Farkında mısınız?

Kadınlar ne kadar kararlı. Kapıları kapatınca nasıl sımsıkı kapatıyorlar. Çok emek vermiş, alışmış, hatta seviyor olmaları bile engel değil onlara. Zaman dolunca kapıyı kapatıyor. Bitene kadar çok sabırlı. Belki insanları hayrete düşürecek kadar da özverili. Maalesef kadının o sabır ve özverisi, genelde karşı tarafta saçma bir özgüvene de neden oluyor. Bu özgüveni biz onlara veriyoruz. Defalarca yaptığı hataları affederek, es geçilip unutarak. Birkaç özür, tatlı söz, yalanlara inanıp tekrar şans vererek.

Kadın inanıyor. Affediyor. Bazen unutuyor da. Ama bu böyle devam edeceği anlamına gelmiyor. Durum düzelmezse hatada da ısrar varsa, bir anda tüm gemileri yakabilir kadın.

Peki, bu kadar emek ve sabırdan sonra neden vazgeçer? Genelde biz kadınlar sabırla, bir umut karşımızdaki kişinin düzelmesini umarız. Onu uyarır ve ona yanlış yolda olduğunu defalarca başka başka yollardan anlatırız. Her anlattığımızda ‘’bu sefer oldu, kesin şimdi anladı’’ der, ona inanırız. Daha doğrusu kendimizi inandırırız. Düzelmeyeceğini, sonucun asla istediğimiz gibi olmayacağını düşünmek istemeyiz. Ta ki son noktaya kadar. Elinden gelen bitince, tüm umutlar tükenince gider kadın. Ondandır bu kararlı gidişi. Bu konuda şehirli, köylü, çalışan, ev hanımı diye ayırt etmeksizin aynıyız. Erkeklerde ise durum biraz daha farklı. Onlar çoğunlukla veda ederken, kapıları ya tam kapatmıyorlar ya da yedek anahtar ceplerinde gidiyorlar.

Seviyordum!

‘’Veysel çok huysuzdu. Bana geçim vermez, kıskanır dururdu. Gönlümle evlenmedim zaten. Onun huysuzluğu gereksiz kıskançlığı beni kendisinden soğuttu. Hüseyin yakın komşumuzdu. Bize azap durdu, O’nunla anlaştık. Zaman zaman birlikte buluşurduk. Veysel bunu sezinlemiş, hatta birkaç kez beni uyarmıştı. Zamanla bizim kaçacağımızı bile düşünmüş, umudunu kestiği de olmuş. Hüseyin’le kaçtığımızda Bafra’ya ulaştık. Çeşmenin başında çoraplarımızı çıkartıp serinlensin istedik. Çorabımın uçunda beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Elimi sokup baktığımda, bize bir ay yetecek kadar para çıktı. Bunu Veysel koymuş da. Beni çok severdi. “Kaçarlarsa, perişan olmasın” diyerek koyduğunu düşündüm hep”.

Aşık Veysel’in ilk eşi Esma Ana bu kaçış öyküsünü araştırmacı Gülağ Öz’e bu sözlerle anlatmış.

Bundan aşağı yukarı doksan yıl sonra haberlere bakıyoruz. En çok gördüğümüz haber, eski eşi, sevgilisi tarafından öldürülen kadınlar, anneler. Hikayelerine bakın, okuyun. Keyiften ya da başka birine aşık oldukları için bitirmemişler. Çoğu zaten ilişkileri boyunca şiddete maruz kalmış kadınlar. Bu şiddetten kaçmış, ayrılmışlar. Dayanabilecekleri ana kadar ne eşini ne de yuvasını terk etmemişler.

İşte o kadınları acımadan öldüren adamların yakalandıkların da verdiği ilk cevap. ‘’Seviyordum.’’ Şimdi soruyorum. Kim seviyor? Siz mi? Aşık Veysel mi?

40 yaş fatihi

Tarihimiz bu kadar şanlı ve şaşaalı olunca haliyle her yönüyle merak konusu. Tarihimizi konu alarak yapılan diziler Türkiye’de ve birçok ülkede beğenilip, merakla izleniyor. Bu dizilerden sonuncusu ‘’Mehmed Bir Cihan Fatihi’’. Geçtiğimiz salı ikinci bölümü yayınlandı.

Dizi ile ilgili birçok eleştiri yapıldı, yapılıyor. İlk okuduklarımdan biri başrol oyuncusu Kenan İmirzalıoğlu’nun yaşı sebep, bu rol için uygun olmadığı. Dizinin yayınlanmasının ardından, kadın oyucuların dekoltelerinin fazla olduğu konuşuldu. Namaz kılan oyuncunun saçının bir bölümünün açık olması ve yemek sahnesinde kullanılan kaşıkların metal olması da gözlerden kaçmadı. Henüz ikinci bölümünün yayınlanmasına rağmen buna benzer daha birçok eleştiri aldı dizi.

Eleştiriler doğru. Buna benzer her yapımda olduğu gibi bu dizide de hatalar var. Biraz daha dikkat ve araştırma ile düzeltilebilir hatalar. Eleştirmek iyi güzelde, gelin bir de güzel taraflarına bakalım. Diziyi merakla bekleyen ve izleyen biri olarak, ben diziyi genel olarak beğendim. Kenan İmirzalıoğlu yaşına rağmen olmuş mu? Olmuş. Çekimler sinema tadında. Baş rollerden figürasyonuna kadar oyuncular büyük bir özenle seçilmiş. Aslı astarı tek kaygım, dizinin gelecek bölümlerinin bu özenle çekilmeyecek olması.

Unutmadık! Dualarımız Mehmetçiklerimizle.