İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan, şu an yıkım aşamasında olan eski bir savaş tank fabrikasında çekimleri gerçekleştirilen klip ise tek kelime ile yakıyor.
----
Temiz Aile Çocuğunun Anıları Raflarda
“Zenne” ve “Çekmeceler” filmlerinin senaristi ve yönetmeni M.Caner Alper’in anılarını kaleme aldığı Temiz Aile Çocuğu, okurlarla buluştu. “Temiz Aile Çocuğu” okurlara; M.Caner Alper’in, “Ne olursan ol, sıradan olma” diyen annesiyle yaşadığı çatışmaların içinden geçerek kimliğe, cinsiyete, aykırı duruşa dair etkileyici tespitlere de dokunan bir yolculuk sunuyor. Kitap meraklılarına duyurulur.
---
Bahçeşehir Üniversitesi Yılın Enlerini Seçiyor
Türkiye’nin en iyi iletişim fakültelerinden biri olan Bahçeşehir İletişim Fakültesinin radyosu BAU Radyo internet platformu Müzik On Air ile beraber medyanın ve müziklerin enlerinin seçileceği Müzik Ödülleri 28 Ocak 2019 tarihinde İstanbul’da düzenlenecek bir etkinlikle sahibi bulacak.
Yarışma formatını biraz inceledim, bana saçma geldi. Popüler kaygılarla seçilmiş jüri adı altındaki birtakım adamlar ve on tane Bahçeşehir Üniversitesi elemanı. Bu kişiler on tane aday seçecek sonrada 28 Aralık 2018- 14 Ocak 2019 tarihleri arasında halk bu on tane adayı oylayacak ve birincileri seçecek. Burada iki şey dikkatimi çekti. Bahçeşehir üniversitesinin egosuna bir anlam veremedim, 20 kişilik jüride 10 kişiyi kendilerinden koymaları çok saçma. Bana egosantrik bir davranış geldi. Ayrıca üniversiteler yaptıkları ödül törenlerinde genelde öğrencilerine uyguladıkları anketler sonucunda belirliyor. Bahçeşehir Üniversitesi öğrencilerine danışmıyor. E bu nasıl bir ödül töreni?
Olmuyor, Türkiye’de ödül törenleri iyi yapılamıyor. Balık daha baştan kokar hesabı saçma sapan ödül törenleri yapılıyor. Halkın ve sektörün ödül törenlerine inancı kalmadı. Çünkü bu törenlerde hep halk yani ana tüketici ikinci planda kalıyor. Mesela bu törende yirmi tane adam on tane marka seçiyor ve halka onları oyla diyor! Ya halkın sevdiği markalar o on markanın dışında bir marka ise o zaman ne olacak?
Aldığım duyuma göre Kral TV’de ödül töreni yapmaya hazırlanıyormuş. Yerel seçimlerin olduğu ve ülke gündeminin farklı şeyler konuştuğu bir dönemde neden böyle bir masrafa girer Kral ve Doğuş Grubu anlamadım. Bu ödül törenlerine zerre inanan yok, çok samimi söylüyorum bu ödül törenlerin hepsi boş masraf.
Dostlar Tiyatrosu 50. Yaşında
Dostlar Tiyatrosu, kuruluşunun 50. yılında usta oyuncu Genco Erkal’ın uyarladığı, yönettiği ve aynı zamanda tek başına rol aldığı yeni oyunu “Merhaba”yı tiyatroseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor! Bu yıl 60. sanat yılını kutlayan ve tek kişilik oyunların ustası olan duayen sanatçı; Aziz Nesin, Bertolt Brecht, Can Yücel, Nâzım Hikmet ve William Shakespeare’in yapıtlarından oluşan “Merhaba” oyunuyla yaşadığımız karanlık günlere ve geleceğimize ışık tutacak.
60. sanat yılını kutlayan usta sanatçı Genco Erkal’ın hem uyarladığı hem yönettiği, hem de rol aldığı yeni oyunu “Merhaba”, kuruluşunun 50. yılını kutlayan Dostlar Tiyatrosu tarafından sahneye konulacak. İlk kez geçtiğimiz eylül ayında New York’ta sergilenen müzikli oyun “Merhaba”, Genco Erkal’ın “Benim yazarlarım” dediği Aziz Nesin, Bertolt Brecht, Can Yücel, Nâzım Hikmet ve William Shakespeare’in yapıtlarından oluşuyor.
----
4 Soruda Akın İshakoğlu
Pardon adlı şarkısı müzik piyasasına başarılı bir giriş yapan Akın İshakoğlu ile ilginç hikayesini konuştuk.
“Pardon” yayınlanalı 2 ay olacak. Sözü ve müziği bana ait. Beşiktaş’ta oturuyorum ben. Bir gün Beşiktaş’ta zeytin gibi gözleri olan bir kızla konuştum. Beni görünce “Ben sizi tanıyorum” dedi. “Ben sizi tanımıyorum” diye cevap verdim. Çok ısrar etti tanıdığına dair. Ben de en sonunda kırmamak için, onu hatırladığımı söyledim ve biz uzun bir süre sohbet ettik. Görüşelim mutlaka diye telefon numaramızı alıp verdik. Ertesi gün aynı yerde, aynı kişiyi gördüm. “Merhaba” dedim. “Merhaba sizi tanımıyorum” dedi. “Hani dün konuşmuştuk” falan diyerek anlattım ama “Ne münasebet!” diyerek beni bayağı bir tersledi. Paranoyak olduğumu falan düşündüm o an. Ardından da eve gidip “Pardon” isimli şarkımı yaptım.
“Cüneyt Arkın sayesinde İstanbul’a geldim”
Küçükken şarkıcı olmak istiyordum. Trabzon’da doğdum ben, küçük yaşta Giresun’a geldim. Ortaokuldayken müzik öğretmenim beni bütünlemeye bırakmıştı. Sonra lise yılları derken Giresun’da yerel bir televizyon kanalında kendi programlarımı yapmaya başladım. Cüneyt Arkın’ı programa almayı çok istiyordum. Bir gün kendisiyle karşılaştık ve “Abi ben seni programa almak istiyorum” derken kırmadı sağ olsun geldi programa. Programdan sonra “Abi İstanbul’a beni de götür” dedim. “Gel birlikte çalışalım” dedi. Bunun üzerine Cüneyt Arkın sayesinde İstanbul’a gitme kararı aldım, ama önümde bir askerliğim vardı. O coşkuyla askerliğin nasıl bittiğini anlamadım. Askerlik bitti ama o iş olmadı, çünkü çalışacağımız program yayından kalktı; fakat ben yine de İstanbul’a gittim.
“İstanbul’da cebimde 5 kuruş para yoktu”
İstanbul’a geldiğimde çok fazla moralim bozuktu. Annem de beni sürekli geri çağırıyordu beni. O arada çok sevdiğim bir arkadaşım beni aradı. Boşta olduğumu da söyleyemedim, “Müracaatlarım var, kendime iş ortamı yaratıyorum” dedim. “Şu kanalda VJ’lik yapar mısın?” diye bir teklifte bulundu. O dönem RAKS’ın medya yatırımları vardı çok meşhurdu, oraya gittim ve çok da iyi para verdiler. Sonuçta İstanbul’da cebimde 5 kuruş para yoktu. Programlara başladım. Para kazanıp eve yolluyordum. Sonra çalıştığım televizyondaki müzik stüdyolarına girmeye başladım, keşfetmeye çalışıyordum bu iş nasıl yapılıyor diye. Bir arkadaşım bana büyük bir mekan ayarladı. Ardından ben sahne almaya başladım. Orkestramı kurdum. 2000’li yıllarda sahne almaya başladım hala da devam ediyorum.
“Instagram hesabımı çaldırdım”
Ben Facebook’ta takipçilerimin, dostlarımın kısacası herkesin doğum günlerini kutlarım. Bir arkadaşımın doğum gününü kutladım. Messenger’dan bana döndü “Çok teşekkür ederim, çok naziksin. Bu arada benim Instagram hesabım çalındı, almak için uğraşıyorum ama alamıyorum” dedi. “Telefonuna kod falan gelmiyor mu?” diye sordum. “Benim telefona gelmiyor, senden deneyelim olmazsa. Numaran neydi unuttum” dedi. “Söylüyorum arkadaşım” dedim ve numaramı söyledim. “Sana gelen mesajı söyle de açayım şu hesabı bir an önce” dedi. Bu arkadaşım da meğerse 5 ay önce hesabını çaldırmış ve ben de onun hesabını çalan kişiyle konuşuyormuşum. Ben telefonuma gelen kodu söyledim, ama onun arkadaşım olduğunu sanıyordum. 5 dakika sonra beni aradı, ben arkadaşım diye konuşuyorum, hala arkadaşım sanıyorum onu. “Sesine ne oldu senin?” dedim. “Çok hastayım sesim böyle oldu. Bu arada kardeşim sana sms gelecek onu da bana söyler misin?” dedi. Söyledim ve oyun bitti. Hesabım çalındı. Allah’tan kötü şeyler yazmamış; mutlu pazarlar yazmış, arkadaşlarımla arkadaş olmuş, baş sağlığı dilemiş. Aranjör arkadaşım bana “Senin hesabını senden daha iyi yönetiyor” dedi. Ben hemen başka bir hesap açtım oradan duyurdum “Tek hesabım budur” dedim. O çalan arkadaşta “Tek hesap budur” diyor. Sonuç olarak geri aldık hesabı. Vermiş olduğu hizmetten dolayı ve çok kötü niyetli olmadığı için de teşekkür ediyorum.
---------
Tan albümünün ilk konserinde tam not aldı
Müzik dünyasının başarılı yorumcusu Tan Taşçı, “Bana Aşktan Söz Etme” adlı albümünün tanıtım konserini Bostancı Gösteri Merkezinde verdi. Konserde eski ve yeni şarkılarından bir demet sunan Tan, konserinde Zekai Tunca – Hakan Aysev gibi önemli yorumcularla beraber düet yaptı. Tan konserde Zekai Tunca’nın yakında yayınlanacak olan trbute albümünde bir Zekai Tunca klasiğini seslendireceğini söyledi.