HAYIR DUAM

Refik ERDURAN 29 Nis 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
Anneannem dindardı. İyi bir şey yaşadı mı, hemen iki eliyle yüzünü sıvazlayarak "Hamdolsun yarabbi" derdi. Toplumun başına kötü bir şey gelmesi söz konusu edilince de kaderden dileği hep aynıydı.

Anneannem dindardı. İyi bir şey yaşadı mı, hemen iki eliyle yüzünü sıvazlayarak “Hamdolsun yarabbi” derdi. Toplumun başına kötü bir şey gelmesi söz konusu edilince de kaderden dileği hep aynıydı:

“Allah devlete millete zeval vermesin.”

Büyükbabam genç yaşta verem olup Viyana’da bir sanatoryumda ölmüş. Giderken onu da götürmek istemiş ama razı edememiş. “Ben burada doğdum, burayı seviyorum, dışarı çıkıp da ne olacak” diye diretmiş anneannem. Onu kızdırmak için takılırdım: “Asıl bu berbat yerde durup da ne olacak anneanne? Kaderden şikâyetçiyim. Başka ülke yokmuş gibi Türkiye’de dünyaya getirtmiş beni.”  İstanbul’un işgali döneminde çok çile çekmiş olduğunu bildiğim yatalak kadın öfkeyle doğrulup bağırırdı: “Sus, sus! Çarpılırsın! Cennettir bizim memleket! Nankör!”

Ülkeyi kaplayan yapay karamsarlık havasına baktıkça o azarı hatırlıyorum. Sonra fark ediyorum ki zaman zaman ben de o havaya kapılıp nankörce düşünceler üretmekteyim. Hastalığımın SSK ile paylaştığım tedavi bedeli hayli ağır. Örneğin Kanada’da üretilen, ithali Sağlık Bakanlığımız aracılığıyla yapılan Zytiga adlı ilacın bir aylık dozu Türkiye’de 8 bin küsur lira. Bana fahiş göründü; işlemlerin bir yerinde bit yeniği mi var diye kuşkuya kapıldım. Ama internette araştırınca gördüm ki Amerika’daki piyasa fiyatı 8 bin küsur dolar! Fesatlığımdan utandım. Bir yabancı ilacın ülkemize uluslararası ticari bedelinin üçte birine getirilmesini sağlayan görevlilerimizden özür diler, başarılarını kutlarım. Amerika’ya yerli yersiz hayranlık tutkusu bize özgü değil. Fransızlar o ülkeyi entelektüel açıdan boyuna eleştirirler. Ama “hayalimdeki cennet” anlamında kullandıkları “mon Amérique” (Amerikam) diye bir deyimleri de vardır.

Bizim seçkinler ve zenginler arasında kimilerinin o saplantısı en çok sağlık alanında açığa çıkmakta. Ülkemizdeki harika tıp atılımını, tedavi için yurt dışından gelen grupları gözleri görmüyor. Burunları kanasa ilk uçakla Atlantik ötesine atıyorlar kendilerini. Yedi yıl önce bana Hacettepe’de anjiyo yapıldı. İncelemeleri Büyükçekmece Devlet Hastanesinde sürdürürüm. SSK sayesinde, kırk para ödemeden. İki hastanede de gördüğüm donanımlar Amerika’dakinin tıpatıp aynı. Servis tıkır tıkır. Bunları Obama diyarında yaptırsaydım en azından 50 bin dolar öderdim. Daha sonra bir özel hastanede bir kalp damarıma stent takıldı; iki stent de denenip atıldı. Bilmiyordum: hekim SSK anlaşmalı olmadığından bedel cepten karşılanacakmış. Eh, önceden sormamanın sonucu. Yine de hesap yıkım olmadı. Amerika’ya “muayene için” gitmiş bir tanıdık aileden ahlı uflu haber: Üç stent takılan hasta beş gün yatırılmış. Fatura: 112,858.- dolar. O ülkedeki ciddî araştırmalar yapılan baypas ameliyatlarının yarıdan fazlasının gereksiz olduğunu açığa çıkardı kesinlikle. Parasal cetveller de oradaki kalp cerrahlarının ortalama aylık gelirinin Obama’nın maaşını hayli solladığını gösteriyor. Tevekkeli, Bernard Shaw “En tehlikeli yaratık aç cerrahtır” dememiş… Ben kendi yurdumdaki durumuma bakınca anneannemin ruhunu sevindirecek bir hayır dua ediyorum:

“Allah devlete millete zeval vermesin.”