Artık şüphe yok ki 15 Temmuz'da yaşadıklarımız FETÖ darbe girişimi adı altında Türkiye'yi işgal etme hareketiydi.
Artık şüphe yok ki 15 Temmuz’da yaşadıklarımız FETÖ darbe girişimi adı altında Türkiye’yi işgal etme hareketiydi. Bu işgal hareketinin amacı Yeni Türkiye inşasında tarihsel-kültürel kodlarını hayata geçirmeye çalışan ve bağımsız politikalarını üretmeye başlayan Türkiye’yi küresel merkezlerin güdümünde olduğu o Eski Türkiye günlerine döndürme gayretinden başka bir şey değildi.
Bu hain girişim Erdoğan’ın liderliğiyle beraber milletin destansı direnişiyle bertaraf edildi. Her ne kadar bu FETÖ darbe girişimi amacına ulaşamamış olsa da bu girişimin arkasındaki o küresel merkezleri görmezden gelmek, kuklacıya değil sadece kuklalara dikkatimizi vermek bizim büyük resmi kaçırmamıza sebep olabilir.
Türkiye son birkaç senedir küresel merkezlerin sahneye sürdüğü terör örgütleri tarafından hedefe alınmış durumda. Bu hedefe alınma meselesi yaklaşık son bir senedir dozunu arttırarak devam ediyor. İsimleri her ne kadar değişiklik gösterse de birtakım şahısların küçümsediği üst akıl tarafından yönetilen terör örgütleri ülkemizde hain kalkışmalar sergileyerek Erdoğan liderliğinde bağımsızlık mücadelesi veren Türkiye’ye karşı bir çeşit dizayn operasyonuna girişiyorlar.
Bu dizayn operasyonlarının amacı Türkiye’yi tıpkı eskiden olduğu gibi Batı’ya bağımlı bir ülke haline getirmek. Bunu ya devletin içine kırk seneden bu yana sızarak işgale girişen FETÖ eliyle yapıyorlar ya da PKK, DAEŞ gibi terör örgütleriyle. Kumandanın üzerindeki isimler değişse de kumandayı elinde tutan merkez hiç değişmediği gibi kumandayı kontrol eden güç birisini sahneden çekerken diğerini sahneye koymakta gecikmiyor.
Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye’yi hedef alırken Erdoğan düşerse Türkiye’nin düşeceğini çok iyi bildiklerinden medyalarında Erdoğan kötülenirken Türkiye kötüleniyor, Türkiye kötülenirken Erdoğan kötüleniyor. Bunun içindir ki 7 Haziran seçimlerinden sonra canla başla medya organlarından AK Parti–CHP koalisyonu için yapmadıkları PR çalışması kalmamıştı. Bu koalisyonun Türkiye’yi “otoriter” bir rejimden kurtarıp daha “demokratik” bir rejim haline getireceğini yazıp durdular.
Amaçları Erdoğan’ı pasifize edip Erdoğan’sız bir Türkiye’yi kendilerine daha kolay bağımlı hale getirme düşüncesiydi. Erdoğan’dan duydukları bu rahatsızlık 7 Haziran’dan sonra bir İtalyan gazetesinin attığı şu manşette saklıydı: “Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi’si durduruldu” Bu manşette amaçladıkları kendi tekerlerine çomak sokan Erdoğan’ın olmadığı bir Türkiye hayaliydi ama millet sahneye konan bu tezgâhı 1 Kasım’da bozmuş oldu.
1 Kasım’dan 15 Temmuz’a kadar gelinen süreçte Türkiye’ye karşı sahneye koydukları PKK, DAEŞ gibi terör örgütleriyle dizayn verme operasyonlarından asla vazgeçmediler. Sonucunda karşılarında eğilmeyen, dik duran ve yoluna devam eden bir Türkiye ile karşılaştıklarından başarısız oldular. Fransa’ya terör örgütleriyle uyguladıkları mühendislik çalışması Türkiye’de tutmadı ve Türkiye aynı kararlılıkla mücadelesini sürdürdü.
En son olarak da karşımıza 15 Temmuz’da kırk seneden bu yana ülkemizin tüm devlet kurumlarına sızarak işgale girişen maşaları FETÖ’yle darbe girişimine soyundular ama yine hesaba katmadıkları Erdoğan’ın etrafında kenetlenen ve ülkesi için canı pahasına mücadele eden milyonlardı. O milyonlar seçtiği siyasal iradelere sahip çıkarak bu ülkenin işgal edilmesine izin vermediler ve tarihte eşi benzeri görülmemiş bir destan yazdılar.
Erdoğan’ın geçenler de yapmış olduğu konuşmada tüm terör örgütlerine ve aslında bu terör örgütlerini kumanda edenlere karşı “topunuz gelin” meydan okumasının altında bu milletin bağımsızlık mücadelesini topyekun desteklemesi yatıyor. Yenikapı’dan yükselen o milli ruhun da bunun kanıtı olduğunu söylesek yanılmayız.
Evet işin açıkçası bu yol dikenli. Zaten ancak bu yolda Batı’nın çifte standartlığını gözler önüne seren, üst aklın dünyada sömürdüğü ülkelerin halklarını uyanışa geçiren, kendi halkıyla tek vücut olabilen liderler yürüyebilir. Ve tabi ki bu liderlerin arkasında da milyonlar. Girdiğimiz bu yoldan dönüş yok artık. Halk bağımsızlık mücadelesinde çoktan yola koyuldu bile…