Biz Suriye'yi dünyanın en kirli savaşları ile tanıdık. 2011 yılına kadar Türkiye'de Suriye üzerine çalışan gazeteci ve akademisyen sayısı bir elin parmakları kadardı.

Bunun yanında Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak illerimizde yaşayan insanlarımız sınırın bir adım ötesinde komşumuz, akrabamız olan Suriye halkı ile iç içe yaşadı yıllarca. Coğrafyada sınırları tren hattının aşağısı ve yukarısı olarak çizilmesine rağmen tel örgüler kalplere çizilemedi. Suriye savaşı dünyanın en kirli savaşlarından biri olarak bir adım ötemizde yaşanıyor.

Suriye iç savaşının başladığı tarihten günümüze gelindiğinde alanda sürekli şartların değiştiğini görüyoruz. Suriye artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. Devrim altı ay içinde belirli bir ezgiye gelmezse kanlı bir hesaplaşmaya dönüşür. Artık kimse BAAS Rejiminin değişeceğini ya da Beşir Esad’ın iktidarının sonlanacağını söylemiyor. Konuşulan güvenli bölgeler, petrol ve su kaynaklarının kontrolleri, terör yapılarının ne olacağı ve hem ülke içinde ve hem ülke dışında bulunan milyonlarca insanın geleceği. Ekim 2019 ayı Suriye tarihinde en önemli takvimlerden biri oldu. 9 Ekim’de başlayan Barış Pınarı Harekatı ile ABD ve Rusya ile anlaşmalar yapıldı. Türkiye sınırının karşısında bir güvenli bölge kuruyor. Rusya sahil hattını tutmanın yanı sıra Fırat Doğusunda etki alanı elde etti. ABD Dey Zor ve Rakka bölgesindeki petrol sahalarında kalacak. Rejim birçok şehri tekrar çatışmadan kontrol etmeye başladı. Suriye’de artık devlet dışı aktörler ve terör yapılarının alan kontrolü sonlanmaya başladı. Bunun yanında ABD ve Almanya, Fransa, İngiltere gibi devletler terör örgütü PKK/YPG’yi legalleştirme çalışmalarına devam ediyorlar. Yabancı medya kurumları sürekli DSG adı altında terör örgütü elebaşlarını dünyaya lanse etmeye devem ediyor. Çünkü batı dünyasının kendi teröristleri içinde PKK’lılar bulunmamakta. Kendi gençlerini yıllarca uyuşturucu ile zehirleyen ve dünyanın en büyük insan kaçakçısı çetesi olan PKK’yı korumaya devam ediyorlar.

CENEVRE VE SONRASI

Uluslararası ilişkilerin en temel kuralarından biride sürekli dostlukların ya da düşmanlıkların olmamasıdır. Suriye’yi değil iktidarı elinde tutanları diktatör ve zalim olarak masada muhatap kabul etme ekte devlet bir şekilde görüşüyor. Fakat şartlar Suriye’ye yönelik mevcut durumun yanında terörle mücadele açısından, ‘resmi’ ve ‘normal’ diplomatik ilişkiyi direkt ya da şimdiki gibi dolaylı olarak kurmayı Türkiye’nin önüne koydu. 30 Ekim’de başlayacak olan yeni anayasa yazma sürecinde Türkiye muhalifler üzerinden etkisini ortaya koyacaktır. Taslak metinde “özerklik ya da bölgeler” olmayacaktır. Milli ve kültürel hakların ortaya konacağı bütün bir Suriye Türkiye’nin öncelikleri arasında. Bunun yanında Batı bloku terör yapılarını legalleştirme çabasını masada da devam ettirecektir. Taslak metine Kürtlerin haklarını korumak adına PKK/YPG’nin legalleştirilmesi ve bir bölge verilmesi dayatması gelecektir. Bunu hem Ankara hem de Şam kabul etmeyecektir.

Tarihin akışı içinde zamanın şahitleriyiz. Türkiye bizimdir ve Suriye oranın gerçek sahibi olan kadim insanların ülkesidir.