Bozası ile meşhur semtimizi soruyorsak; İstanbul'da Fatih ilçesinde, Unkapanı'nın biraz üst tarafında, Mimar Sinan'ın "çıraklık eserim" dediği Şehzadebaşı Camii'nin hemen arkasında, İlim Yayma Yurdu'nun civarında, şimdilerde İl Sağlık Müdürlüğü olan Hıfzıssıhha'nın yanı başında, İstanbul Belediyesi Tiyatrolarından Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nin kıyıcığındadır.
Semte adını veren Şeyh Vefa Hz.; Fatih Devri’nin ve Tasavvuf geleneğinin önemli isimlerindendir. Adına yapılmış bir Camii Şerif ile iki de hamam bulunmaktadır.
Peki, ben size Vefa’nın Polonya’ya taşındığını söylesem ne dersiniz?
Borussia Dortmund’un bir dönem başarılarında imzası olan temel bileşenlerinden Jacup BLASZCZYKOWSKI şu sıralarda zor günler geçiren eski takımı Wisla Krakow’a geri dönerek Vefa’nın ne demek olduğunu bir kez daha hatırlattı hepimize. Hem de bir kuruş maaş almadan ve üstüne 310 bin €uro da cebinden para vererek, tıkanan ödemeler için kasa kolaylığı sağlayarak.
Bunu duyuran ise çok ilginç şekilde Borussia Dortmund’un twitter hesabı oluyor, seçtikleri başlık da bir o kadar güzel “loyalty” bağlılık/sadakat anlamında. Medeniyetin geldiği noktayı görünce insan ister-istemez gıpta ediyor ki şu anda Jacup zaten Dortmund’da bile oynamıyor, futbol hayatına Wolsburg’da devam ediyor. Hem Polonyalı futbolcunun eski takımına (Wisla Krakow) vefası hem de Dortmund’un eski oyuncusuna vefası. Duble vefa. Vefa üstüne vefa.
Yakın tarihte, bizim güzel Ülkemizde, siz hiç bu türden bir haber duydunuz mu, böyle bir şeye şahit oldunuz mu?
Nâçizane bendeniz hatırlamıyorum.
Bizim bildiğimiz “kolumu kesseniz, kanım sarı-kırmızı/sarı-lacivert/siyah-beyaz/bordo-mavi vs akar” diyen futbolcuların en ufak bir menfaatleri söz konusu olduğunda nasıl canavarlaştıklarına dairdir. Kapı gibi sağlam kontratlara atılan imzalar sadece gelirlerini/kazançlarını garanti ederken, keyifleri yetmeyince “karnım ağrıyor”, “kasığım çekiyor” deyip idmana çıkmayanlar, ödemelerde yaşanacak en ufak bir gecikmede Federasyona hatta FIFA’ya kadar gitmeler hep olan şeyler. Neredeydi Vefa? Polonya’da mı?
Bir de kulüplerimizin vefası var madalyonun diğer yüzünde. Maçta veya idmanda sakatlanan futbolcunun kontratını kontenjan açılsın diye açığa alanlar mı ararsınız, yeni gelen teknik direktörün otoritesini göstermek için kellesini istediği papaz futbolcuyu kurban ediveren mi ararsınız, taraftarın heykelini diktiği oyuncuyu entipüften sebeple yollayan mı ararsınız? Hepsinden bolca var gazete arşivlerinde. Özetle ne kulüplerimiz vefadan haberdar, ne de futbolcularımız.
Ya taraftara ne dersiniz? “En vefalı” gibi göründüğü halde, iki-üç maç gol kaçıran kulübün efsane futbolcusuna bile sallayan tribünler gördü bu gözler. Takımı şampiyonluğa taşıyan sağ açık-sol açıklara taç çizgisine geldiklerinde ne küfürler edildi biraz formsuz olduklarında. Sağlığında tribün lideri/amigo olarak “itaat” ettikleri reislerinin arkasından atkı, şapka, sweat ticaretinin üstüne konmaya çalışan yancılar da gördük bolca.
Özetle; “bütün renkler hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler” demişti ya Özdemir ASAF, aynen öyle. Şimdi de bütün değerlerin, hasletlerin hızla içinin boşaldığı bir devirde yaşıyoruz. İlk kaybettiğimiz insani taraf da vefa oldu anlayacağınız.
Jacup BLASZCZYKOWSKI kardeşimize bu güzel ve örnek hareketi için bir kez daha teşekkür ediyor, yerli yabancı benzeri güzelliklerin artmasını temenni ediyoruz.
Hepimize güzel bir ikinci devre ve bol vefalı günler.