Geçtiğimiz günlerde Süreyya Yalçın'ın doğum günüydü.

Bir caretta carettalar iki Süreyya Yalçın yazdan yaza hatırladığımız isimler. Havaların ısınması ile beraber kıyılarımıza gelen Süreyya Yalçın’ın yediği, içtiği, giydiği haber olur. Ta ki bir sonraki yaz tekrar kıyılarımıza gelene kadar da kendisinden bir daha haber alamazdık. Ama ezberler bozuldu. Geçtiğimiz günlerde Süreyya Yalçın’ın doğum günüydü. Genelde böyle günlerde Ozan Baran ve Süreyya birbirlerine yat, kat, tır, helikopter hediye alırlardı. Yani biz öyle biliyoruz. Fakat bu yıl Ozan Bey çookk farklı bir sürpriz hazırlamış. Serdar Ortaç’tan eşi için şarkı yapmasını istemiş. Klibini de Kemal Başbuğ’a çektirmiş. İşte o şarkı şu ara dilerden dillere dolanıyor. Her geçen dakika da etkisi çığ gibi büyüyor. İddia ediyorum, Serdar Ortaç’ın hiçbir şarkısı şimdiye kadar bu denli ses getirmemiştir. Özellikle Ozan Baran’ın seslendirdiği bölümü dinleyip gözü dolmayan, tüyleri diken diken olmayan yoktur. Romantizmin dorukları... Abartmıyorum Demir Leydi dinlese civa kıvamına gelirdi. Bence Kemal Başbuğ da hazır bu kliple zirveye ulaşmışken, yönetmenliği bırakabilir.Eeee artık sıra Süreyya’da… Onu bu hezimetten anca uzun metraj bir Nuri Bilge Ceylan filmi kurtarır.

#metoo

Son zamanlarda sosyal medyadaki en önemli kadın hareketlerinden biri #metoo. Bunun Türkiye'de bir benzeri Özgecan cinayetinden sonra #sendeanlat hashtag’iyle yapıldı. Kadın kadının düşmanı değil dostu, düştüğünde ilk el uzatanı olmalı. Kadınlar; belki de ilk defa olması gerekeni yapıp, birbirini destekliyor. Özellikle bilindik isimlerin tacizcilerinin ifşası, arka sokaklarda daha baskı altındaki kadınlara örnek oluyor. Sadece kadınlar, çocuklar, hayvanlar değil erkeklerde bu tacize uğruyor. Ve bir saatten sonra onlarda susmayıp, konuşmaya başlayacak. Zaten Twitter Global verilerine göre erkeklerin katılım oranı yüzde 30 düzeyinde… Bu konu hakkında iyi, kötü sayısız yorum okudum. Kimi sonsuz desteklerken kimi de ifşa edenlere ağza alınmayacak küfürler yazmış. Özellikle erkekler “İftira ya da değil, onca zaman geçtikten sonra neden şimdi?” diye sormuş. Bazı acılar zaman aşımına uğramıyor!

Ne umduk ne bulduk!

Herkesin planları, beklentileri vardı. Olmadı! Nasip deyip bir sonraki yıla tüm umutlarımızı yüklemekten başka şansımız var mı? Zaten bence 2020 unutana kadar herkesin sövdüğü, normalleştikten sonra da iyi ki bunları görüp öğrenmişim dediği bir yıl olacak. O kadar şeyi fark ettik ki farkında olmadan. Yıllardır mahvettiğimiz doğanın çok kısa sürede toparlanabileceğini gördük. Evden de çalışabileceğimizi, sıcacık yatağımızdan söylenerek gittiğimiz okulun, aslında bize ne kadar iyi geldiğini de anladık. Monotonluğun motivasyonumuzu nasıl bitirdiğini… Sosyalleşmenin, yeni insanlarla tanışmanın ne kadar iyi hissettirdiğini hatırladık. Hoş vakit geçirip, sohbet edebildiğinle sevgili olmanın en büyük şans olduğunu öğrendik. Kaygılanmanın, stresin ne kadar yıkıcı duygular olduğunu idrak ettik. Belki en önemlisi de tüm hayalleri askıya almanın nasıl dipsiz bir boşluk yarattığını hissettik. Ve umarım bunları asla unutmayız.