EMPATİ TUZAĞI

Murat BAŞARAN 06 Eyl 2016

Murat BAŞARAN
Tüm Yazıları
Rahmetli Aytunç Altındal öldürülmeden önceki son televizyon programında mealen şunları söylüyordu

Rahmetli Aytunç Altındal öldürülmeden önceki son televizyon programında mealen şunları söylüyordu: “Türkiye’de son 20 yıldır Almanya ve Katolik kilisesinin gayretiyle bir akım çıktı. Rölativizm. Adama diyorsun, bu ülkeyi gelip işgal etseler sonuçlarını düşünebiliyor musunuz? Zıpçıktı yazar/ televizyoncu, (Tamam, işgal ettiler diyelim, ne olur?) diye yaklaşıyor. Ne olur’u var mı be adam. Bu yeni çıktı. Ne olur yani? (Diyelim işgal ettiler, yeni bir yabancı dil öğreniriz.) diyor adam. Tepki verince de adam buna karşılık (Biraz empati yapalım) diyor. Ne empatisi? Kendimi onun yerine koyduğum anda, ben ne oldum? Ben kayboldum. Ben o adam da olamadım. Çok enteresan “Empati Derneği” kurulmuş. Merak ettim. Trabzon’da kurulmuş. Şimdi ayrıntılarına girmeyeceğim. Yani her olayı, her değeri rölativize etmek.  Bu (ne olur?) numarası özellikle büyük basına yerleştirilmiş ağızlar tarafından sürekli empoze ediliyor. Türkiye’ye ait ne varsa kötü. Kendinden nefret hareketi bu. E siz empati yapın, çağdaş olun ve sorun bakalım İngiltere’ye, bu çağda kraliçeyi, prensi şarlatan gibi dolaştırıyorsunuz. Kaldırın krallığı. Cumhuriyet olun. Hangi çağdayız de bakalım sıkıyorsa. De bakalım; kaldırın İngiltere Anglikan Kilisesini. Biz hilafeti kaldırmış çağdaş adamlarız deyin hadi. Kraliçeyi de beş parasız sınır dışı edin. Biz öyle yaptık. Bunları git söyle İngiltere’ye, birden bire gayet demokratik şekilde, gayet insan haklarına uygun olarak senin cesedin Thames Nehrinde yüzmeye başlar. Papalığa, 4.500 çocuğa tecavüz davasını Batı açıyor. Ben söyledim diye bana saldırıyorlar. Vatikan’da oluyor bu rezillik. Batı da dava açıyor.”

Aytunç Altındal, bir anda ortaya çıkan ve tıbbın çözemediği bir hızda yayılan şaibeli bir kanserle aramızdan ayrıldı. Başta Güney Amerika’daki liderlerin de hangi hastalıklarla öldüğüne bakınca, “kanser” kullanılarak işlenen cinayetlere akıl sır ermiyor. Bu açıklamalardan özellikle “Kendinden nefret hareketi” tespitinin altını çizip düşünmemiz gerekiyor. Bu ifadenin kilit kelimesi ise “nefret”… İnsanları provoke ederek “gezi”deki gibi sokağa dökmek için “nefret” duygusunun yerleşmiş olması gerekiyor. Çünkü nefret, gözü kör eden, sağlıklı değerlendirmeye engel olan insani bir zaaf. Beğenmemek, karşı çıkmak, değişiklik istemek, onaylamamak başka bir şey…

Nefret etmek çok başka… “Nefret” duygusu yerleştirilmeden, bir CHP veya MHP’linin taktik icabı süsüyle “HDP’ye oy vermek” ameliyesine sürüklenmesi mümkün değil. Veya o nefret olmadan kendi halkına kurşun sıkmak… Meclis bombalamak! Ömrü boyunca muhatap olduğu ve kullandığı “dini kavram”lardan hiç olgunlaşmayıp “beddua” edebilecek bir yaratığa dönüştüren de “nefret”tir.

Güzel sesle ve ihlasla okunan bir ezan dinlediği için Müslüman olan onlarca örnek bulabilirken, aklı, merhameti, iyiliği emreden bir dine ajan olarak bile yaklaşsan, en azından etkilenir, kendi içinde okuduklarını ve söylediklerini anlamaya/ tartışmaya başlarsın. Kabul etmesen bile nefret etmezsin. Kafa kesmek ve canlı bomba olmak fiili İslamiyet’in hiçbir yorumunda yokken, bu caniliği “İslam” diye göstermek, “nefret” altyapısını hazırlamak için değil midir? Keşke rahmetli Altındal yaşasaydı ve 15 Temmuz’da yaşananları, milletin kendinden nefret ederek uyuştuğu dönemin bittiğini ve kendine inanarak eyleme geçtiğini görebilseydi.

Mutlaka dikkate değer yorumları olurdu. “Cizvit, Protestan, Yahudi” ittifakı olan Siyonizm’in, Cizvit bir kardinali Papa yaparak sağladığı mevzi başarıların Anadolu topraklarında sökmediğini, halifesiz bile olsa doğru İslam’la yoğrulan mayamızın hangi dünyevi ve boş işle meşgul olursak olalım, “vatan” kavramıyla anında kabardığını artık biliyoruz. Dünya da biliyor. Brezilya’da açılan Türk bayrakları, neye önderlik ettiğimizi er geç gösterecek. Empati yapmıyoruz artık. Aklı olan bize empati yapsın.