Yapılmaya çalışılanın, Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusunda PKK'nın bu ülkedeki uzantısı PYD'nin denetimindeki bölgede bir terör devletinin temellerini atmak, sonrasında bunu Kuzey Irak'ı da kapsayacak şekilde genişletmek olduğu biliniyor.
“Önümüzdeki yakın dönemde Türkiye için en büyük tehdit nedir, ne olacaktır?” diye sorulduğunda uzmanların büyük bölümü, “güney sınırlarımızda bir terör devleti kurma girişimleri” yanıtını verecektir.
Kuşkusuz Libya, Doğu Akdeniz, Ege ve Kafkasya’daki sorunlar da Türkiye açıdan önemlidir.
Ancak sözünü ettiğimiz sorun ülkenin birlik ve bütünlüğü, bekâsı açısından hayati niteliktedir.
O nedenle Türkiye özellikle son 10 yıl içinde enerjisinin büyük bölümünü bu sorunla mücadeleye harcadı.
Önümüzdeki dönem içinde bu çabaların daha da artmasını öngörmek mümkün.
Özellikle de ABD’deki seçimlerde Demokrat aday Joe Biden’in kazanması durumunda bu tehdidin boyutunun büyüyeceğine dair ciddi değerlendirmeler söz konusu.
Yapılmaya çalışılanın, Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusunda PKK’nın bu ülkedeki uzantısı PYD’nin denetimindeki bölgede bir terör devletinin temellerini atmak, sonrasında bunu Kuzey Irak’ı da kapsayacak şekilde genişletmek olduğu biliniyor.
Bu planın bir sonraki aşaması bu terör devletinin Türkiye ve İran’ın da bir bölümünü kapsayacak şekilde genişletmek.
Kuşkusuz Türkiye bu hesapların farkında.
O nedenledir ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cumartesi günü Kayseri’de AK Parti’nin 7. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmada, bir kez daha bu tehdide dikkat çekerek “Suriye'nin Irak sınırı tarafında yeni bir terör oluşumu gayretlerini görüyoruz. Bakıyorsunuz orada bir terör devleti kurma gayreti var. Açıkça söylüyorum. Türkiye sınırlarının dibinde böyle bir terör devleti kurulmasına asla izin vermeyecektir. Ne gerekiyorsa yapacak ve o terör bataklığını kurutacağız” dedi.
Önceki yazımızda Türkiye’nin son 10-15 yıl içinde kendi içindeki 80 yılı aşkın sürelik Kürt sorununu önemli ölçüde çözdüğünü, bu sayede ülke içinde bölücü terörün önemli ölçüde geriletildiğini belirterek, gelinen aşamada “Kürt kartı” üzerinden dışarıdan yönelen tehdide odaklanmasının önemine dikkat çekmeye çalışmıştık.
Bu tehdit, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü ettiği, güney sınırlarımızda oluşturulmaya çalışılan terör devleti sorunudur.
Türkiye, uzun süredir sahaya yansıttığı güç ile bu tehdidi önlemeye çalışıyor.
Bundan böyle de sahada bu gücünü yansıtmaya devam etmekte kararlı.
Ülkenin bekâsı açısından bu gerekli ve zorunlu bir durum ancak küresel güçlerin bu emellerini boşa çıkartmak için daha fazlasına ihtiyaç olduğunun görülmesinde fayda var.
Türkiye uzun süreden bu yana gerek Suriye gerekse de Irak için toprak bütünlüğü vurgusu yapıyor.
Ancak her iki ülkenin de artık dikiş tutmadığı belli.
Türkiye’nin, her iki ülkenin de bölünüp parçalanma olasılığına dair kendi planlarını yapması elzem bir durum.
Yukarıda belirtmeye çalıştığımız gibi başta ABD ve Fransa olmak üzere küresel güçler, Suriye’nin kuzey ve kuzey doğusunda PKK denetiminde bir terör devleti kurmak için her türlü çabayı gösteriyor, belli ki göstermeye devam edecekler.
Benzer bir süreç Irak’ta işliyor.
Bir yıl önce hükümeti yıkılma sürecine götüren gösteriler yeniden başladı.
Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesi’ne benzer Sünni federal bir bölgenin kurulması için geçtiğimiz günlerde start verildi.
Şiiler kendi aralarında bölünmüş durumda.
Irak’ın Şii, Sünni ve Kürt olarak üçe bölünme ihtimali her zamankinden çok daha yüksek.
Yüzyıl önce, ülkeler ve toplumlar arasına nifak tohumları ekerek bu bölgenin kanını emme hesapları üzerinden cetvelle ülke haritaları oluşturan güçler, bugün yine aynı amaçlarla yeniden cetvelle yeni haritalar oluşturma peşinde, gayretinde.
Madem bölgede haritalar yeniden değiştirilmeye çalışılıyor, Türkiye tek başına bunu engelleyemiyorsa, haritaların değiştirilmeye çalışılması gayretlerini kendi lehine dönüştürme hesaplarını da masaya yatırmalı.
Bin yıllar boyunca bu topraklarda kardeşçe omuz omuza Türklerle birlikte yaşayan Kürtlerin bir kısmını ayırdılar.
Şimdi bir kez o Kürtleri bağladıkları ülkelerden ayırarak ipi kendi ellerinde olan terör örgütlerinin emrine sokmaya çalışıyorlar.
Madem böyle bir süreç işliyor, kanaatimce Türkiye de artık “Suriye ve Irak’ın bir karış toprağında gözümüz yok” söylemini bir kenara bırakarak, “Yüz yıl önce zorla bizden ayırdığınız kardeşlerimiz yeniden bizimle birlikte olmak isterse buna yok demeyeceğiz” demesi lazım.
Türkiye, kendi sınırları içinde akrabaları olan, kendisine kan bağıyla bağlı olan sınırının dışındaki Kürtlere yönelik yeniden “birlikte kardeşçe yaşama” hedefiyle yeni ve güçlü bir politik açılım gerçekleştirmek durumunda.
2017’te Kuzey Irak’ta yapılan bağımsızlık referandumunda o bölgede yaşayan Kürtlerin yüzde 93’ü Irak’tan ayrılma yönünde oy kullandı.
Yani o bölge Kürtlerinin sadece yüzde 7’si Irak devleti ile birlikte yaşamak istediğini söylüyor.
İnanıyorum ki bugün yeni bir referandum yapılsa ve “Irak ile mi yoksa Türkiye mi yaşamak istersiniz?” diye sorulsa o bölge Kürtlerinin yarıdan çok daha fazlası Türkiye ile birlikte yaşamayı tercih edecektir.
Aynı durum Suriye’deki Kürtler için de geçerlidir.
PKK/PYD’nin sürgün ettiği Kürtlerin geri dönmeleri halinde o bölgede yapılacak bir referandumdan da benzer sonuçlar çıkacaktır.
Biz istesek de istemesek de bu bölgede toplumları ayrıştıran ya da birleştiren temel unsurlardan birisi hep mezhep olagelmiştir ve aynı durum bugün de sürmektedir.
Onca nifak tohumlarına, onca düşmanlaştırma çabalarına yüzyıl önce Türkiye’den koparılan Kürtlerin de büyük kısmı önlerine tercih kullanma hakkı getirildiğinde aynı kıbleye döndükleri, aynı secdeye baş koydukları, aynı kültürü, aynı inancı paylaştıkları Türklerle yeniden kardeşçe yaşama yönünde tercih bir ortaya koyacaklardır.
Madem birileri o Kürtleri zorla yamandıkları o devletlerden ayırıp bir terör devletinin himayesine sokmaya çalışıyor.
O halde Türkiye de, o Kürtlerin terör devleti himayesine girmektense kendisiyle birlikte olmalarının önünü açacak yaklaşımlar ortaya koymalıdır.
Bunun için birlikte, ortak vatanda yaşamanın güçlü bir zemini oluşturulmalıdır.
O gönül bağı kurulduktan sonra gerisi teferruattır.
O teferruat federasyon mu olur konfederasyon mu olur o bir şekilde organize edilir.
Türkiye kendi içindeki Kürtlerle el ele vererek kendi içindeki terörü bitirme noktasına getirdiği gibi kendi dışındaki Kürtlerle de el ele vererek hem dışında kurulup kendi içine yönelmeyi hedefleyen bir terör devletinin oluşumunu önleyebilir hem de yüzyıl önce zorla kendisinden ve birbirlerinden kopartılan Kürtlerin yeniden kendisiyle birlikte ve bir arada yaşamasına gidecek bir sürecin zeminini yaratabilir.
Madem haritalar yeniden çizilecek, Türkiye de kendi haritasını yeniden çizebilir.