Türkiye'den yüreği Türk Dünyasıyla atan bir grup gazeteci olarak Anadolu Yayıncılar Derneği, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Azerbaycan Türkiye Evi ve Yeniçağ'ın ortaklaşa düzenlediği Türkiye-Azerbaycan Medya Forumu Azerbaycan'daydık.
Türkiye’den yüreği Türk Dünyasıyla atan bir grup gazeteci olarak Anadolu Yayıncılar Derneği, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Azerbaycan Türkiye Evi ve Yeniçağ'ın ortaklaşa düzenlediği Türkiye-Azerbaycan Medya Forumu Azerbaycan’daydık. Hazar’ın serinliğinde medya forumunu yaptıktan sonra Zafer Yolu’nu takip ederek Şuşa’ya 18 Haziran’da vardık. Bizi lale çiçekleri dizi dizi karşıladı….
Azerbaycan zaferin haklı gururunu yaşıyor. Fuzuli’den itibaren Ermenistan idaresi tarafından 30 yıl işgal altında tutulmuş harap edilmiş Türk obalarını görüyoruz. Yol uzadıkça 90’lı yıllarda gözyaşları ile yaşanan acılar içimizi dağlıyor. 1990’lı yılların şartlarında vatanlarını terk eden Karabağ Türkleri bizlerle aynı yolculukta yer alıyor. 1. Karabağ Savaşı’nda gazi olan gazeteci meslektaşımız metre metre verilen mücadeleyi anlatıyor. Savaşarak terk etmişler Karabağ’ı… O günlerde annelerinin karnında olan, aylık ya da daha 1 yaşında olan gençler 2020 yılında 20’li 30’lu yaşlarda Azerbaycan askeri olarak zafer yürüyüşünde yerlerini almışlar. Kimi şehit kimi gazi ama hepsi kahraman olmuş… Onlar ömürlerinde hiç görmedikleri vatan topraklarını destanlar yazarak kurtardılar…
ŞUŞA YOLU YEMYEŞİL
Şuşa yolu bizim Karadeniz yeşilliğini saklıyor. Yemyeşil dağlar , pırıl pırıl su kaynakları sanki 30 yıldır gerçek sahibini bekleyen bir hazine gibi gözlerimizin önünde.. Dolambaçlı yollardan çıkarken bizi lale çiçekleri yol kenarında selamlıyor. Sanki asker gibi dizilmişler de bize ‘’ZAFER İLERİDE’’ durmayın diyor..Şuşa bir kartal yuvası gibi bizi bekliyor..Herkes heyecanlı en çokta ilk kez Şuşa’ya gidecek olan Azerbaycanlı gençler… Ve bir türkü tutturuyorlar ‘’Karabağ ah Karabağ’’’
ŞEHİTLERİN KOKUSU VAR
Uzaktan Şuşa’yı görüyoruz dik bir dağın yamacında bozkurt gibi Hankendine uzanmış bizleri bekliyor. Yol boyu şehitlerin kokusu bizleri sarıyor. Harı Bülbül çiçeklerinin kokusuyla rüzgarlar bize yol veriyor. Yıkılan bir şehre adeta yeniden can veriliyor. Tarihi binalar onarılırken yeni valilik binası çoktan bitirilmiş.. Her yerde bir çalışma var… Bizleri Şuşa’ya 30 yıl sonra dönen ve evlerinin bahçesinde yemeklerini yiyen Rüstemoğlu ailesi karşılıyor… Torunlar hiç görmedikleri ata evinde vatan bayrağı altında… Ellerimizi hakka kaldırıyoruz… Sonra Nuri Paşa’nın kabrinden aldığımız toprağı Çıdır düzüne serptik ve rüzgarlar üç renkli Azerbaycan bayrağını dalgalandırırken Anadolu’dan Karabağa selam olsun Türkün bayrağına…