BAL GİBİ SAHTEKAR!

Murat BAŞARAN 15 Eyl 2016

Murat BAŞARAN
Tüm Yazıları
Eve dönerken… Uzun bir yolculuktan… "Oraya ait" bir şeyler almış olmak, seyahati anlamlı ve kıymetli kılan bir detay benim için.

Eve dönerken… Uzun bir yolculuktan… “Oraya ait” bir şeyler almış olmak, seyahati anlamlı ve kıymetli kılan bir detay benim için. On yıl kadar önce Bitlis’e ilk gidişimde, “Bal, ceviz ve tütün alınır buradan” dediler. Mihmandarlık yapan arkadaşıma “Aman bal alalım önce” dedim. Dedi ki: “Yok abi. Ben bu vebale giremem. Hem anlamam. Hem de kimseye güvenemem.”

“Sen nasıl Bitlislisin?” der gibi baktım, oralı olmadı. Her taraf balcı kaynıyor. “Tanıdığın biri yok mu, soralım alalım” diyorum. “Tanıdığım var ama olmaz. Ben yokken kafana göre al.” cevabıyla şaşırıyorum. Sonra yol kenarında yüzü nurlu bir amcanın çuval içinde ceviz sattığını gördüm. Hemen gidip selam verdim. Yaşlı amca cevizini methetti. Üstten bir tane alıp eliyle kolayca kırdı. Ben de o yarım çuvalı pazarlıksız alıp, Türkiye’nin öbür ucu İstanbul’a taşıdım.

Bal alamamıştım ama nur yüzlü bir amcadan şahane ceviz almıştım. Onu da alamamışım. Çuvalın altı berbat bir ceviz çıktı. Bırak elle kırmayı, çekiçle kırılmıyor. Bitlis’in sırtını dayadığı “Dideban” tepesine çıkmıştık. Mihmandarlık yapan arkadaşım mırıldanmıştı:

“Görmek istersen şeytan ile iblisi, Çık Didebana seyret Bitlis”i…” “Yuh…” dedim, “Bitlisli değil de, Siirtli söylese anlarım. Sizin kendinizle ne derdiniz var?” Güldü. “Yahu bu bir mesel. Her yerin iyisi de var. Kötüsü de…” “Doğru” dedim. “Seninki de ileri derecede mertlik!” Mesele Bitlis ve bal değil.

Terör ve siyaset yerine, sahtekârlıkla ilişkimizi analize yelteniyorum. Bitlisli dürüst arkadaşımın isyankar tavrına karşılık, millet olarak ekranlardan gözümüzün içine baka  baka “Altı kilo bal yanında hediyesiyle kargo dahil 100 lira” diye satan çocuğa, benim ceviz satan ihtiyar amcaya muamelemi uyguladık: “Yüzünden nur akıyor. Yalan söylemez!”

İyi de hakiki balın kilosu 10- 15 lira olabilir mi? Yani etin kilosu 50 lira civarındayken, kilosu 30 liraya satılan sucuğun içinde ne vardır acaba? Türkiye’nin birçok akıllara seza derdi var. Ama şu bal meselesi bence çözümü en zor olanıdır. Sucuk da öyle. Bal ve sucuk sahtekarlığını tamamen önlemek, terörü bitirmekten daha zor. Hayır, pahalısını alsanız da emin olamıyorsunuz. “Bu hakiki kardeşim!” deyip kilosu 3-5 yüz liraya bal çakacak adam; gözleri fıldır fıldır. Ve sen Anzer Balıyla, televizyondan sipariş verdiğin balı bile ayırmaktan acizsin. Nasıl olacak? Ama ucuz ama pahalı, kazıklanacaksın!

Şimdi, Allah görme kabiliyetini arttırsın, Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez, sivil dini topluluklarla bir araya gelip siyaset ve ticaret dışı kalmaları gerektiğini söyleyecekmiş. Merak ediyorum şimdiden; sivil dini topluluklar olarak kimleri çağıracak! Bu bir… Önceden toplantı yer ve saatini bilirsem, muhabir arkadaş yollayıp, katılımcıların geldiği araçları tespit ettireceğim. Bu da iki. Hayır, adam, pardon hocaefendi, 7-8 yüz bin liralık arabaya biniyor. Şoförü var. Koruması var. Ona diyeceksin ki; “Ticaret yapma…” Sayın başkan, ticaret yapsınlar problem değil. Elma, armut, bal, sucuk, elbise, çimento satsınlar, alsınlar… Yeter ki “din”e dokunmasınlar. Onu tezgâha koymasınlar. Para eden o. Yoksa, serbest piyasa… Daya gitsin on kilo bal, doksan dokuz lira. Yersen. Yiyoruz.