Yıllar sonra yaptığım bir şey bu. Üsküdar'da yürümek…

Yıllar sonra yaptığım bir şey bu. Üsküdar’da yürümek… Sıkı giyindim. Sabah saat dokuzda yola çıktım. Yeni Vâlide Camisi’ni biliyorsun. Buradan geçerken, babası 1907'de öldükten sonra imam hatipliği devralıp kırk yıl boyunca sürdüren Necmeddin Okyay’ı analım. Kendisi bir kemankeş, hattat, tuğrakeş, is mürekkebi imalatçısı, kağıt perdahçısı, mücellit, ebru sanatçısıydı. Caminin bahçesine diktiği son gül 444 sıra numarasını taşıyor. Bize bir şey mi anlatmak istemiş?


Okyay az ilerideki Özbekler Tekkesi’nde şeyh Edhem Efendi’den de ders almış. Özbekler Tekkesi 1752'de Buharalı Nakşibendi dervişler tarafından Ahmet Yesevi geleneğinde kurulmuştu.


Peki, Ahmet Yesevi 444’ü nasıl kullanmıştı?


Üç yüz altmış su geçtim dört yüz kırk dört dağ aştım
Vahdet şarabını içtim düştüm meydan içinde
(Hikmet, 62/3)

Hak Mevla’mın nazarı kime düşse
Cahil olsa bir lahzada bilge olur
Üç yüz altmış damarları nura dolar
Dört yüz kırk dört kemikleri bina olur
(Hikmet, 164/1)

Üsküdar’ın sokaklarında kardaki ayak izleri karışıyor. Zenci Musa da Özbekler Tekkesi’nde medfun. Fethi Paşa Korusu’ndan Paşa Limanı’na inip oradan da Kuzguncuk’a yöneliyorum. Sahil yolu mis gibi deniz kokuyor. Bir kafede oturup sahaftan aldığım dergileri karıştırıyorum. Garson geliyor. Altmış yaşlarında Rizeli biri... Çay söyledim. Solumdaki adam kız arkadaşıyla konuşurken sehpanın üzerindeki küllüğü havaya kaldırıp tekrar masanın üzerine koyuyor. Onca farklı insan meşhur Mısır Apartmanı’nda kalanlar gibi aynı yerde toplanmış. Üç İstanbul’un yazarı Mithat Cemal Kuntay, Shiloah, Mustafa Kemal’in diş hekimi Günzberg, Mehmet Akif Ersoy...

Elimde Diriliş Dergisi’nin Şubat 1974 sayısı var. Sezai Karakoç "Basit bir iş ve oluşta peşin bir tasarı, bir proje vardır. Bir eserin oluşundaysa, bir ibda işindeyse önce bulanık bir şey, loş çizgili bir seziş bulunur. Ondaki tasarı gövdesini geleceğe salmış bütünün içindedir" diyor. Karakoç’un yayınevinin Molla Gürani’nin adını taşıyan caddede olmasına ne diyeceksin? Kimse konuşmadı ama ikisi de Erganili. Apartman 57 numarada, yayınevi telefonunun son iki rakamı da 57… Herkes Monna Rosa’ya odaklanmış. İlk şiirlerinden birisinde şifre kullanan bir şair diğer yerlerde de şifre kullanmış olamaz mı?


Telefonla Yusuf’u arıyorum, Sinop’a gitmiş. Yıllar önce vefat eden babaannesinin mezarının bakımı için bir işçiyle anlaşmış, beraber toprak taşıyorlarmış. Seni sonra ararım diyor.


Google’ladım. Mehmet Akif, Zenci Musa için şöyle söylemiş:

Eşref Bey’in emir eri Zenci Musa,
Omzundan arşa yükseldi Nebi İsa”