Sigara içmenin, canlıya zarar vermenin, çalışmadan kazanmanın, yalan söylemenin, aldatmanın, fazla yemenin zararlı ve acı sonuçlarını biliyoruz ama bu davranışları yapmaya ısrarla devam ediyoruz.
Güçlü bir ekonominin bel kemiğini oluşturan KOBİ ölçeğindeki aile şirketlerinin çoğunluğu maalesef ikinci kuşağa geçemiyor. Büyük bir heyecan ve emekle kurulan aile şirketlerinin dağılmalarında ekonomik değil, insani nedenlerin daha etkili olduğu dikkati çekiyor.
72 milyon cep telefonu ile Avrupa'nın en çok konuşan toplumu olduğumuz haberi, sessizliğin ve yalnızlığın bireye kattığı zenginliği hatırlattı.
Yeni bir Ekim sabahındayız ve rüzgârlar sert esiyor artık. İlkbahar ve yaz gibi sonbahara da hazır bahçemiz.
Bir eylül sabahı, suya doymuş nemli çimlere basarken yeşilin koyusundan kahverenginin koyusuna envaiçeşit renge bürünmüş yapraklar ilişiyor gözümüze. Bir yaşam dönemini hakkıyla tamamlamanın hafifliğiyle yapraklar, toprakla buluşmak için yarış halinde.
Okullarda zil çaldı çalmasına ama dünyada insani değerler alanındaki toplumsal erimenin daha güçlü bir zil çaldığına değinmiştik geçen hafta.
17 milyon öğrencimiz için okul zili çalıyor. Giderek tükenen dünyanın, hızla tüketime alışan toplumlarından biri olarak modern olma derdi ile çocuklarımızdaki disiplin anlayışı, vicdan gelişimi, terbiye ve üretme isteği alanlarındaki erime konusunda da ziller çalıyor.
48 yaşındaki bir iş adamı dostumuz, beyin kanaması geçirdi. Yüzlerce çalışanına liderlik yapan, üretimi çekirdekten bilen, pazarlamadaki ikna yeteneği dillere destan, dünyayı dolaşan, hayat dolu bir insan. Bedeni yaşıyor ama zihinsel fonksiyonları adeta bu dünyanın gerçeklerine kapanmış gibi. Yeryüzünün halifesi hazreti insan, bedeninin aklına emanet bir beşer artık. Kim bilir nasıl bir hakikatle iç içe?