Sicil affı geliyor. İyi ki de geliyor. Yüzbinlerce, milyonlarca insan bu konuda sıkıntı çekiyordu.
Sicil affı geliyor. İyi ki de geliyor. Yüzbinlerce, milyonlarca insan bu konuda sıkıntı çekiyordu. Ticari hayatın çek-senet-kredi-vade-alacak-verecek kaosunda yaşanması normal. Bu kaosun içinde ortalama bir tüccarın zaman zaman sıkıntı çekmesi de son derece normal. İşte bu ‘normaller’ arasında oluşan arızi durumların kişilerin ve işletmelerin kaderini belirlemesi ise ‘Anormal’.
Çünkü bir kez listeye girdin mi hayatın kayıyor. Ne çek, ne kredi. Küçük bir işletmen varsa battın. Tek çaren tefeciye gitmek. Kişi isen zaten bittin. Sana güvenecek bir akraba aramak daha iyi. Bu devirde nasıl bulacaksan?
Ancak getirilecek affın detaylarını araştırınca hiç de öyle ilk duyulduğundaki gibi birşey olmayabileceğini fark ettim. Düzenleme öncelikle borcun 6 ay içinde ödenmesini öngörüyor. Zaten ödeyebilse, ödeyecek olan insanlara bir can suyu olmuyor. Öte taraftan borç alıp ödemeyenleri de af etmek olmaz. Çaresi şöyle bulunmuş: Aslında borcunu yapılandırsan da oluyor. Yani hemen ödemen şart değilmiş.
Ama, işte bu “Ama” var ya işin rengini değiştiriyor. Sicil affı denildiğinde hakkınızdaki kayıtların silineceği anlamanı sakın çıkartmayın. Çünkü sizin kart, kredi, çek borçlarınızla ilgili kayıtlar yani o ünlü “Kara liste” Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulmaya devam edecek. Yani aslında af edilmeyeceksiniz de isterlerse af etmiş gibi davranabilecekler.
Çünkü düzenlemede bankaların isterlerse Risk Merkezi kayıtlarını dikkate almayabileceği hükmü varmış. En yalın şekliyle bankalar eğer isterlerse bu kayıtlara bakmayacaklar. Veya bakarlarsa dikkate almayabilecekler.
Şimdi bu düzenlemenin neresi vatandaş lehine Allah aşkına? Borcunuzu 6 ay içinde güç bela ödeyecek veya yapılandıracaksınız. Umudunuz alacağınız yeni kredi ile işlerinizi döndürmek olacak. Ama ‘Kara Liste’ kapı gibi duruyor. Yapacak birşeyiniz yok.
Bu düzenleme bu haliyle sadece bankaların işine gelir. Kara listeden seçmece yapıp yasal sınırlamalar nedeniyle kredi veremediklerine kredi verir hale gelecekler. Bu yüzden de başları belaya girmeyecek. Ama sıradan, ortalama bir vatandaş veya tüccar bundan yararlanamayacak. Bana hiç adil gelmedi.
İyi tarafı sicil affından yararlananların herhangi bir hukuki ve cezai sorumluluklarının olmamasıymış. Ama zaten borcunu ödedikten sonra ortada niye ceza kalsın ki? Amaç, bankalara kullandırdıkları kredilerden dolayı ceza kesilemesinin önlenmesi. Zaten bu da yeni düzenleme ile sağlanıyor.
Bir de Nasrettin Hoca’nın yol kıyısına diken tohumu atması misali, eğer borcunuzu öder de, kara liste engelini aşıp kredi alabilirseniz ve bu krediyi düzenli öderseniz kredi notunuz yükselecekmiş. Eğer böyle bir durumda olan mutlu azınlığın içine girebiliyorsanız ne ala.
Yapmak hakkımız. “Aslan gibi” arkasında duralım
İnternette, korkunç görüntüler dolaşıyor. Meslekten, yani sorumluluk taşıyan gazeteciler içeriğine ilişkin hiçbir şey söylemiyor. Herkes sorumluluklarının farkında. Olası bir yayında yaratacağı tepkilerin de bilincinde.
Terör örgütü bu görüntüleri niye internete yüklüyor? Çünkü Türkiye’de yılgınlık yaratmayı amaçlıyorlar. Akılları sıra dehşet saçacaklar.
Maalesef sanal ortamda kendini kaybetmiş kimileri de bu tip olaylardan beslenme çabasında. Amaçları sadece ortalığı karıştırmak. Bir kısmı bilinçli, bir kısmı sadece dikkat çekmeye çalışıyor.
Türkiye de önlem olarak her türlü müdahaleyi yapma hakkına sahip. Çünkü tersine bir uygulama teröristlerin amacına hizmet eder.
Türkiye görüntülerin engellenmesi amacıyla video paylaşım sitelerini veya mikro bloglara ulaşımı kısıtlıyor. Kısıtlıyor ama bir açıklama da yapmıyor. Benim diyeceğim bu işin gizlice değil, göstere göstere yapılması.
Nasıl travmatik bir terör eyleminde yayın yasağı kararı açıklanıyorsa, bu gibi durumlarda da içeriğine değinmeden “Şu kadar süre, şu gibi sitelere erişim yasaklanmıştır” demeliyiz. Böylece ışıktan hızlı hareket eden dedikoduları da önleriz.