Kimi görsen ya çocuklarını anlatıyor veya torunlarını anlatıyor.

Zürriyet önemlidir bilirim.

Öyle anlattılar, öyle anladık, öyle bildik ve öyle büyüdük.
Herkes doğuruyor.
Kimi görsen ya çocuklarını anlatıyor veya torunlarını anlatıyor.
Yakalanmaya gör.
Kimse kimsenin hatırını sormuyor, sağlığını sormuyor, açmısın demiyor, paran var mı demiyor.
Selam vermeye gelmiyor.
Başlıyorlar anlatmaya.
Anladık hepsi birer mucize çocuğu, anladık hepsi dünyanın en akıllı çocukları, eşsizler ve tekler.
Anlatıyorlar.
İşte eline laptopu alıyormuş, başlıyormuş internette dolaşmaya, küçücük parmakları tıklıyormus, bilmediği yokmuş.
Şöyle demiş, böyle demiş.
Çocukları, torunları dinlemekten araya girip, bahar geldi, hava da güzelleşti, zeytin ağaçları çiçek açtı diye anlatmaya fırsat bulamıyorsun.
Ben dinlemiyorum.
Allah herkese hayırlı evlatlar, torunlar versin.
Ama önemli olan şu;
Biz çocukluğumuzda rengarenk kendi boyadığımız uçurtmalar uçurduk.
Sizin çocukların, torunların uçurtma mevsimi geldi uçurtmaları var mı?
Yok tabi ki.
Biz çocuklar uçurtma uçururken bir ayağımız yerde, diğeri ayağımız hayallerde bulutlarda dolaşırdık.
Biz hep sokaklarda oynadık.
Sokaklar bizim ana yurdumuz gibiydi.
Sizinkiler sokaklarda oynuyorlar mı?
Oynamıyorlar tabi ki.
Halbuki sokaklar bilgisayardan çok daha bilgi sarayıdır.
O zaman büyükler çocuklara, "Yok" demeyi çok güzel anlatırlardı.
Olmayanı, büyükler umutla onarırdı.
Çocuklar yok ne demek bilirdi.
Şimdi sıkıysa yok de, alamam de bak o çocuklar neler yapıyorlar.
Analar, babalar evlerinin komutanı olmuş çocuklarını korku ile būyütuyorlar.
Çocuklarının geleceğini en iddialı bir şekilde planlarken, ülkesinin kaderine ortak olacaklarını bilmeliler.
Boşuna, övünmeyin, yakalaladığınıza anlatmayın, ülke dertleri çok fazla.
Hepsi öyle, ya da böyle bu dertlerden payını alacaktır.
Şimdinin bütün kötüleri bir zamanlar çocuktu, bunu hiç aklınızdan çıkarmayın.
Çocukların ufku sadece kendi ufkundan ibaret değildir, ülke ufku güneşe kapalı ise, hiçbirimiz için gökyüzü eskisi kadar mavi olamaz.
Denizler de masmavi kalamaz.
Vicdanlara dikkat edin.
Ne kadar vicdansız insanlar var ve bunlar ne kadar çoğaldılar.
İnanın bana vicdanlar öldükçe, yeryüzü gökyüzünün gönlünü asla alamaz.
İklimlerde bakın, hava durumlarına bakın, sellere yangınlara bakın.
Ayakları yere basan, sorunlu, merhametli, vicdanlı çocuklar yetiştirin.
Yok nedir bilsinler, bırakın herşeyi bilmesinler, zamanından önce herşey bilinmez ki.
Merhamet çok önemli.
Sonra bunlar birbirine çarpacaklar.
Ve birbirlerinin evlerinin incir ağaçlarını kovalayacaklar.
Bu çocukları yetiştirirken, eskisinden daha çok dikkatli olmalıyız.
Ve unutmayın en ağır yenilgi.
Bir ülkenin çocuklarının yenilgisidir.

Funda'nın aklındakiler…

... Şarkıcı Cem Belevi ve şarkıcı İrem Derici ilişki yaşıyorlar, yani sevgili olmuşlar.
Ne güzel ne ala iki müzisyen şarkıcı aşk yaşıyor.
Ve hatta "Belki" isimli bir şarkıyı beraber söylemişler.
Şarkı ve düet şahane olmuş, ben çok dinliyorum.
Kadın tüm röportajlarda ne kadar aşık olduğunu anlatıyor.
Sonrası geçen hafta ayrılmışlar, İrem'in dediğine göre Cem aldatmış.
Cem'in 2. telefonu varmış onu bulmuş ve orada ihanetini yakalamış.
İrem başlıyor sosyal medyasından ağıza alınmayacak hakaretler yağdırmaya.
Demediğini bırakmıyor.
Çeyrek popçu diyor, sefil hayatın diyor, iyi konser dilenmeler, riyakar diyor.
Ve en kötüsü konserinde, Cem'e tüm seyircisine Allah belasını versin dedirtiyor.
Aldatma sanki dünyanın sonu.
Dünyada aldatılan tek kadın.
Ve aslında benim takıldığım; sanki 30 senelik kocası ve 3 çocukları var.
Birini yok etmek üzere bu ne hırs, birinin işine gücüne engel olmak üzere bu ne hırs.
Adamın sesi şahane, şarkıları çok güzel.
Ben hep dinleyeceğim, hatta daha çok dinleyeceğim.
Ne münasebet birini linç ettirmek.
Altı üstü sevgili yani.


Funda’nın aklındakiler…

... Sinan Akçıl.
Besteleri, şarkı sözleri, müzikleri ile şahane bir mūzisyendir.
Nice ezbere bildiğimiz şarkılara imza atmıştır.
Konserine gittiği heryerde stadyumlar dahil, tüm mekanları dolu olan bir müzisyendir.
Büyük bilir, küçük bilir, çok saygılı, efendi, şeker tatlı esprili bir çocuktur.
Tanırım SInan'ı, o kadar terbiyeli bir adamdır ki.
Karısı Burcu'dan boşandı.
Olabilir, anlaşamadılar ve evlilikleri bitti.
Nice evliliklerin bitmesi gibi.
Sinan'a demediklerini bırakmıyorlar, karısı ve boşanma davası ile adı anılıyor demek, çok büyük haksızlık ve çok büyük ayıptır.
Hatta çok büyük terbiyesizliktir.
Kendinize gelin lütfen, Sinan'ın kendisi, müzisyen kimliği, aile yapısı, sizin demediğinizi bırakmayan şuursuz halinize müsait değildir.
Sinan'ın karısı olsa da, olmasa da, evlense de boşansa da müzisyendir ve haber değeri vardır.
Kıymetlidir o.
Kesin sesinizi.