Gördüğüm kadarıyla "içeriden" bunun gibi bir bilgi alan müşterinin ilk işi satınalma kararını ertelemek oluyor.

Geride bıraktığımız birkaç aydır okurlardan ve takipçilerden gelen mesajların çoğu bazı cep telefonu markalarının Türkiye pazarından çıkacağı yönünde. Daha doğrusu A teknoloji marketine gidip alışveriş yapan okurlar Koreli L markasının artık Türkiye’de cep telefonu satmayacağını öğrendiklerini söylüyorlar. Bu dedikodunun kaynağını sorduğunuzdaysa “A teknoloji marketlerinde çalışan satış elemanı” cevabını alıyorsunuz. B teknoloji marketine gidenlerse Tayvanlı H markasının iflas ettiğini ve yakında tüm ofislerinin kapanacağı bilgisiyle geri dönüyor. Tahmin edeceğiniz gibi bu sefer de haber kaynağı B teknoloji marketin satış elemanları oluyor.

Gördüğüm kadarıyla “içeriden” bunun gibi bir bilgi alan müşterinin ilk işi satınalma kararını ertelemek oluyor. Ardından da bu “çok değerli bilgiyi” yayma ve sektörü yakından takip eden birilerine onaylatma süreci başlıyor. İkinci aşamada benim gibi teknoloji yapanlar devreye giriyor.

Açıkça söylemek gerekirse şu an Türkiye’de cep telefonu satışı yapan hiçbir markanın yakın zamanda Türkiye pazarından çıkacağını düşünmüyorum. Marka global anlamda bir sorun yaşar, iflas eder veya satılırsa bilemem ama gördüğüm kadarıyla tüm cep telefonu üreticileri için Türkiye halen çok kârlı bir pazar.

Peki bu söylentilerin temeli ne? Bildiniz; teknoloji marketlerdeki satış elemanlarını sıcak satış aşkı! Maaş artı prim usulüyle çalışan bu gençler ne yazık ki satışı gerçekleştirebilmek için bazen doğru olmayan yöntemler deneyebiliyorlar.

AMAN DİKKAT

Tabii bir de adına “promotör” denilen, o teknoloji marketin bir elemanı olmasa bile o mağazadaki satışları arttırmak için markalar tarafından görevlendirilen elemanlar var. Yani sizin mağaza çalışanı olarak düşündüğünüz kişi aslında o mağaza için değil sadece belli bir markanın belli bir ürün grubu için çalışabiliyor. Ve gördüğüm kadarıyla genellikle müşterileri kendi markalarının ürünlerine yönlendirmek için “sınır tanımayan” arkadaşlar bu promotör grubu içinden çıkıyor.

O nedenle son zamanlarda konuştuğum herkese bu gibi bilgileri veren kişilerin market çalışanı mı, yoksa promotör mü olduğunu sormalarını salık veriyorum. Gerçi Media Markt kendi çalışanlarıyla promotörleri ayırmak için farklı renk kıyafet uygulamasına geçti ama pazardaki tüm oyuncular henüz o noktaya gelmiş değil. Ayrıca yolu yılda birkaç kere teknoloji markete düşen bir müşterinin kıyafet farkını anlaması da çok kolay değil.

Yanlış bilgilenmemek, elma almaya giderken eve armutla dönmemek için yapılması gereken en doğru şey sizinle muhatap olan kişiye kısaca mağaza çalışanı mı, yoksa promotör mü olduğunu sormak.

İş o aşamaya gelmeden önce de mağazaya daha bilgili ve ne alacağına karar vermiş bir şekilde gitmek gerekiyor. Bunu sağlayabilmek için Türkçe yayın yapan birçok web sitesi, YouTube kanalı mevcut. Ama doğal olarak herkesin teknolojik gelişmeleri çok yakından takip etmesi mümkün olabiliyor. Sormak ayıp değil, para vererek alacağınız ürünle ilgili satış elemanlarından bilgi istemek de ayıp değil. A teknoloji marketin satış ekibi size ihtiyacınız olan bilgiyi vermiyorsa alışverişinizi B teknoloji marketinden yaparsınız olur biter. Yeter ki doğru olmayan “gizli” bilgilerle kafanız karıştırılmasın ve hayalini kurduğunuz ürüne parasını vererek ulaşın. Özgür alışveriş hakkınız engellenmesin.