Aslında futbol kamuoyunda S. Kuntz ile ilgili genel bir hayal kırıklığı ve beklentilerin altında bir performans sebebiyle de yaygın bir hoşnutsuzluk hali var uzun zamandır.
Geçen hafta içerisinde A Milli Futbol Takımımızın Alman Teknik Direktörü Stephan Kuntz’un görevinden ayrılacağı ve yerine de Abdullah Avcı’nın getirileceğine dair haberler yayıldı Futbol Federasyonu’nun eski-yeni yöneticilerinden.
Aslında futbol kamuoyunda S. Kuntz ile ilgili genel bir hayal kırıklığı ve beklentilerin altında bir performans sebebiyle de yaygın bir hoşnutsuzluk hali var uzun zamandır. Alman disiplini ve Alman organizasyon geleneğinden istifade ederek Türk Futbolu’nu gelecek yıllara taşımak gâyesiyle yola çıkılmasına rağmen turnuvalara katılımla ilgili yaşanan başarısızlıklar, gurbetçi futbolcuların ilk tercihinin genellikle Ay-Yıldızlı forma olmaması ve alt yaş gruplarında bir türlü istikrarlı bir düzen kurulamaması gibi faktörler hepimizde “daha iyisi mümkün” hissiyâtını hâkim kılmıştı.
Federasyonun, milli takımlarla ilgili görev ve sorumluluklarını yerine getirmekle mükellef üyesi Hamit Altıntop’un da S. Kuntz’un yerine hoca arayışında olduğu ve Abdullah Avcı’ya teklif yaptığı fakat bunun için Futbol Federasyonu başkan ve yönetim kurulu üyelerine bilgi/haber vermeden inisiyatif kullandığı için bu girişiminin kabul görmediği, hatta Büyükekşi Başkan’ın görev sürelerinin dolmasına sayılı gün kalmışken böyle bir değişiklik yapmanın uygun olmayacağını beyan ettiğini de duyduk.
Hukukta geçerli olan temel ilkelerden bir tanesi de usulüne uygun iş yapmanın önemine atfen “usûl, esastan önce gelir” prensibidir. Yani ne iş yapacaksanız yapın, niyetiniz ne kadar iyi ve doğru olursa olsun öncelikle o işi usulüne uygun yapın demektir. Bu kıymetli ilke hukukta kaosu önleyen ve işlerin belli standartlarda yürütülmesini ve evrensel hukuk normlarının her yerde geçerli olmasını sağlayan en önemli ilkedir.
Özellikle ecnebi filmlerdeki yargılama sahnelerinden hatırımızdadır; cevval avukatlar büyük cezalara çarptırılacak müvekkillerini yargılama süreçlerindeki ufacık usûl hatalarından faydalanarak beraat ettirirler ve bol sıfırlı çekleri bu sayede hak ederlerdi.
Abdullah Avcı ülke futbolumuzda yeri olan ve daha önce Milli Takım’da görev yapan bir isim olarak elbette Türk Milli Takımı için potansiyel adaylardan bir tanesidir. 2013 yılında ayrıldığından bu yana kendisini daha da geliştirmiş, profesyonel ligde deneyim sahibi olmuş, futbola dair bir bakış açısına sahip olduğu bilinen, işini seven bir futbol adamıdır özetle. Ve elbette bu özellikleriyle yalnız da değildir. Kendisi gibi daha onlarca futbol adamı vardır bu güzel Ülke’de Milli Takım’ın başına getirilmeye aday ve hepsi de Abdullah Avcı kalibresinde, belki üstünde.
İş gene geliyor dayanıyor sistem/gelenek/organizasyon bütünlüğüne varıyor. Yıllardır bir türlü kuramadığımız, defalarca başlayıp yarım bıraktığımız bir sistemimiz yok bizim futbola dair. Neyin ne olacağını, kişilerden bağımsız olarak görev tariflerini, yetki ve sorumlulukları belirleyen bir yapı kuramadık ne yazık ki. “Türk gibi başla, Alman gibi bitir” sözünü yerine getirelim bâri diye yola çıktık işin başına bir Alman getirdik ama bu sefer de o adama şunu oynat, bunu oynatma diye alaturkalıklar yaptık ve arkasından iş çevirmeye kalktık. Ehh biz nasıl becereceğiz bu işleri böyle yaparsak?
İş geliyor dayanıyor son zamanlarda sıkça verdiğimiz “deveye sormuşlar” hikâyesindeki deveye ve cevabına. Yani sanki sadece deve ve boynunda problem var, diğer her şey güllük-gülistanlık.
Hepimize güzel bir hafta ve bol yağmurlar.