Uzun zamandır.. Kafamı kurcalayan bir konu vardı. Arabesk ile rap ilişkisi. İkisinin de ortak paydası. Hayata isyan.
Uzun zamandır.. Kafamı kurcalayan bir konu vardı. Arabesk ile rap ilişkisi. İkisinin de ortak paydası. Hayata isyan. Rap savaşlarının gündemden düşmediği, herkesin birbirine atar yaptığı / diss attığı bu günlerde fırsat bu fırsat deyip, 12-18 yaş arası gençlerle, “Nedir arkadaşım bu rap çılgınlığı?” isimli bir çalışma yapalım dedim. Çeşitli sosyal deneylerle baktım, gördüm. Arabesk seven rap seviyor. Rap seven arabesk seviyor. Yüzde 70’i erkek, yüzde 30’u kadın, 100 genç ile sohbet ettim. Ergen siniri malum, bedensel ve ruhsal değişimler, “Ben kimim, ne olacağım?” sorularına yanıt arama, anne babadan ayrılma-bireyleşme süreci, yoğun bağlanmalar, aşklar, ayrılıklar, arkadaş gruplarının önem kazanması, kız ya da erkek kimliğini algılama, buna uygun sosyal rollerin benimsenmeye başlaması, karşı cinse ilgi duyma halleri derken, ruhsal dengelerin karıştığı bir dönemin içerisindeler…
Zamanında birlikte Barış Manço dinleyip, bayram şekeri kıvamında olan çocukların içinden çıkan “varlığı” nasıl anlamlandıracağımızı bilemez hale geliyoruz. İşin sihri belki de burada başlıyor… Gençlerin “fark edilme” arzusu her dönem malumdur. Ancak, her dönemde bu derece mecra yoktu… Herkesin 15 saniyeliğine ünlü olabildiği dünyada, “kanalımıza abone olunuz” çığlıkları aslında fark edilme isteğinin en güzel dışa vurumu oldu. Teknolojik gelişmeler nedeniyle bir önceki kuşak ile arasındaki algısal boşluğun normalden fazla açıldığı gençler, “yetişkin gibi algılanmak ancak hala içlerindeki çocukla” yaşamak isterken, bir önceki kuşak kendi sorumluluk duygusunu aşılamaya devam etmeye çalıştı. Bu kaos ve Babil Kulesi sendromu gençlerin isyankarlığını, “ergenlik krizinin” de ötesine taşımaya başladı…
Kendisine değer vermeye başlayan, sesini yükseltme isteği duyan, fark edilme arzusunun tavan yaptığı ergenler ve gençler, hele de sosyal medya da buna her durumda ortam hazırlarken, geçmişin rap akımı dönüp dolaşıp, onların sesini duyurmaları için araç oluyor. Türkçe Rap işi elbette uzun zaman önceye dayanıyor ancak, değişen sosyo-ekonomik ve kültürel yapılar, bu isyankâr seslerin daha popüler olmasına neden olmaktadır. 1995 yılından itibaren rap, hiçbir zaman bugünkü kadar popülerleşmemiştir. Türkiye’nin Cartel ile başlayan rap macerası, aslında o dönem Türkiye’de “azınlık/soykırım/şiddet” yaşamayan gençlerin bile dikkatini çeken bir duruş sergilemiştir. Cartel’den bugüne elbette devir değişti, rap ruhu ise yaşanan düzendeki aksaklıklara, siyasi ve kültürel olgulara isyan etmeye devam ediyor…
İşin ritmi, teknolojisi, sözleri değişiklik gösterse de rap “Batsın bu dünya!” nidasının en etkili yansıması olmaya devam ediyor. Sadece sisteme ve düzene değil, kendi içerisindeki tutarsızlıklara da isyan eden rap dünyası kahramanları, geçtiğimiz aylarda sanatları ile atışmaya devam ettiler. Norm Ender’in, yılların Ceza’sına bile posta koyduğu “Mekânın sahibi” şarkısı ile rap ruhunu bozduklarını iddia ettiği meslektaşlarına savaş açtı. Kimi katılımcılarımıza göre bu sadece sessiz geçen döneminin sonunda gündeme gelmek için yapılan “gereksiz” bir çıkışken, araştırmaya katılan pek çok genç için “Doğruları söyledi abicim!” bakışına sahip bir tavır olarak algılanmıştır. Dünyadaki rap akımından, isyan edilen unsurlardan Türkiye’nin farklılaştığı pek çok alan var. Norm Ender’in iddiası da bu yöndeydi. Amerika’nın, Almanya’nın sorunu ile değil Türk gençlerinin sorunları ve gerçekleri ile sözler yazılmalı, ritimler oluşmalıydı… Savaşın kazananı kaybedeni yok elbette…
Herkes tarafını tutarken, rap dünyası yeniden popülerlik ve marka iş birlikleri ile para kazanmaya başladı. Gençler isyanlarında, aşklarında eskiden daha naif cümleler kurarken, bugün rap dünyasının nispeten daha keskin, sert sözleri ile dertlerini dile getirmeye başladılar. Telkin ve yayılma yoluyla duygular büyük bir hızla yayılır, katılımla beraber o duygunun gücü büyük oranda artar. Kitleleri ancak aşırı ve abartılı duygular etkilediği için, onları etkilemek isteyen kişi beklentilere uygun ifadeler kullanır. Duyguları olduğundan farklı şekillere sokup abartarak sunmak, günümüz popüler kültür ürünlerinde sıkça gördüğümüz bir durumdur. Özellikle mutsuzluk üzerine inşa edilen eserlerle gençlerin en basit olayı dram haline getirmeleri bu ürünlerle sağlanmaktadır. Abartı, psikolojik bir kitle için (özellikle hayran kitle için), görünürdeki tüm özellikler büyütülerek aktarılmalıdır. İmgelerle sunulan duygular öyle güçlü bir etkiye sahiptir ki, kitleler istenilen yönde harekete geçirilebilir. Müzik, bu gençlerin duygularını, isyanlarını, iletişim biçimlerini, arkadaşlık ilişkilerini, aileleriyle ve toplumla olan kavgalarını büyük ölçüde etkilemektedir. Ne içinde doğup büyüdüğü kültürüne de sonradan katıldığı kültüre ait olamayan rap dinleyicileri, kendilerini kanıtlamak için toplumun hoş görmediği davranışlar sergileyebilmektedir. İçlerinde, kendilerini dışlayan topluma ve sisteme olduğu kadar mensup oldukları aileye, yoksulluğa ve özendikleri hayata sahip herkese karşı öfke bulunmaktadır.
Gençlerden bir kısmının kavgacı, sert ve korku uyandıran bir imaja sahip olmak için gösterdikleri çabanın nedeni bir çeşit koruma alanı oluşturmaktır. Büründükleri imaj, iç dünyalarını gizlemek maksadıyla, toplumun takındığı önyargılı tavırlara bir tepki olarak okunabilir. Negatif bir etkiye negatif bir tepki olarak da nitelendirilebilecek bu tavrın, tanıştıkları her kişiyi toplumun bir parçası olarak görme eğiliminden kaynaklandığı söylenebilir. Williams, gençlik alt kültürlerinin hakim kültüre direnç olarak özel işaretler, farklı giyim stilleri oluşturduklarını ve topluma kapalı bir grup yapısına sahip olduklarını belirtmektedir. Bununla birlikte gençleri ‘öteki’ olarak görmediğiniz ve aynı mesafede durduğunuz anda kabuklarının kırıldığını görülmektedir. İlk başlarda pervasız, umursamaz ve uzak duran bir yapıya sahipken, birlikte zaman geçirdikçe saygılı ve sizi önemseyen bir tavır takınmaları yönlendirilmeye açık olduklarını, dolayısıyla Williams’ın tanımında belirttiği direncin kırılmasının da mümkün olduğunu göstermektedir. Kendi içlerinde hep bir çelişki barındıran rap dinleyicileri gerçekte olduklarından farklı görünmek için çaba göstermektedir. Kendi gerçekleri ve ulaşamadıkları olanaklar postmodernizmin çoklu kişilik oluşumunu kaçınılmaz kılmaktadır. Müzikle yaratılmış bir evren söz konusudur. Gençlerin yarattıkları dünya genelde müziğe endeksli ve oradaki imgelerin kendi hayatlarına yerleştirilmesi şeklindedir. Yarattıkları dünyanın gerçekliğini dinledikleri müziklerle yaşayan rap hayranları, yaşam kaynağı gibi gördükleri şarkıcının ekseninde dönmektedirler.
Kitleleri harekete geçirebilmenin yolu onların duygularına, basit ama abartılı şekilde seslenmektir diyen Le Bon’un görüşünden yola çıkarak çoğunlukla eğitimsiz olan gençlerin hangi motivasyonlarla hayatlarını şekillendirdiklerini anlamak mümkündür. Rap gibi ritim yerine söze ve mesaj vermeye dayalı bir müzik tarzı söz konusu olduğunda ise içeriğin dönüşümünün kendini ifade etme isteğine bağlı olduğu görülür. Böylece müzik Amerika’da ve Almanya’da ırkçılığa karşı bir ses çıkarma aracı olarak karşımıza çıkarken burada gençlerin kendi problemlerini aktarma aracı hâline gelir. Daha geniş bir perspektifle kültür bağlamında düşünüldüğünde, rap müzik, gençlerin “Ben de buradayım demek istiyorum, ben de varım, beni de görün.” demenin bir yansıması olarak görülebilir. Şarkı sözleri basit, kolay anlaşılır olmaktadır ve gençlerin hayatından kesitler taşımaktadır. Şarkıcının da aynı alt kültürden gelmiş olması ve aynı duyguları yaşaması şarkıların oluşturulmasında ve pazarlanması noktasında oldukça etkili olmaktadır.
Yaptığım araştırmada görüyoruz ki, yaş grubu düştükçe, kendilerinin de kolaylıkla eşlik edebildikleri, hatta kendilerinin de benzerini yapabildikleri RAP en fazla talep tarzdır. Çünkü kolay, anlaşılır ve erişilebilirdir. Rap’in tanımını 12-15 yaş arası gençler; “özgürlük” olarak tanımlarken, yaş ilerledikçe “isyan ve acı gerçekleri dile getirme” tanımlamasındaki oran yükselmektedir. Yaş grubu yükseldikçe, ritminden değil sözlerin anlamından etkilenme ve buna bağlı kendini ifade etme, bu sözleri günlük yaşamda da kullanma oranı artmaktadır. Bu nedenle Ceza ve Sagopa hala “mekânın kralları” olarak görülmektedir. Rap kültürünün sadece alt kültür gençlere kalmaması ve genele yayılması ise, zamanında arabesk dinleyen alt kültürün, değişen zaman ve zorlaşan koşullarla baş etmeye başlaması, arabesk ritimlerin batı tınıları ile harmanlanıp, merkezi kültüre de sirayet etmesi ile benzeştirilebilir. Bugün her yaştan dinleyicinin, kendi yaşamında isyan etmek istediği bir durum/sorbenzeştirilebilir.
GÜNÜN SÖZÜ: İSYANKAR OLMA