Karşımda oturan iki arkadaşa bir türlü anlatamadım. "Bu iş batar" dedim.
Hele biri babasını savunur gibi savunuyor. Bir türlü ikna edemiyorum. Sonunda yoruldum. “Ne haliniz varsa görün. Sonra ağlamayın” deyip konuşmayı kestim.
Konu Çiftlikbank’tı. Ve ikna edemediğim iki arkadaşım da bu sisteme para yatıranlar. Şimdi bana mı kızıyorlar, paraları alıp Uruguay’a kaçan Mehmet Aydın’a mı bilmiyorum. Tahminim, “Bu iş de var bir oyun” diyenlere kızgınlardır. Çünkü geçmiş tecrübelerimden, bu sarmalın içine girenlerin ne kendilerini ne de paralarını çalanları suçladıkları. Onların hedefinde hep “Uyaranlar” yer alır.
Şimdi olacakları söyleyeyim. Mehmet Aydın kaçtığı Uruguay’dan haber yollar ve kendisi dışında herkesi yerin dibine batırır. Dış güçlere sığınmasına rağmen dış güçleri suçlar, tekelleri, tröstleri falan sıraya dizer ve bir sürü ineğin önünde çektirdiği fotoğrafla birlikte der ki, “Aynı sistemi burada kurdum. Çiftlikler açıyorum. Para kazanıp hepinizin parasını kârlarınızla birlikte geri ödeyeceğim.” Şimdi parasını kurtarmak için çiftliğe gidip inek almaya çalışanlar daha da fazla para gönderir.
Mehmet Aydın, Uruguay’daymış. Aslında keyifli yer bulmuş. Vize gerekmiyor. Son derece de sakin bir ülke. Arjantin ile Brezilya’nın arasında, Atlantik kıyısında. Gidenler yaşanılası bir yer olduğunu söyleyip duruyor. Para götürenler için ise yerleşim izni almak kolay.
Ancak Mehmet Aydın bence çok sevinmesin. Çünkü Uruguay vatandaşlık vereceklerine Interpol’den araştırma yapıyormuş. Ve uygun görülmeyenlere izin falan vermiyormuş. Bizim tarafa düşen bir an önce Mehmet Aydın’ın dosyasını Interpol’e bildirmek.
Ve son bir dip not: Uruguay aslında bir hayvan ülkesi. Çünkü kişi başına 3,5 inek düşüyormuş. Anlayacağınız tam Çiftlikbank’lık ülke.