"Hitler, başlattığı savaşın öncesi ve sonrasıyla bana göre pek çok sosyolojik tezin beslenme kaynağıdır...
“Hitler, başlattığı savaşın öncesi ve sonrasıyla bana göre pek çok sosyolojik tezin beslenme kaynağıdır...
Yükselen milliyetçilik akımları; çekişmeleri, çatışmaları, sen-ben-o diyen ayrışmaları ve sonrasında da çatırdayarak bölünmeleri beraberinde getirir... Ki küresel güç mantığı tam da bunu istiyor; karıştır, çatıştır, küçük küçük böl, yönet...
Yugoslavya, Suriye, Irak, Libya, Ukrayna, Afganistan...
Öyle görünüyor ki dünya, yakın gelecekte ülke kavramının olmadığı “Beylikler Devrine” dönecek...
Büyük ülke kavramından haz etmeyen küresel güçlerin yarattığı ve yaşattığı tüm maddi-manevi-salgın-adalet-eşitlik zorluklarının temelindeki dayatma da bu yönde; ülkeleri dörde beşe bölerek global etki ve yetkisini azaltmak...” demiştim iki ay önce kaleme aldığım ‘Göç meselesi daha yeni başlıyor’ başlıklı köşe yazımda…
Ki tam da öyle oldu Ukrayna açısından… Sırada hangi ülkeler var az çok tahmin ediyorum…
Evet dünya “beylikler devrine” doğru dönülmez bir viraja girdi… Önce güçlenmek ve büyümek adına haydi safları sıkılaştırın diyen yönetim sistemleri zamanla beliren maddi-manevi-güç-ego çekişmeleri sebebiyle zayıfladı, destek kaybetti, sorunlar baş gösterdi, adaletsiz bir ekonomik skala belirdi, bağlar iyice zayıfladı ve tüm bunların toplamında emperyalizmin ekmeğine okkalı yağlar sürüldü…
Ukrayna’yı ele alalım… Aylardır Rusya geldi geliyor, işgal etti ediyor yansımalarıyla hepimizin gecesi gündüzü Ukrayna oldu… Peki orada durum neydi? Ukrayna’da insanlar hayat rutininde yaşamaya devam ediyordu ve kimselerin umurunda değildi Rusya’nın gelip gelmemesi çünkü “halkın kaybedecek maddi-manevi hiçbir değeri yoktu”… Hatta laf aramızda Ukrayna halkının yakında tüm dünyaya şu mesajı yollamasını bile bekliyorum; “Biz halimizden memnunuz herkes işine baksın…”
“Bana bir şey katmıyorsa kim gelirse gelsin banane” ya da “bana huzur, ekmek, gelecek, umut yoksa yansın bu dünya” felsefesi insanlık zihninde giderek yangınlaşıyorsa kaos ve bölünme kaçınılmaz olur…
Irak’a yönelik sosyolojik okumalarım içinde ileriye dönük gördüğüm tablo bu yönde… Giderek yaygınlaşan bezmişlik, umutsuzluk, adaletsizlik, fakirlik, yoksulluk ve yoksunluğun üstüne siyasete ve siyasilere duyulan büyük öfke de eklenince Irak içinden de bölünme seslerinin duyulması yakındır…
Ki laf aramızda tıpkı Iraklılar da Ukrayna vatandaşları gibi bölünme konusuna travmadan uzak bir şekilde yaklaşıyor… “Sorunların çözümünde anlaşılmıyorsa özerk bölgelere ayrılalım ve bir de öyle deneyelim nasıl olsa kaybedecek bir şeyimiz yok” diyen Iraklıların sayısı hiç de küçümsenmeyecek çoklukta…
Irak tablosuna baktığınızda emperyalizmin bunca sorun sarmalı içerisinde nasıl ustalıkla Iraklıları canından bezdirip “haydi bölünelim” dedirttiğine bakmaya gerek yok çünkü yıllardır her şey aleni olarak ortada… Giderek artan Şii-Sünni ayrışması, Kürt Bölgesel Yönetimi ile Bağdat Yönetimi arasındaki anlaşmazlıklar, Kürt Bölgesel Yönetimi içindeki çekişmeler, susuz-elektriksiz-hizmetsiz-çöp yığınlarıyla dolu sokaklarıyla Bağdat Yönetimi, seçime ve siyasilere inanmayıp sandığa gitmeyen halk, yolsuzluk ve adaletsizlik üzerine ayyuka çıkan rahatsızlıklar, terör örgütleriyle baş edemeyen yönetimler, İran oyunlarının her zerrede etkili olması, yoksulluk, işsizlik ve daha nicesiyle Iraklılar canından bezmiş “ne yaparsanız yapın“ demiş durumda… Tıpkı Ukrayna Vatandaşları gibi…
“Nasıl ki giyim, mobilya, saç, makyaj, yemek, müzik, mimari akımları sürekli bir devir daim içindeyse yönetim sistemleri de bundan nasiplenir elbette” mantığıyla yaşamaya başlayan böylesi ülkelerin tablosuna bakınca diyebiliriz ki; yeni dünya düzeni “beylikler devri” olarak başa dönmeye hazırlanıyor..