Ebru Yaşar yine şaşırttı. Hiç hakkını yemeyelim, kadın şaşırtma konusunda gayet başarılı.
Feridun Düzağaç’ın Alev Alev şarkısını söylemek de nereden esti. 40 yıl düşünsem aklıma gelmez. Hoş severim ben, böyle yıllar sonra sandıktan çıkarılıp yeniden yorumlanan şarkıları. Hele bir de yorumlayan öyle kimseye yaranmadan, kimseye benzemeden, kendine göre yorumluyorsa… Tıpkı Ebru gibi Ebruca! ‘’Yok onun yorumu iyi, yok bunun yorumu kötü.’’ Anlamış değilim bu yarıştırmaları… Kim hangi versiyonunu seviyorsa açıp onu dinlesin. Açıkçası ben Ebru’nun Feridun şarkısı bulup söylemesinin şaşkınlığını çoktaaan attım. Benim kafada başka başka deli sorular dönüyor. Bilenler bilir Ebru Yaşar’ın ve eşi Necat Gülseven’in iki radyo kanalı bir de televizyon kanalı var. Show Radyo ve Radyo Viva’yı arabada dinlerim. Dikkat ettim de diğer radyolarda ne kadar Alev Alev çalıyorsa, onlarda o kadar çalıyor. Dinlediğim kadarı ile radyolarda herhangi bir Ebru torpili dönmüyor. Televizyon kanalı TV100’e gelirsek. Kanal açıldığından beri, Ebru ha bugün ha yarın kendi programını yapar diye bekledi cemi cümle. Ama o yapmadı. Yeni şarkısı çıktı Ebru soluğu ilk Fox TV’de aldı. Şarkısı için kanalında ne özel bir gece ne de kendine ait bir program yaptı. Şimdi Ebru Yaşar’ı seven, sevmeyen herkese sorarım. Bu imkanlar kimde olsa cılkını çıkarana kadar kullanmazdı? Ve bizi kendinden soğutana kadar izletmez, dinletmezdi?
Var olun
Ortadoğu da büyük üne kavuşan Türk dizileri siyasi boykotlara rağmen dur durak tanımıyor. Özellikle Mısır'da boykot çağrılarına rağmen Türk dizileri, en çok seyredilenler arasında öne çıkıyor. Bu izlenme oranları o kadar artmış ki siyasi olarak bile büyük endişe uyandırmaya başlamış. Yurt dışında Türk dizilerini izleyenlerde en büyük istek, Türkiye’yi bir an önce gelip görmekmiş. İkincisi ise Türkçe öğrenmekmiş. Ve bu sebepten Türkçe eğitim veren kurslara gidenlerin sayısı gün geçtikçe artıyormuş. Ülkemize en büyük faydası dokunan bir grup var ki onları en sona bıraktım. Onlar izledikleri dizideki kişiye aşık olanlar. Misal Kıvanç Tatlıtuğ’suz nefes alamayanlar. Onlar Kıvanç’ın karısının fotoğrafını eline alıp, önce kuaföre gidiyorlar. Sonra güzellik merkezine, son durak olarak estetikçiye. İlla Başak Dizer olacaklar! Zaten bir Başak olsalar, Kıvanç evi barkı bırakıp onlara koşacak. İşte bu grup benim sağlık turizmi adına en sevdiğim grup.
İsterdim…
Cidden hiç değişmiyoruz? Her an yeni bir şey görüp, okuyup, öğreniyoruz. Hayat ya bu… Kazık yiyip ağlıyor, sabahına biz ağlatıyoruz. Sevip sevilmiyor, çalışıp kazıklanıyoruz. Ama hiç mi değişmiyoruz? Yani eskilerin dediği gibi 7’miz de ne isek 70’imiz de o muyuz? Hayat bize hiç mi şey bir şey katmıyor? Veya onca yaşanan, yok gibi silinip gidiyor mu? Olan bitenden biraz ders almadan, ucu biraz bize dokunmadan mı geçiyor? Hiç eğilip bükülmeden, yediğimiz tokatlar işe yaramadan yaşlanmak mı yaşamak? İşin aslı astarı; atalar genelde yanılmaz ama…. Ben şöyle aldığım her darbede eğilip bükülmek, biraz şekil almak isterim. Çok olmasa da köşem bucağım, birkaç sivri ucum törpülensin isterdim. Her acımda azcık değişmek, her aşkım da biraz genleşmek isterdim. 7’mi hatırlamam da 70’im de adam akıllı değişmek isterdim.