İlk ve orta öğretim okullarının açılmasının ardından, sıra üniversitelere geldi.
İlk ve orta öğretim okullarının açılmasının ardından, sıra üniversitelere geldi. Üniversitelerde kayıt, yurt, arkadaşlarla eve çıkma gibi süreçler tamamlanmak üzere. Ancak üniversitelerin başta konaklama olmak üzere detaylarda boğulmadan, üzerinde durup sâkin kafayla ve akl-ı selim ile düşünmemiz gereken konular var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TEOG konusundaki çıkışı, her beyânâtı gibi gündeme oturdu. Birileri bunu bir tâlimat olarak algılayıp proje üretmeye koyuldu. Diğer taraftan, eskiden TEOG aleyhine konuşup, şimdi “Erdoğan düşmanlığı” sebebiyle fikir değiştirene alıştık. Bu TEOG muhalifleri birden TEOG avukatlığına soyundular. Çok geçmeden Millî Eğitim Bakanı en yetkili ağız olarak TEOG sınavının kaldırıldığını açıkladı. Liselere geçiş sisteminin ardından sıra üniversiteye giriş sınavına gelecek.
Benim burada dikkat çekmek istediğim husus, üniversite öğrencileri ile ilgili. Ancak bu hususta ortaya koyacağım sorun, üniversiteye gelmeden, TEOG öncesi ve sonrasında, hatta ilkokul yıllarında süregelen bir konu.
Türkçe Hazırlık
“Hazırlık Sınıfı” denince çoğunluğun aklına “İngilizce Hazırlık Sınıfı” gelecektir. İngilizce hazırlık sınıfı, öğrencilerin Türkiye’de – nedense! – İngilizce eğitim almalarını sağlamak için – hem de yurt dışından ekonomik bir destek almadan – devletin öz kaynaklarıyla yapılan bir uygulama. Bu uygulamanın kâğıt üzerindeki amacı, öğrencilerin akademik ve profesyonel hayatlarında başarılı olmaları için İngilizce yeterliklerini artırmak. Bu uygulamanın da bir fiyasko ve kaynak isrâfı olduğunu şimdilik sâdece hatırlatıp geçeyim.
Peki büyük çoğunluğumuzun annesinden Türkçe öğrendiği ve resmî dili Türkçe olan Türkiye’de Türkçe hazırlık sınıfına ne gerek var?
Cevap: Öğrencilerimizin Türkçe yeterlikleri gün geçtikçe düşüyor. Yâni dinleme-okuma-konuşma-yazma olarak belirlenmiş dört dil becerisindeki yetkinlik seviyesi azalıyor. Tıpkı barajlardaki su seviyesinin azaldığında alarm verilmesi gibi, bu konuda da âcilen bir şeyler yapılması gerekiyor.
Dinlemeyen ve dinlediğini anlamayan, okumayan ve okuduğunu anlamayan; bunun sonucunda da iki kelimeyi bir araya getirip yazamayan ve kendini ifâde edemeyen bir öğrenci profili çoğunluğu oluşturuyor.
Türkçe Üvey Evlat mı?!
Resmî dilin Türkçe olduğu Türkiye’de, Türkçe’ye ikinci sınıf dil muamelesinin sonuçlarını yaşıyoruz. Osmanlı’nın Tanzimat Dönemi’nde “Fransız mürebbiye” ile başlayan çocuklara yabancı dil öğretme merâkımız, muasır milletler seviyesine ulaşma hedefini yanlış anladığımız için, aşağılık kompleksine dönüştü. Türkçe eğitim yapan okulların puanı daha düşük, özel okul ise fiyatı düşük. Yâni Türkçe ucuz, İngilizce pahalı.
Üniversite Son Şans
Kendi dilimize reva gördüğümüz bu kompleksli tutumun vahim sonuçlarından kurtulup hem anadil hem de yabancı dilde yetkin bir nesil profili oluşturmak için, üniversiteler son şansımızdır.
İngilizce hazırlık sınıflarında haftada ortalama 25 saat, yılda 700-800 saat öğrenim gören öğrencilerimizin istenen seviyeye gelememesi aynı bir konu başlığı. Ancak sosyal iletişim ve akademik yeterlikteki zâfiyetleri gidermek için, Türkçe’nin de benzer bir uygulamaya ihtiyâcı vardır.
Neler Yapılabilir?
Türkçe hazırlık sınıfı birçok bakımdan abartılı bir çözüm olarak gözükebilir. Onun için üniversiteyi son şans olarak ele aldım. Mesele belki benzer uygulamalarla ortaokul ve lisede ele alınmalı. Ama yine de zarârın neresinden dönülürse kârdır deyip bâzı öneriler sıralayabiliriz.
Üniversitelerin sosyal bölümleri öncelikli olmak üzere, başarı sağlanırsa diğer bölüm öğrencilerinin de Türkçe dil becerileri teste tâbi tutulup eleme ve seviye tespiti yapılabilir. Bu uygulama ortaokul ve lise öğrencilerini şimdiden bir okuma alışkanlığı kazanmaya sevk edebilir.
Kitap okumanın en ağırlıklı faaliyet olduğu bir müfredat hazırlanarak, Türkçe hazırlık sınıfı okumak durumunda olan öğrencilerin bir yıl boyunca en az 50-60 kitap okumaları sağlanmalıdır. Bu kitaplar, Türk ve dünya klâsiklerini yanında, öğrencilerin lisans bölümleriyle ilgili kitaplar arasından seçilip lisans derslerine zemin oluşturmada yardımcı olabilir. Bu plânlama için üniversitelerin enstitülerinin uyguladığı yüksek lisans veya doktora hazırlık dersleri tecrübelerinden yararlanılabilir.
Bu kitapların öğrenciler tarafından kolay ulaşılabilir ve câzip olması için üniversitelerin kütüphânelerinde Türkçe hazırlık sınıfına özel bölümler içerik ve fizikî ortam dikkate alınarak hazırlanabilir.
Millî Eğitim Bakanlığı ya da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bünyesinde yürütülecek bir proje ile tespit edilen kitaplar, kâr amacı gütmeden basılıp öğrencilere çok düşük fiyatlarla satılabilir. Bu konuda özel yayınevlerinin mağduriyet yaşamaması için, basım ve dağıtım işleri yayınevlerin olmak üzere, her yıl belli sayıda kitap, devlet tarafından bu projenin şartlarına uygun kalitede baskı yapan yayınevlerinden satın alınıp (Fatih projesi gibi) üniversite öğrencilerine ücretsiz verilebilir. Böylece en az 50-60 kitabı olacak öğrenci de şahsî kütüphânesini oluşturmaya başlayacaktır. Bu uygulama ortaokul ve liseden başlarsa bir üniversite öğrencisinin şahsî kütüphânesinde 200-300 kitap olacaktır.
Türkçe konusundaki soruna çâre olarak başka fikirlerin de ortaya atılması ve en uygun olanın tartışarak tespit edilmesi gerekir.
2023’e geldiğimizde böyle bir projenin hayâta geçmiş olması ümidiyle.