Suçlamak ve ötekileştirmek çağımızın hastalığı oldu. Çünkü en kolayı bu!
‘Sorun şu aslında; birbirimizi tanımadığımız için suçluyoruz! Tanımak-tanıtmak lazım ki aramızda uçsuz bucaksız uçurumların değil sadece renk farklılıklarımızın olduğunu anlayalım...’
Suçlamak ve ötekileştirmek çağımızın hastalığı oldu. Çünkü en kolayı bu! Tanımak için çaba göstermeden, varsa sorunlar aşılması için çözümler üretmeden ve faydalı olma yolunda emek vermeden suçlamak...
‘Halbuki bize; sabrının öğretisi ile pes etmeden yürüyenler lazım...’
Kamu spotu niyetine bu ince mesaj sonrasında gelelim mi bugünkü başlığımıza?
Türkiye son yıllarda soluksuz bir şekilde ‘inadına mücadele’ içerisinde. Bir içeriden bir dışarıdan bazen de toptan geliyor sorunlar.
Bunca yoğunluk içinde bakıyoruz ki ülkeden ağırlıklı olarak iki tondan ses yükseliyor.
Bir kesim ülke gönüllüsü; canı gönülden yazıyor, konuşuyor, dağ bayır demeden yollara düşüyor, daha fazla ne yapabilirim diye kendini paralıyor...
Diğer bir kesim de ‘Bezgin Bekir’ misali kılını kıpırdatmamakla birlikte sapanlarına doldurdukları taşları gözüne kestirdiklerine atıyor! Çözüm yok, takdir yok, atılan olumlu adımları görmek yok, ülke menfaatlerini düşünen yok, sadece taş var!
Hele bir yer var ki akıllara zarar şekilde taşların kamyonlarla kapısına yığılmaya çalışıldığı! Bu arada taş her zaman karşıdan gelmiyor. Bazen aynı safta olduğunuz cenahtan da gelir hiç umulmayan taşlar, kayalar, heyelanlar... Çünkü başarı büyük hasetleri birlikte getirir en çok da omuz omuza mücadele verdiklerinizden!
Size birkaç soru yöneltmek istiyorum. İçte ve dışta sıkıntılarla mücadele ettiğimiz son birkaç yılda en başarılı temizlenme, temizleme, ilerleme, güçlenme hangi sahada yaşandı? Vatandaşın güvenini en fazla hangi kurum kazandı? Terörün ve bağlantılı olduğu uyuşturucu ağının kökünü kazımakta yakalanan başarıyı geçmiş tüm yıllarla kıyasladınız mı hiç?
Ortaya çıkan cevaplar karşısında Bezgin Bekir’lerin ‘İçişleri Bakanlığı ve Bakan Soylu için sapanlarını taşlarla doldurmaya neden doyamadıklarını anlarsınız.
İçişleri Bakanlığı tarihinin pikini yaptı. Devletin ‘Kadife Eldiven İçindeki Demir Yumruğunu’ gösterdi.
Güneydoğu’nun üzerinden uçakla bile geçmeyen, dağ bayır gezmeyen, vatandaşlarla sohbet etmeyen, bölgenin huzur ve güvenlikten yana dönüşümünü görmezden gelenlere; ‘askerin, polisin verdiği emekleri görmezden gelirken hiç mi vicdanınız sızlamıyor’ diye sormazlar mı?
Bir kesim eleştiri oklarını Bakan Soylu üzerine çevirmiş durumda. Empati güdüsüyle ‘bu adamın görevden alınması ne katacak ülkeye’ diye düşünüyorum! Düşünüyorum! Düşünüyorum.... Sonra çok uzağa gitmeden hemen yakın geçmişe dönüp bakıyorum ve ’Allah muhafaza’ diyeceğimiz yıllar aklıma geliyor! Terör mağduru bu millet yüreğinde geçmiş yılların acısıyla doluyken elde ettiği huzur ve güvenin değerini çok iyi anladı, buna vesile olanlara daha fazla yöneldi. Tıpkı Güneydoğu gibi.
“Tilkinin zikri, fikrinin zifiri karasıdır. Fikrine ulaşmasını engelleyen herkese hiç tereddüt etmeden zikriyle kara çalmayı mubah görür tilki...”
Geçmişin acılarıyla birer birer yüzleşip güçlenirken, Bakan Soylu gibi değerleri ‘tilki fikirlerinin’ gölgesinde bırakmaya niyeti yok bu milletin!