Erdoğan'ın sözleriyle gündeme gelen PYD'ye dönük operasyon ihtimalini Sputnik'e değerlendiren gazetemiz yazarı ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, Türkiye'nin bir süredir küresel güçleri karşısına almamak için böyle bir operasyonu askıya alıp, diplomasiye yöneldiğine işaret ederek "Fırat Kalkanı Harekâtı yapılmadan önce Türkiye, Fırat Kalkanı'yla ilgili uluslararası görüşmelerde, yaklaşık 5 bin kilometrelik bir alanda etki üreteceği konuşulmuş olmalı ki Sayın Erdoğan da hedefin 5 bin kilometre olduğunu açıkladı.

Erdoğan'ın sözleriyle gündeme gelen PYD'ye dönük operasyon ihtimalini Sputnik'e değerlendiren gazetemiz yazarı ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, Türkiye'nin bir süredir küresel güçleri karşısına almamak için böyle bir operasyonu askıya alıp, diplomasiye yöneldiğine işaret ederek "Fırat Kalkanı Harekâtı yapılmadan önce Türkiye, Fırat Kalkanı'yla ilgili uluslararası görüşmelerde, yaklaşık 5 bin kilometrelik bir alanda etki üreteceği konuşulmuş olmalı ki Sayın Erdoğan da hedefin 5 bin kilometre olduğunu açıkladı. Bu hedefin temel gerekçesi de Suriye'deki sivil savaştan etkilenen masumların ve Türkiye'de sayıları 3,5 milyona ulaşan sığınmacıların güvenli bir alana yaşam alanına kavuşturulmasıydı. Ama ABD verdiği sözü tutmadı. Türkiye ise özellikle Menbiç ve Tel Rıfat bölgesinde rejimin de ortaya koyduğu etkiyle beraber, küresel güçlerle mücadeleye girişmemek ve büyük bir riskle karşılaşmamak adına ortaya çıkan dominasyonları kerhen de olsa kabul etti ve sorunu diplomatik anlamda ve diğer siyasi gelişmelere bağlı olarak çözmeyi planladı. Ancak süreç şu ana kadar Türkiye'nin planladığı gibi gitmedi, sorun daha da büyüdü" dedi.

Hamlenin halihazırda Türkiye'deki sığınmacılara güvenli bir alan sağlamak açısından hayati öneme sahip olduğuna işaret eden Ağar "Ankara, ülkede bulunan yaklaşık 3,5 milyon sığınmacının Suriye'de güvenli bir alana ihtiyacı olduğunu ve bunun için de önceliğin Fırat'ın batısındaki alan olduğunun farkında" diye konuştu.

'ABD, YPG/PKK'YI KORSAN BİR DEVLETE DÖNÜŞTÜRMENİN PEŞİNDE'

Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki PKK gücünün kırılmasının önem verdiğine işaret eden Ağar "Suriyeli Kürtlerin pozisyonunun Türkiye'yi tehdit etmeyecek şekilde tanımlanması gerek, Ankara bunun farkında. Bunun için ise Suriye'de yaşayan Kürt ve bir kısım Sünni Arap'ın PKK güdümünden kurtarılmalı. Bu hem Türkiye'nin güvenliği ve Suriye'nin bütünlüğü açısından önemli. Daha önce DEAŞ çok büyük bir sorundu ancak Batı dünyası hala çok iyi anlayamasa da PKK şu an daha da büyük bir sorun. Sonuçta Türkiye'nin üniter yapısına, toprak bütünlüğü ve güvenliğini tehdit eden bir yapı var ve ABD bu yapıyı korsan bir devlete dönüştürmek için sürekli adım atıyor" ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:

"Türkiye ve ABD, özellikle Trump iktidara geldikten sonra, çok daha keskin bir şekilde karşıt saflarda yer alıyor ve iki taraf arasındaki bu açı giderek genişliyor. Aradaki açının genişlemesi, bir kırılmayla beraber başka bir boyuta evrilebilir veya tamamen başka bir fotoğraf ortaya çıkarabilir. Bu fotoğrafın sonunda, eğer ki bir denge ortaya çıkmazsa, ABD, YPG/PKK veya Türkiye arasında tercih yapmak zorunda kalacak. ABD şu an hem YPG/PKK hem Türkiye üzerinden oyun oynayabileceğini zannediyor. Bu küresel bir taktik. Ama Türkiye bu konuda açıkçası ABD'nin tehdidine karşı dirençli çıktı. Türkiye bir şekilde bölgesel anlamda bir iş birliği, İran, Irak ve Suriye merkezi hükümeti ve Rusya'yla iş birliği üretirse Afrin ve Menbiç'te bambaşka fotoğraf ortaya çıkacaktır. Ancak yine de bununla ilgili bir öngörü için erken. Türkiye, konjonktüre ve uluslararası anlamdaki müzakerelere göre bir operasyon gerçekleştirebilir ama yine de bu konuyla ilgili ihtiyatlı konuşmakta fayda var."