Bu açıklamayı/çağrıyı kimse yapamazdı ve kimse bu kadar kararlı bir şekilde yaptığı açıklamanın arkasında duramazdı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli herkesi şaşırtan “gelin Türkiye çatısı altında kardeşçe, huzurla, güçle yeni yüzyıldaki yerimizi alalım” çağrısının altını kararlı bir şekilde doldurmaya/doldurulmasına devam ediyor.

Evet bu çağrıyı Devlet Bahçeli dışında kimse yapamazdı, bu net çünkü ömrü boyunca kendisinin sergilediği Türkiye duruşu, bu çağrının odağında ne ideolojik ne de makamsal bir beklenti olmadığına herkesi ikna edecek güçte. Bahçeli’nin açıklamasını sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da destekleyen nitelikte açıklamalar yaptı. Her iki ismin kararlı duruşuna ve açıklamalarına rağmen neredeyse her kesimden yansıyan “bu işten kesin vazgeçilir” söylemleri başından beri var ve halâ devam ediyor.

Bu konuda söyleyeceğim tek cümle şu; Türkiye Yüzyılı ve Türkiye’nin yeni yüzyılda etkili bir güç olabilmesi için bu gerekli-kaçınılmaz-zorunlu bu nedenle geri dönüş yok gibi görünüyor. Ortada bu kadar net bir gereklilik varken bireylere, oluşumlara, siyasilere düşen de bu süreci kolaylaştırmak adına Türkiye  ZORUNLULUĞUDUR. Yıllardır konuşulan ve bana sorulan “ne olmalı, nasıl olmalı, ne zaman olmalı, kimlerle olmalı” sorularına yazılarımda-konuşmalarımda-paylaşımlarımda sık sık verdiğim cevap tekti; Türkiye çatısında amasız fakatsız buluşmak ve buluşmayı sağlarken devletiyle vatandaşı arasında hiçbir oluşum, aşiret-kanaat-yazar-düşünür- siyaset-öncü kişi söz alıp öne çıkmamalı…

Geçmişte böylesi durumlarda pek çok oluşum ve isim kendisini vazgeçilmez görerek mutlaka ben de olmalıyım dayatmalarında bulunsa da bunun gereksiz bir şey olduğunu, işe yaramadığını ve hatta ters teptiğini yaşadı bu ülke. Zira sosyolojik tablo, “devletim ile benim aramda bir elçiye ihtiyacım yok” diyor. Bu nedenle Bahçeli’nin yaptığı açıklamayı belirleyen “devlet çerçevesi” destek buldu her kesimden. Odak devlet, buluşma noktası devlet, muhatap devlet-vatandaş, iletişim köprüsü yazılı kanunlar…

Dün Dem Partili Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın Öcalan ile gerçekleştiediği İmralı görüşmesinden kamuoyuna yansıyan cümlelerde Bahçeli’nin Türkiye çağrısını destekler nitelikte. Bu görüşmede elbette ki pek çok başlık konuşulmuş ve önemli olanlar özellikler vurgulanmıştır. Bu notların bir kısmına söylemler bir kısmına da Dem Partililerin atacağı adımlar şeklinde şahit olacaktır kamuoyu. Ve yeri gelmişken hiçbir yerde duyamayacağınız bir öngörümü paylaşmak istiyorum sizlerle.

Dem Parti’nin bu süreci başarıyla yönetmesi önümüzdeki süreçte gerçekleşecek seçimlerde AK Parti ve hatta MHP ile ittifak yaparak hükümetin bir parçası olmasının da önünü açacaktır. Mevcut Suriye tablosu kaostan yana seyrine devam ederken atılacak adımlarda acele edilecektir diye düşünüyorum…

Suriye’ye dair bir not.

Elindeki mikrofonla şov yaparak, ‘yaşasın Suriye artık Türkiye’ye ait’ diyerek, alınacak ihalelerin hayallerini kurarak ve kurdurarak Türkiye’ye pazarlamaya çalışan basın- medya çalışanlarına benden bir hatırlatma; Suriye’nin her an ters yüz olma ihtimali varken ve sergilediğiniz ‘ganimetçi ruh hali’ ruhi-zihni-kanuni-vicdani hiçbir makamda yer bulamazken lütfen silkelenip kendinize gelin ve “Türkiye’ye yakışan” bir çizgiye gelin!

TÜRKİYE, Yeni Dünya Düzeninin etkili gücü ve dengesi olmaya hazırlanırken, kendi içinde sevgiyi-kardeşliği-saygıyı ön plana alırken, gücünü adalete dayandırırken Suriye’den yansıyan basın-medya görüntüleri maalesef ki Türkiye adına ve vatandaşı olarak bizler adına çok üzücü bir durum…