İKİ BÜKLÜM YÜRÜME TAKATİ!

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları

Geçmiş senelere.

Oğlum, Amerika'da üniversite okuyor, Long Island da, bahçeli müstakil bir evin, üst katını kiraladık.

1+ 1 ve açık mutfak, küçücük bir daire.

Ev sahibi karı koca alt katta, bahçe katında oturuyorlar.

Üst katı, üniversite öğrencisi gençlere kiraya veriyorlar.  

Koca 90 yaşında New York polisliğinden emekli, karısı 85 yaşında emekli.

Çocuklar çoktan evden gitmiş.

Aşk içinde karı koca yaşıyorlar.

Her gün dizlik, dirseklik, kask bisiklete biniyorlar.

Hafta sonu küçük seyahatlere gidiyorlar.

Baş başa yemekler yiyorlar, şarap içiyorlar.

Birbirlerine çok dikkatli ve dünkü aşıklar gibi davranıyorlar.

Onları izliyorum.

Yaşlarının en şahane en güzel günlerinin keyfi nedir, karı kocalık ve uzun ömür ne demek anlıyorum.

Onlar da beni izliyor.

Gencecik kadınsın, evlen, neden oğlunun peşinde telaşla yaşıyorsun diyorlar. 

Bakıyoruz hep koşturuyorsun diyorlar.

O kocaman adam, kendi işlerini görsün, kendine baksın diyorlar.

Kim dinliyor tabi ki.

Dedim ki.

Dedi ki.

Hikayem başlıyor. 

Ev sahibi kadına, fırın ocağının gözü iyi yanmıyor kimi çağıralım, değiştirsin diyorum. 

Şurada satılıyor, alın ve oğlunuz değiştirsin çok kolay, biz böyle şeyler için kimseyi çağırmayız diyor.

Manikür pedikür yaptırmam lazım neresi var gidebilirim diyorum.

Çok güzel manikür pedikür takımları var, çok pahalı, kendiniz yapın diyor.

Ağda nerede yaptırabilirim, yakınlarda iyi bir yer var mı, diyorum.

Çok çeşitli ağda çeşitleri var, alın kendiniz yapın, neden yapmıyorsunuz diyor.

Burada, bu kişisel bakım işlerimizi, biz kadınlar kendimiz yaparız, siz neden yapmıyorsunuz, diyor.

Temizlikçi diyorum, 1 saat, 2 saatlik var, aaa diyorum biz bütün gün alırız, haftada 2-3 defa alırız diyorum.

Siz kendi işlerinizi neden kendiniz yapmıyorsunuz diyor.

Bizde saçlar sarı, röfle balyaj gırla, ayaklar tas içinde, eller tas içinde manikür pedikür yaptırıyoruz. 

Giderken, hediyeler içinde gidiyorum, çay bardağı takımı, baharatlar, nazar boncuğu, yemeni falan.

Dolu dolu gidiyorum.

Kadın da bana hediye hazırlıyor, küçük bir omuz şalı örmüş elinde.

Onlarda ekonomi şahane.

Bizde ekonomi berbat.

Tuvalet kağıdı taşıyorum.

Demek ki dikkatinden kaçmamış, diyor ki, kocanızın kağıt fabrikası mı var.

Yoo diyorum, benim kocam yok ki.

Diyor ki, ne kadar çok para harcıyorsunuz.

Gerçekten, cebimizde para, varlık, bolluk bereket içindeymişiz.

Ne günlerden.

Ne günlere geldik.

Ne güzel günlermiş.

Düşünüyorum ve aklım almıyor.

Bolluk içinden, kıtlık içine düştük.

Ne kadar fakirleştik herkes farkında.

Paranın kokusu her şeyi bastırıyor.

Para yok, insanlar iki büklüm yürüme takatindeler.

Parasızlıktan, alamamaktan, yokluk içinde kalmaktan insanların içi çürüyor.

Bu dünyada.

Alın teri yetmiyorsa, batsın bu dünya.

 

Funda'nın aklındakiler…

 

… Serenay Sarıkaya 

Yeni filminin galasında röportaj yapıyorlar, o kadar kötü kahkaha atıyor ve gülüyor ki.

Ben de bu ne kadar kötü demiştim.

Eh.

Bunu soruyorlar gazeteciler.

“Evet diyor eleştiriler aldım, napayım ben öyle gülüyorum” diyor.

Valla.

Öyle gülme tatlım.

Kötü.

Eh hayatta her şeyin iyisi kötüsü var ise.

Kahkahanın da iyisi kötüsü var tatlım.

Çok gürültülü gibi.

Çok ölçüsüz gibi.

Çok şımarık gibi.

En kötüsü de.

Çok arsız gibi.

Ve etrafındaki arkadaşlarına bak, kötü güleninin, kahkaha atanın yanında daima zor durumda kalırlar.

Neden mi?

Eşlik etmek zordur be şekerim.

 

Funda'nın aklındakiler…

 

... Sanatçılar ve sahne ücretleri aşikar.

Dizi oyuncuları, bölüm başı aldıkları ücretler aşikar.

Özel günlerdeki alınan ve yazılan ücretler akıl almaz.

Çok para kazanıyorlar aşikar.

Eh kimsenin gözü yok.

Sanıyorum bu paralar o kadar çok ki, daha da çoğalsın diye ticarete atılıyorlar.

Mustafa Sandal, önce ayakkabıcı açtı, battı dükkan, şimdi petshop açmış.

Barınaklar yıkıyor.

Satın alma, sahiplen kıyafetleri kopuyor.

Ne alaka petshop açmak.

Gerçekten anlamak çok zor, oradan kazanılan para, sahneden kazandıkları paranın dişinin kovuğuna gitmez.