​Bu tür başlıklar işin önemini azaltır.

Bu tür başlıklar işin önemini azaltır. Çünkü diplomatik kriz masalarda olur. Tarafları; ülkelerdir, dışişleri bakanlığı mensuplarıdır. Hollanda ile yaşanan tam tersine insan hakları krizidir.

İnsan hakları krizidir, çünkü odağında “İnsan” vardır. Yıllardır oralarda çalışan, terini akıtan, zaman zaman hor görülen, kötü davranılan, faşistinden ayırımcısına kadar, bir sürü aşırı uçtaki adamla yüz yüze bırakılan, tehdit edilen, sınırdışı baskısı altına alınan, kendisini ifade etmesine izin verilmeyen Türk insanı vardır.

Avrupa’daki Türklere sadece, Türk gibi davranmadıkları sürece müsaade edilir, tahammül edilir. Türk gibi olmadığında milletvekili seçilir, Türk gibi davranmadığında iş verilir.

Bir başka halka, mesela Romene veya Bulgara kendisini, kendi istediği biçimde ifade hakkı verilirken bu Türklerden esirgenir. Kendi kültürü, geleneği, göreneği ve kimliği yokmuş gibi davranması öğütlenir. Bu tavırların dışındaki bir istek görüldüğünde de, o “Demokrat” maskeler kalkar, altından son derece ayırımcı bir başka maske çıkar.

Avrupa’nın son bin yıllık tarihine damga vurmuş bir maskedir bu. Tarihe hep kendi taraflarından bakarlar. Üzerinde milyonlarca yıldır başka insanların yaşadığı topraklara bir “Avrupalı” gittiğinde orası “Keşfedilmiş” olur. Avrupa bayrağını bir kıtanın sahiline sapladığında orası “Kolonizeleşmiş” sayılır. Çünkü onları bakış açısına göre “Alt kültürler” anca keşfedilir. Köle olarak taşınır, kolu bacağı kesilir, toprak altı zenginlikleri yağmalanır.

Bu bakış açısı kimi zaman Afrika’nın göbeğinde Kongo’da veya güney Afrika’da ortaya çıkar, kimi zaman kitleler halinde katliamların yaşandığı Güney Amerika’da. Avrupa’nın kendi arasındaki paylaşma savaşları dünyayı ateşe atar. Mesele dünyanın paylaşımıdır.

Neyse ki, Avrupa dediğimizde hepsi aynı kafada, aynı ruhta insanlardan oluşmaz. Oralarda da bu kolonyal savaşa karşı çıkanlar vardır. Orada da, bu insan haklarına aykırı sömürü düzenini kabul etmeyenler bulunur. Hem de bolca.

Bize düşen, bu sorunun bir diplomatik kriz değil, bir insan hakları krizi olduğunun altını defalarca çizmektir. Bizim gibi düşünen, bizim gibi hisseden Avrupalılarla birlikte. Çünkü yaşananlar temelinde bizim krizimiz değil Avrupa’nın krizidir. Avrupalı faşistlerin oluşturmaya çalıştığı ortam aslında bir çok aklı başında Avrupalının da istemediği bir iklimdir.