Suriye'de Alevilikten ayrı bir mezhebî yapılanma olan Nusayrilik özünde İslam'la bağdaşmayacak kanaatlere sahip itikadi bir düşüncedir.
Tıpkı Hristiyanlarda olduğu gibi Teslis, Kutsal Üçleme mantalitesi hakimdir. Suriye'deki Nusayri sapkınlığını geleneksel Alevilikten ayrı düşünmek gerekir.
Şia'dan beslenen Nusayriler...
Nusayriler, Suriye'de yüzde 8 civarında bir nüfusa sahip... İran'da yaşanan 1979 İslam Devrimi'ne kadar İran, Suriye'deki Nusayriler'le ilişkilerini genişletmiş ve onları Şia'ya yaklaştırmıştı. Pek çok din adamını bu surette Suriye'ye göndererek itikadi çalışmalar yürüttü. Suriye'deki okullarda Şia anlayışını benimsetti. Suriye'de Şia eğitim merkezleri kuruldu. Hüseyniler açmaya çalıştı. Benzer birçok faaliyetler yürüten İran'ın, Baba Hafız Esed ve oğlu Beşşar Esed'e verdiği destekle ilişkileri ciddi bir boyuta evrildi. Öyle ki İran, Suriye'nin; istihbarat, askeri ve eğitim gibi önemli alanlarına sirayet etmiş oldu. Suriye'de Nusayriler ağırlıklı olarak Tartus ve Lazkiye'de yaşıyor olsalar da tarih boyunca dağları mesken edindiler. Bu nispetle Nusayriler'e "Dağlı" denildi. Dağda yaşayan, medeniyetten uzak, yol kesen, eşkıya, eski arkaid düşüncelere sahip, zulmetmeleriyle ve hırsızlıklarıyla meşhur bir halk tabakasıydı. Esed'in kavminin ismi ise; ‘Kelbiye’ yani "köpek" demekti. İktidara geldikten sonra ‘aslan’ manasına gelen "Esad" ismi verildi.
Fransa'nın hükmettiği Nusayriler
Sefil bir kavimden gelen Esed ailesi, gücünü Fransa'nın tahakkümü ve isteğiyle elde etti. Fransa’nın, hüküm sürdüğü bölgelerde uyguladığı bir stratejisi vardır. Nedir o strateji? Azınlığın çoğunluğu yönetmesi ve o azınlığın tüm insani değerlerden yoksun bir şekilde ırksal ve mezhepsel bir doğrultuda yönetişi... Fransa'nın, Suriye üzerindeki mandası ırksal değil mezhepsel doğrultudaydı. Bu, İran'ında işine gelmişti bu sebeple Nusayri itikadına haiz olan Beşer Esed Ailesi, Suriye'de Fransa'nın o dönemde verdiği destekle emellerini bir bir gerçekleştirdi. Sadece Suriye'de değil Suriye ile birlikte Lübnan arasında da olumsuzlukların yegane sebebi Fransa'nın Esed ailesine verdiği destekti. Lübnan'ın saygın Başbakanı Refik Hariri bu surette katledildi. Bölgedeki kaynaklardan alınan bilgilere göre; Refik Hariri'nin öldürülmesinde Beşer Esed Rejimi'nin istihbarat dokunuşların olduğu bilgisi de vardı. Ortadaki en önemli Sünni fikir maalesef Esed ailesi tarafından yok edildi. Lübnan o süreçte girdiği kaostan bugün hala çıkabilmiş değil...
Siyonizm'in ikizi Nusayriler
Suriye'deki Nusayriler İsrail ile benzer bir motivasyona sahip... Tamamen Sünni Müslüman gruplara karşı durmak ve onlara yaşam hakkı tanımamakla birlikte Sünni olmamalarına rağmen alim ve ulemaları kendilerine hizmet etmeye zorlamak gibi mantalite ve fikri backgroundla hareket ettikleri de söylenebilir. 'O taraf karşısında bu taraf tamamen yok edilmeli' anlayışından ortaya çıkan, 1982 yılındaki Hama ve Humus olaylarında Nusayriler’in temel motivasyonu hiç şüphesiz karşı tarafın suni olmasıydı. ‘Karşı taraf’ olarak hedefe konulan toplum, kendi iradesiyle haklı taleplerini dile getirmiş, Nusayrilik'teki yanlışların düzeltilmesini istemişlerdi ama Esed ailesi Hama'da 27 gün süren bir ablukanın ardından; havadan ve karadan Hama’yı vurdu. 70-80 binin üzerinde insanı katlederek büyük bir soykırım gerçekleştirdi. Arap Baharı sürecinde de Baba Hafız Esed'in izinden giden Beşşar Esed sayıları milyonları aşan katliamlar yaptı. Esed'in devrilmesinin ardından ortaya çıkan katliam merkezleri ve insan mezbahaneleri Sünni'lere karşı geliştirilen motivasyonun neticesidir. 1979 İslam Devrimi'nden sonra Suriye'deki Nusayri itikadı Şia'nın tahakkümünde, birlikte hareket etti. Dolayısıyla Suriye'deki Nusayri'ler konuşulurken İran'daki Şia'yı da dahil etmek gerekli, İran'la aynı motivasyona sahip oldukları bilinmeli...
Suriye Alevileri Yeni Suriye'nin yanında
Suriye'de Alevi toplumunun önde gelen isimlerinden Şeyh Hatem, yeni dönemden umutlu olduğunu söyledi. Şeyh Hatem; "Bu süreçte, bize zulmeden bir rejimden adaleti yaşayabileceğimiz bir sisteme geçtiğimizi görüyoruz" ifadelerini kullandı. Nusayri/Rafizi Beşşar Esed'in geleneksel Alevilik ile uzaktan yakından alakası yoktu. Ki; "Bize gerçek anlamda zulmeden bir rejimden, adaleti yaşayabileceğimiz bir siteme geçtiğimizi görüyoruz." diyen Şeyh Hatem, kendilerini artık azınlık değil, toplumun önemli bir bileşeni olarak gördüklerini vurguladı. Suriye'deki tüm mezheplere de seslenen Şeyh Hatem, "Hadi gelin el ele verip her yerde çalışalım. Vatan hepimizin." dedi.
Ne yazık ki; Türkiye'de 'Siyasal Alevicilik' yapanlar, Sünni İslam itikadına sahip kişilerin iktidara gelmesine engel olmak adına; herkesle, her türlü illegal ilişkiyi kurmaya açık durumdalar. Özellikle Esed Rejimi'nin düşmesinin ardından Siyasi Alevilerin Türkiye'de neredeyse iç savaş isteyecek şekilde, talihsiz açıklamalar yapmaları, bu doğrultuda tweetler atmaları, Esed'in diktatör olmadığını savunmaları, bu motivasyonun bir gereği olsa gerek... Hristiyan kaynaklı, Şia'ın esaretinde, Siyonizm'in ikizi ve Fransa'nın beslediği Suriye'deki Nusayriler'in, Türkiye'deki ve dünyadaki geleneksel Alevilerle itikadi anlamda ortak özellik taşıması söz konusu değildir. Ez cümle; Suriye Alevileri Yeni Suriye’nin yanındadır.