NOMENKLATURA , ENDERUN

Osman ATAMAN 03 May 2016

Osman ATAMAN
Tüm Yazıları
Yeterince gelişmemiş ülkelerin aşamadıkları bir mesele vardır: Politikayı yeterince gelişmemiş beyinlerin tekelinden kurtarmak ! Bunun bir başka boyutu ise, o tür ülkelerden dışarıya doğru hızlı bir 'beyin göçü ' gerçekleşmesidir.

Yeterince gelişmemiş ülkelerin aşamadıkları bir mesele vardır: Politikayı yeterince gelişmemiş beyinlerin tekelinden kurtarmak ! Bunun bir başka boyutu ise, o tür ülkelerden dışarıya doğru hızlı bir ‘beyin göçü ‘ gerçekleşmesidir. Ekonomide, sanatta, bilimde, sporda .. En yetişkin, bilgili, becerikli beyinler, kişiler; yurtdışında emeklerine karşılık aramayı, ülke topraklarında, maddi ve manevi imkansızlık deryasında neredeyse ‘heba‘ olmaya tercih etmektedirler. Siyasette de durum aynıdır; ‘beyinler ‘ çirkef endişesi ile siyasetten uzak dururken, kerrat cetveli ezberleme ile matematik dünyasına, play-station oynayarak teknolojiye, Cin Ali okuyarak da edebiyat dünyasına hakim olduğunu sananların dayanılmaz ağırlığı siyaseti yönlendiren her mekanizmanın kontrolünü ele geçirmiştir. Gelişmiş bazı ülkelerde ise doğal olarak siyasete açılan pencere daha farklıdır.

‘Siyaset bir meslektir ‘ görüşü hakimdir ve bu işi temelinden eğitimini alanların yapması, tesadüf rüzgarlarının şişirdiği yelkenlerle o noktalara gelme çabalarını sonuçsuz bırakmaktadır.

Mühendis, doktor  yetiştiren fakülteler olduğu gibi  siyasetçi, devlet adamı ve bürokrat yetiştirmek konusunda yetkin ciddi okullar vardır. Buraların diploması en önemli siyasi mevki kapılarını açan ‘ maymuncuk ‘ gibidir; tılsımlı anahtardır. Bu eğitim esnasında, demokrasiden hukuk kültürüne, ekonomiden strateji ve jeopolitiğe uzanan çerçevede donatılan ‘dimağlar‘ değişik pratik çalışmalarla da, işin teorisini icraata dökme fırsatını edinirler ve devlet kademesinin çarklarını, dişlilerini bozmadan döndürebilmeye hazır hale gelirler. ‘Üst akıl ‘ veya ‘ görünmeyen elin’ yönlendiren ve denetleyen gücünü  hep yok varsayarsak, Batı demokrasilerinde, yüzyıllardır devlet idaresindeki sağlıklı süreklilik işte bu akılcı yapının ürünüdür.

Nomenklatura ise komünist sitemlerde toplumun stratejik odaklarına hakim bulunan

‘imtiyazlı‘ kapıkulu takımıydı. (Bugün bunların işbirliği yaptığı kişiler ekonomik oligarka dönüşmüşlerdir) Bu tür ‘kapalı‘ rejimlerde, ülkenin siyasi, idari, ekonomik ve güvenlikle ilgili kadroları ‘nomenklaturadır ‘. Rusya Başkanı Putin ve yakın çevresi en güçlü ‘nomenklatura‘ örnekleridir. Nomenklaturalar, bu sistemlerin – adı farklılaşsa dahi – değiştirilmesi önündeki en önemli engeldir, güç merkezidir. Batı’da, örneğin Fransa’da ENA denilen okuldan yetişenler Bakan, Başbakan olmakta, komünist blokta Nomenklatura mensubu ‘partililer ‘ bu mevkilere gelebilmektedirler. Ülkemizin tarihinde de seyir başkadır. Osmanlı’da ordu ve Saray erkanı içinde ‘devşirme‘ metodlar uygulanarak ‘kapıkulu‘ kadrosu meydana getirilmiş, devletin üst kademe yöneticileri, bugünkü batılı karşıtlarına benzer okullarda eğitilerek göreve gelebilmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu tarihinde ölümüyle devrin değişmesine neden olan Sokullu Mehmet Paşa bu eğitim modelinin çarpıcı bir örneği olan bir ‘devşirmedir‘. Çaresizlikler döneminin ‘ferahlatıcı‘ ailesi Köprülüler ise devşirme olmamakla beraber  ‘Enderun‘ geleneğinin devlet idaresine hediyesidirler. Görüldüğü gibi eğitimleriyle, ihtisaslarıyla idareyi kavramış ve yaşamış olanların, idareciliği diğerlerine nazaran; bilgi çağı, bilim çağı olmayan o çağlarda bile daha ağır basmış, daha başarılı sonuçlar sağlamıştır.

Türkiye’nin önünde bulunduğu ‘Başkanlık‘ zemininde, yasama ve denetim mekanizması için oluşacak tek veya çift dereceli meclis – senato ‘ aygıtı ‘nda yer almayan ve Başkan tarafından ‘dışardan‘ atanabilecek ‘Bakanlar Kurulu‘ üyelerinin tarihimizdeki ‘Enderun‘ geleneğinin modernize edilmiş bir  ‘eğitim yapısından‘ geçen, tarih şuuruna sahip , devlet bilgi ve görgüsü edinmiş, milli vizyonu özümsemiş kişilerce oluşturulması için şimdiden düşünmek zamanıdır.

(Bir başka yazıda ‘ Hoşgörü Akademisi ‘ ile 2002’den sonra sadece iktidar gücünde ‘pişen‘ orta yaş ve genç kadroların eğer – damıtılmaz / yontulmazlarsa , bugünkü iktidarın yarınında ne gibi felaketin oluşumunu sağlayacaklarını ele alacağım .

Bu konu dahi artık deprem kadar önemli bir potansiyel tehlikedir. )