​BÖYLE SORU MU OLUR?

Mustafa YAŞAR 06 Ağu 2017

Mustafa YAŞAR
Tüm Yazıları
Yazımın başlığındaki sözü Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, Mircea Lucescu için yapılan imza töreni sırasında bir basın mensubunun! Lucescu'nun Alzheimer hastası olduğu şeklinde basına yansıyan haberi hatırlatarak soru sormak istemesi üzerine araya girerek söyledi.

Yazımın başlığındaki sözü Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, Mircea Lucescu için yapılan imza töreni sırasında bir basın mensubunun! Lucescu'nun  Alzheimer hastası olduğu şeklinde basına yansıyan haberi hatırlatarak soru sormak istemesi üzerine araya girerek söyledi.

Muhabire "Basın toplantısında böyle soru sorulmaz. Ayıp. Herkesin merak ettiğini değil, kendi merak ettiğinizi soruyorsunuz." sözleriyle tepkisini dile getiren Demirören, muhabirin bunu ilk olarak sahibi olduğu bir gazetenin spor müdürünün yazdığını söylemesi üzerine de "Kimin yazdığını çok iyi biliyorum. O da hata yapmış. Artık gerçek delillere dayanan haberciliğe gelmek lazım." diyerek karşılık verdi.

Bu nahoş diyaloğu yine Demirören bitirdi ve muhabirin ısrarla soruyu sormak istemesine el hareketleriyle birlikte ‘Benimle muhatap olma’  dedi.

İşte bu olan bitene benden yana yorumuma geçmeden önce okur bilsin diye bir de durum tespiti yapmakta yarar görüyorum

Bir kere yaşanan bu nahoş diyaloğun taraflar açısından her türlü spekülasyona açık olduğu aşikar.

Kimi dinleseniz kendince haklı olduğu tarafı muhakkak bulacaktır.

Nitekim Demirören, “Basın toplantısında böyle soru sorulmaz. Ayıp. Artık gerçek delillere dayanan haberciliğe gelmek lazım." diyerek kendince gerekçelerini beyan da etti zaten.

Peki ya o soruyu soran muhabir ne yaptı sonrasında? 

Ve bu tarz sorularla ne yapmaya çalışıyor dersiniz?

Yazayım.

Beni bilen bilir. Lafımı hiç esirgemem.  

Lucescu'ya  Alzheimer sorusu bu tarz soruları soranların hep arkasına sığındığı gibi gazetecilik, sorulmayanları sormak değil, gazeteci kimliği kullanılarak yapılmış hadsizlik, edepsizlik ve dahi provokasyondur.

Kaldı ki sorunun sahibinin meslekte yıllardır yaptığı da budur.

Hatta bu tür hadsizliklerine öyle kılıflar bulurlar ki aklınız, hafızanız şaşar.

Mesela ne derler biliyor musunuz?

Neymiş efendim bunlara göre eğer kendileri kamuoyunun aydınlanması adına! bu soruları sormaz ise ertesi gün gazetelere, televizyonlara malzeme çıkmazmış.

Kendilerine bir de böyle misyon yüklerler anlayacağınız.

Bak sen densize!

Sizin kirli reytinginize mi kaldı benim okurum?

Hiç aynaya da mı bakmazsınız siz?

Bakın benim meslekte düsturum ‘önce insanım, sonra gazeteci’ bunların yanından bile geçmez.

Reyting, öne çıkmak adına yapmayacakları da yoktur bu beylerin.

Ve bunun adı da gazeteciliktir onlar için. 

Bitmedi.

Bir de kendi gibi olmayanları küçümser, eleştirirler.

Lucescu’ya edepsiz sorunun sahibi de daha nasıl kullanılır onu bile bildiğini zannetmediğim sosyal medyacığında bunu yaptı sonrasında zaten.

Muhtereme göre kendisi sözde soru sorarak tam bağımsız iken, kendi gibi edepsizleşmeyenlerde paralı kalemşör müş iyi mi?

Ağzımı bozacağım yeri değil.

‘He, he’ deyip geçmekte ekmeğine yağ sürmek olunca bunların köşemizi helak ediyoruz işte.

Devam edelim mi?

Bakın bu hadsizlerle aynı alanlarda görev yapıyorum ben.

Bunların burnu o kadar havadadır ki; Allah’ın selamını bile verip almaktan uzaktırlar.

Hoş bunlara selam verende kalmamıştır zaman içinde.

Kulüplerden yedikleri yalanlama, yasağın da haddi hesabı yoktur.

Kendi gibi 3-5 hadsizle edepsizliklerini sürdürmeye devam ederler ‘gazeteciyim’ diyerek.

Bir maç sonu basın toplantısında Riekerink’e  "Kızınız garsonluk mu yapıyor?" sorusunu soran da, Vitor Pereira, Dick Advocaat ve daha nicelerini saçma-sapan sorularıyla zıvanadan çıkaran da aynı kafadır.

Lucescu’ya Alzheimer sorusunun önüne “ben demiyorum, yazıldı, çizildi” demek ve asıl maksada arkadan dolanmakta en iyi yaptıkları iştir bunların.

Bu yaptıklarına amiyane tabirle ne denir bilen bilir ben onu yazamayacağım ama bilsinler ki;  yaptıkları asla ve asla gazetecilik değildir. 

Onlar kendini öyle avuta dursun, insanlık koşar adım terk etmektedir mesleği acı olan da budur.

Böyle soru mu olur? demişti Yıldırım Demirören.

Olmaz elbette.

“Milli takım için birlikte olmalı, beraber ilerlemeliyiz.” diye konuşan bir insana “Sen Alzheimer hastası mısın? diye sormaya cüret etmek kimse kusura bakmasın ama asla ve asla gazetecilik değil, tekrar ediyorum düpedüz hadsizlik, edepsizliktir.

Önce insan olun, sonra belki gazeteci olursunuz!