Kendi bayrağının gölgesinde yaşarken uymadığı toplumsal kurallara, üzerinde haç olan İsviçre bayrağının gölgesinde "seve seve" uyuyorlar. Bunun sebebini sorunca da "Ama burası Avrupa" demekten utanmıyorlar.
Bugün 3 Mart 2024. Tam yüz yıl önce 3 Mart 1924 târihinde hilâfet kaldırıldı.
Adında "millî" kelimesi olan iki bakanlığımız var: Millî Savunma Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı. Aslına bakılırsa Millî Eğitim Bakanlığımız da bir tür "savunma" işlevine sâhip. Boşuna "eğitim ordusu" demiyoruz. Millî Eğitim Bakanlığımız, Tâlim ve Terbiye Kurulu başta olmak üzere, evlatlarımızı her türlü ihtiyâca karşı donanımlı hâle getirmek çalışıyor, didiniyor. Millî Eğitim Bakanlığımız, on yedi bakanlık arasında en çok dikkat edilen, en çok eleştirilen, "kimseye yaranamayan", faaliyetleri "en zor beğenilen" bakanlık olarak açık ara önde.
Dijital platform Netflix'teki Türk yapımlarından biri daha 18 Ocak'ta gösterime girdi. Yağmur-Durul Taylan kardeşlerin yönettiği ve Çağatay Ulusoy'un başrol oyuncusu olduğu KÜBRA dizisi, birçok yönden eleştirilme potansiyeline sâhip.
"Bizi kökümüzden sökmek istediler, biz dibimizden kesilmeye râzı olduk."
Çok değil, yirmi otuz sene öncesine kadar, ülkemizde olumsuz şeyleri eleştirmek için "eller Ay'a biz yaya" derdik. Amerika Birleşik Devletleri, 1969'da Ay'a ilk inişi gerçekleştirdikten sonra, gelişmişliğin ve önemli işler yapıyor olmanın göstergesi, Ay'a gitmek hâline gelmişti. Bundan başka "füze yapmak", "uçak yapmak", "atom bombası yapmak" gibi ifâdeler de kullanıldı. Çok şükür ki, 2024 yılının ilk günlerinde ilk astronotumuz Alper Gezeravcı, Uluslararası Uzay Üssü'ne ulaştı ve artık uzaya gitmek "bizim yapamadığımız şeyler" arasından çıktı. (Not: Bunu itibarsızlaştırmak için "turistik gezi" diyenlere kulak asmayın).
Kedinin bacağını baştan ayıralım. Bu yazıyı okuyacaksanız alınmayın, gücenmeyin. Zira en büyük yaralarımızdan birine tuz basmak hatta kızgın demirle dokunmak niyetiyle yazıyorum bu yazıyı.
Kuvvetle muhtemel yazının başlığını okuyunca içinizden ya da sesli bir şekilde "Elbette hazırız" demişsinizdir. Yazının başlığını "İsrail yıkılmasın mı?" diye anlayıp "tez zamanda inşallah" diyenleriniz de olmuştur. Bütün bunların Allah indinde duâ ve kabûl olması niyetiyle belirtmek isterim ki, keşke bu duânın kabûl olmasına vesile olacak şartlar var olsa!