Mahir Güven sergisi

Berk MÜHÜRDAROĞLU
Tüm Yazıları
Sanat dolu bir haftayı geride bırakırken. Sizinle çok özel bir sergiyi paylaşmak istiyorum. Ben gittim, mutlaka siz de gidin.

Figüratif Türk resminin yaşayan önemli isimlerinden biri olan Mahir Güven’in “Ellerin Zamanlarla Dolu Geldin Bana” başlıklı yeni kişisel sergisi, Erol Evgin, Doğan Paksoy, Yalçın Gökçebağ, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Sezen İslimyeli, Gülveli Kaya gibi isimlerin katıldığı özel bir davetle 16 Mayıs Perşembe akşamı Brieflyart Galeri’de açıldı. Sanatseverlere melankolik ve şiirsel bir yolculuk sunan sergi, sanatçının son yedi yılda ürettiği tuval üzeri yağlıboya resimlerinden oluşan bir seçkiye yer veriyor. Küratörlüğünü Erkan Doğanay üstlendiği “Ellerin Zamanlarla Dolu Geldin Bana” sergisi, 14 Haziran’a kadar Brieflyart’ta ziyaret edilebilir.

Gümüşsuyu’nda yer alan Brieflyart, figüratif resmin ülkemizdeki önemli temsilcilerinden biri olan Mahir Güven’in “Ellerin Zamanlarla Dolu Geldin Bana” başlıklı yeni kişisel sergisini sanatseverlerle buluşturdu.

Kendi sanatsal kronolojisi üzerinden izleyiciyi geriye bakmaya davet eden Mahir Güven, “Ellerin Zamanlarla Dolu Geldin Bana” sergisinde izleyicilere “Atölye Resimleri” serisinden nesnelerin tarihine, figüratif izlerden sanat tarihine melankolik ve şiirsel bir yolculuk sunuyor. Geçtiğimiz yüzyılın en etkili şairlerinden Romanya doğumlu Paul Celan’ın bir dizesine atıfta bulunan sergi başlığı, anafikir olarak sanatçının ilk döneminden bugüne birikiminin kaydını tutuyor. Güven’in, resminin temel sorunsalı olan nesne ve figürü merkezine alan üretimleri, atölyesinin mahremiyetini bütün unsurlarıyla dışa açıyor. Sanatçıyla uyum içinde çalışan modelleri; insani ilişkilerinin izlerini barındıran nesneleri; heykeller; yaşam izleri barındıran seramik saksılı çiçekler; kedisi, köpeği ve atölyesinin balkonunda beslediği kuşların her biri, sembolik ve melankolik anlamlar içeriyor. 

Günümüz kent uygarlığının hızlı yaşamlarına tanık olduğu ürün, araç ve nesneler yığınının tam merkezinde insan, sanki hiç değişmeyen ve değişmeyecek olan bir türü andırmaktadır. İnsan denilen varlığın tüm doğal türleri ve nesneleri sınıflandırmak, şekillendirmek, biçimlendirmek gibi alışkanlığı olduğu da bilinir. Kısa bir süre önce, teknolojinin hazımsız egemenliği öncesinde ansiklopedik cilt serileri, genellikle bu nesnelerin ve insanın biçimlendirdiği sürecin listesini yayınlamaktaydı. Oysa günümüze ulaşan bu kayıtların artık günlük mecralara evrildiği, nesnelerin doğum ve ölümlerinin hızlandığı bir dönemdeyiz. İnsanların nesnelerle ilişkiye geçiş süreçleri ve bunun sonucunda ortaya çıkan insani ilişkiler ve davranışlar sistematiği göz önünde bulundurulduğunda, insanın varlık olarak artık kendisinin de yaşadığı bir benzerlik zorunlu olarak ortaya çıkmaktadır. İnsan da tıpkı nesneler gibi, ardında herhangi bir iz bırakamadan hızlıca doğumu ve ölümü yaşamaktadır. Bu sığ çeperi aşabilecek olanlar, yine sanatçılar ve edebiyatçılar olacaktır.

“Ellerin Zamanlarla Dolu Geldin Bana” sergisi, 16 Mayıs – 14 Haziran 2024 tarihlerinde salı-cumartesi günleri 11.00 – 18.00; pazar günleri 13.00 – 18.00 saatleri arasında Brieflyart’ta ziyaret edilebilir.

HAFTANIN KİTABI: BELİRSİZLİK ÇAĞI

Ayrıntı Yayınları, Alman gazeteci Tobias Hürter’in Belirsizlik Çağı: Fiziğin Parlak ve Karanlık Yılları 1895-1945 adlı kitabını Türkiye’deki okurlarla buluşturdu. Belirsizlik Çağı, yaklaşık yüz yıl önce, dünyayı açıklamalarını sağlayan kavramların ve kuramların ge­risinde başka ve daha derin bir gerçeklik olduğunu kabullenmek zorunda kalan fizikçilerin nasıl olup da bu duruma geldiğini ve bu durumla nasıl başa çıktıklarını anlatıyor. Hürter Belirsizlik Çağı’nda, Marie Curie, Albert Einstein, Werner Heisenberg, Erwin Schrödinger gibi isimlerin yeni bir dünya görüşüne yol açan devrim niteliğindeki keşiflerini ve bunların birbirleriyle ilişkilerini; yirminci yüzyılın en önemli fizikçilerinin kişisel hayatlarıyla ve dönemin politik atmosferiyle harmanlayarak akıcı ve kolay okunur bir dille okurlara aktarıyor.

Tobias Hürter’in yazdığı, Levent Tayla’nın Almancadan dilimize çevirdiği Belirsizlik Çağı: Fiziğin Parlak ve Karanlık Yılları 1895-1945, Ayrıntı Yayınları’nın Bilim Dizisi’nde yerini aldı.

Yirminci yüzyılın en önemli fizikçileri, fiziğin bugün hâlâ tam olarak kavrayamadığımız yeni bir dünya görüşüne yol açan, hayal bile edilemeyen bir bilimsel dalgalanmayı tetiklediler. Marie Curie, Max Planck, Niels Bohr, Werner Heisenberg, Erwin Schrödinger ve Albert Einstein sadece fizikte devrim yaratmakla kalmadılar; dünyamızı ve içinde yaşadığımız gerçekliği yeniden tanımladılar. Ancak görelilik ve kuantum mekaniği çağı aynı zamanda savaşlar ve devrimler çağıydı da. Örneğin radyoaktivitenin keşfi bilimde devrim yarattı ama sonuçta Hiroşima ve Nagazaki felaketine yol açtı. Belirsizlik Çağı’nda Tobias Hürter, fiziğin altın çağına ve onun göz kamaştırıcı, kusurlu ve unutulmaz kahramanlarına hayat verirken, dünyada olup bitenlerle bilimin nasıl sıkı sıkıya bağlantılı olduğunu anlatıyor. Çünkü dünyayı değiştirmeden görmek mümkün değildir…

GÜNÜN SÖZÜ: AN'DA KAL YAŞADIĞINI AN'LA