Yaşamak buna deniyorsa, böylesine bir yaşam olası alışkanlığın dışına çıktı çoktan. Bu yaşanan deprem felaketleri, son birkaç yıldır yaşadıklarımızın üzerine tam olarak karabasan gibi çöktü, nefes alamayacak kadar bunalmamıza neden oldu.
06 Şubat Pazartesi sabaha karşı saat 04:17’de Kahramanmaraş Pazarcık ilçesi merkezli 7.7, ardından aynı gün 9 saat sonra 13:24’te Elbistan’da 7.6 şiddetindeki iki büyük depremin, büyük acılarını ve yıkılmış birçok bina enkazını geride bırakarak, 11 ilimizde, bölgesinde ve tüm ülkemiz sathında büyük üzüntülere gözyaşlarına boğulduk.
Yaşamak buna deniyorsa, böylesine bir yaşam olası alışkanlığın dışına çıktı çoktan. Bu yaşanan deprem felaketleri, son birkaç yıldır yaşadıklarımızın üzerine tam olarak karabasan gibi çöktü, nefes alamayacak kadar bunalmamıza neden oldu.
Covid-19 yaşamımızı allak bullak etmekle kalmamıştı, korku katsayımızı dayanılmaz seviyelere yükseltti, değişik varyasyonlarıyla üç yılı aşkın bir süre sırtımızdan inmemişti.
Yukarıda kısaca yazdığım yaşamı zorlaştıran etkenler tüm ağırlığıyla üzerimizdeyken, bir başka dert, ülkemizin onbir ili üzerine çok büyük acılar ve enkazlar bırakarak çöreklenen depremi yaşadık..
Dert bir değildi ki hangisine yanalım. Çaresizliğinin yanı sıra ülkemizin onbir ilinin başına çöken, büyük can kayıplarına neden olan deprem, 40 bini aşan can kaybı, yüz binin üzerinde yaralı ve onarılması çok zor olan maddi manevi hasarları da geride bıraktı.
2023 yılına girerken sırtımıza yüklenen tüm olumsuzluklar yetmiyormuş gibi, 6 Şubat’ta sabaha karşı onbir ilimiz ve ilçelerinde peşi sıra yaşanan 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremler yaşamımızın son günlerini iyice dayanılmaz hale getirdi.
Güncel ve yaşamsal sorunumuz artık, yaşanan bu büyük depremler ve geride bıraktıkları, 40 binin üzerinde can kaybı, 105 binin üzerinde yaralılar ve maddi, manevi hasarlarıdır. Bölge ve duygusal etkisindeki tüm Türkiye, uzun süre telafisi mümkün olamayacak yoğun bir üzüntüyü ve çaresizlği, dahası; başta beklenen İstanbul depremi olmak üzere olası depremler gibi büyük korkuların ağır bir yükünü taşımak durumundayız artık...
Deprem; Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, İslahiye, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Elazığ da, özellikle Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan merkezli, Adıyaman, Hatay, İskenderun’da büyük yıkıma ve can ve mal kaybına neden oldu.
Yazıyı yayına gönderdiğim 19 Şubat saat 15:00 civarlarında depremin
14. gününde kayıtlara geçen bilgiler; 40.binin üzerinde can kaybı, 105 binin üzerinde yaralının geride kaldığı şeklindeydi. Depremde yıkılan bina sayısı ise 6 bin 750 civarında.
Ardında, şimdilik belirlenebilen 40 bini aşkın can kaybıyla, akılları hala enkazlardan gelecek haber ve bilgilere takılı olan gözü yaşlı birçok depremzede bırakan, ulusumuzu derin bir üzüntüye sürükleyen depremde yıkılan binaların enkazı altında kalan vatandaşları kurtarma çalışmaları aralıksız devam ediyor.
Depremler maalesef ki, ülkemizin her anıyla dikkat edilmesi gereken doğal afetlerinin en önde gelenidir. Bu konu, öncelikle üzerinde çalışılması gereken en önemli, asla unutmamamız gereken zorunlu yaşam kurgularımızdan biridir. Yıllardır bilinen ve neler yapılması gerektiği konusunda üzerinde birçok çalışmanın yapıldığı, çok önemli planlama gereksinimlerimizdendir. Bu konu ülkemizdeki yaşam biçimlerimizin planlanabilmesi konusunda çok özen gösterilmesi gereken siyaset üstü, bir davranıştır.. Kimin ne yaptığı veya neleri yapamadığı, yapmadıklarının asla tartışılmaması gereken bir dönemdeyiz. Deprem, ülkemizin en çok üzerinde durulması ve asla unutmamamız gereken bir doğal afet olayıdır. Ülkemiz Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fayları başta olmak üzere çok önemli ve asla unutulmaması gereken Fay Zonları üzerindedir ve bu konuda, şimdiye kadarkinden çok daha fazla dikkat edilmesi gereken çalışmaların merkezindedir. Yapılacak bu çalışmalar, siyaset üstü platformlarda, tüm ülke olarak birlikte hareket edebilmeyi zorunlu kılmaktadır.
Asla unutulmamalıdır ki, ülkemiz her an ne yapacağı veya ne zaman kendini göstereceği hiç belli olamayacak çok önemli deprem fayları üzerindedir. Bu konuda birlikte hareket ederek, etkin, güven verici çalışmalar yapmamız gerektiğini asla unutmamalıyız.
Çağımızın en büyük depremlerinden biri olarak kayıtlara geçen bu depremin geride bıraktıklarına üzülelim ama, bu yaşadıklarımızdan ne denli dersler çıkarmamız gerektiğini asla unutmayalım, iyi analiz edelim.
Ondört gün önce sabaha karşı onbir ilimizde yaşanan, yaraları sarılmaya çalışılan ve enkaz kaldırma çalışmaları hala devam edilen bu büyük depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve sabırlar, yaralılara sağlık ve şifalar diliyorum.
Allah bir daha göstermesin, inşallah.
Geçmiş olsun, başımız sağolsun Türkiye’m.