​YENİ İKLİM!

Ömer EROĞAN 04 Haz 2017

Ömer EROĞAN
Tüm Yazıları
Her seçim sonrası işbaşına gelen yeni yönetim ilan etmiş olduğu programı doğrultusunda icraatlarına başlar, söz konusu ABD olduğunda ise iktidar makamının yeni uygulamaları dünyaya bir şekilde yansıyarak beraberinde etkilerini de oluşturur.

Her seçim sonrası işbaşına gelen yeni yönetim ilan etmiş olduğu programı doğrultusunda icraatlarına başlar, söz konusu ABD olduğunda ise iktidar makamının yeni uygulamaları dünyaya bir şekilde yansıyarak beraberinde etkilerini de oluşturur. Bu kez ise söz konusu etki dalgaları biraz daha hırçın deniz hareketliliğine benzer gibi gözüküyor. 

Bizim 16 Nisan’da yapmış olduğumuz reformist idari değişim gibi her büyük devlet zamanı geldiğinde hayatiyetini geleceğe daha sağlıklı taşıyabilmek için idari veyahut siyasi değişimlere ihtiyaç tespitini yaparak değişim yönünde kabiliyetini sergileyebilir.                                                                                    ABD yönetiminin yeni lideri, toplumuna verdiği “Dünyadan önce Amerikan halkının çıkarları doğrultusunda çalışmalar yapacağı” sözü çerçevesinde 2 Haziran günü, 2015’te 191 ülkenin imzalamış olduğu Paris İklim Anlaşması’ndan ülkesini çekeceğini açıkladı. Kendi dünya görüşü doğrultusunda bu kararına mesnet teşkil eden; endüstriyel istihdam ve ekonomik kayıp bağlamında sorunlarına çözüm üretmek amaçlı olduğu açıklamalarını sundu. Fosil yakıt kaynaklarının azaldığı bu dönemde Exxon, IBM gibi bazı dev Amerikan şirketleri de   çekilme kararını eleştirmektedirler, sonuçta kısa vadeli bir çözüm mü yoksa faydaları mı olacağına kendileri karar verir. 

Aynı günlerde Amerika da özel komisyon tarafında Trump ekibinin seçim kampanyası esnasında muhtemel Rusya bağlantısı araştırılır iken bu tarihi Sözleşmeden Amerika’nın çekilme kararı hemen hemen bütün dünya tarafından  sertçe eleştirilirken sadece Rusya liderinin bu karara eleştirmeksizin yaklaşımı oldukça ilginç bir tesadüf olmuştur.                                                                                                                                                                Uluslararası dalganın yüksekliği bizleri yakından izlemeye yönlendiriyor mesela Çin devletinin bundan böyle İklim Sözleşmesi bağlamındaki mekanizmaların liderliği fırsatını hızlı refleksi sayesinde değerlendirip daha büyük finansal katılımını açıklaması ile yeni konumunu pekiştirmesi girişimi yanı sıra çevresindeki Germanik toplulukların sessizce liderliğine doğru yaklaşan Almanya Şansölyesinin bu çekilme iradesini oldukça sert eleştirmesi de geleceğe dair bazı emareler taşımaktadır.

Ülkemizde iklim değişikliğinin yol açtığı şartlar karşısında yeni projelerin gerçekleştirildiği ve stratejik enerji kaynakları çeşitliliği yanı sıra temiz yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru yönelindiği gözlenmekte, hatta yağmurun üzerinden eksildiği tahıl ambarımız Konya ovası için hasat artışı dahi sağlayabilecek 150 yıllık mavi tünel projesinin gerçekleştirildiği görülmektedir, bu hususta çalışmalar ve yatırımların artacağını ümit ederiz. Fakat, her yıl bir iki derece sıcaklıkların artmasının bu dereceler üst üste geldiğinde ne denli hızlı ekonomik, siyasi ve sosyal çatışmalara toplumları sürüklediğini ve sınırlarımızda vardığı vahim durumun etkilerini dünyanın kendisini bugün için uzak olarak hisseden geri kalanından çok daha fazla yaşıyoruz. 

Şöyle ki; diğerlerinin “Bahar” olarak adlandırdığı Tunus’tan başlayarak Libya, Mısır ve Suriye’yi de içine alarak yayılan büyük siyasi çalkantıya yol açarak kısa sürede çatışmalara dönüşen dalganın ana nedenlerinden birisi köhnemiş antidemokratik yönetimlerin oluşturduğu potansiyel sosyal ortamın yanı sıra başlangıçta bu yörelerdeki tarım alanlarında yaşarken kuraklık sonucu yarınlarından ümitsiz büyük kitlelerin göçerek şehirler etrafında konuşlanıp ideolojik etkileşime açık dinamik güce evrildiği tespiti yanında iklim değişikliklerinin yol açtığı büyük göç hareketlerinin insanlık tarihini ne denli etkilediğini de  hatırlamamak elde değil.