Bugün medyada patron olmak çok zor bir durum.
Geçtiğimiz hafta medya gündemi Türkiye’nin en eski televizyon markalarından biri olan Cavit Çağlar’ın Olay TV’sini konuştu. Çağlar’ın -iddia o ki- Trabzonlu bir iş adamı ile beraber yeniden hayata geçirdiği Olay TV’nin ömrü çok kısa sürdü. Nerdeyse Türkiye’nin en kısa süre yayında kalan televizyon kanalı oldu.
Yayın yönetmenleri muhalif
Bugün medyada patron olmak çok zor bir durum. Patronlar işletmeci gibi düşünmek zorunda, faaliyette bulundukları ülkenin siyasi, politik, psikolojik, özetle toplumsal şartlarına uymakla yükümlü. Gazetecilik ve yayıncılık artık çehre değiştirdi. Medya yayıncılığına işletmeci vizyonu ile bakmak lazım. Patron koltuğunda buna dikkat etmek lazım. İçerik yöneticiliği koltuğunda da buna dikkat etmek lazım. Eğer içerik hazırlarken duygularına yenilirsen o zaman sorunlar başlar. Bugün Türkiye medyasında yayın yönetmeni, içerik sorumlusu – direktörü gibi koltuklarda oturanlar genellikle iktidar partisine karşı bir psikolojideler. En yandaş gözüken medyada da öyle, devletin medyasında da öyle. Öyle diyaloglara, öyle olaylara şahit oluyorum ki bazen şaşırıyorum. Patronlar ise tam aksi istikamette. Onlarda iktidar partisi ile daha ılımlı bir ilişki içinde olmayı tercih ediyor böylece dengeyi kuruyor. Tabii ki her iki kutupta da işin cıvığını çıkaran patron ve yayın yönetmenleri de var.
Yanlış bir evlilik yapıldı
Cavit Çağlar’ın Olay TV’si baştan beri yanlış bir evlilikti. Çünkü farklı siyasi düşüncede iki kişinin evliliği gibiydi. Altta yer alan kadro genel anlamda bakıldığında iki kutuptan bir kutba biraz daha yakın bir profil çizdi. Kanal daha yayına başlamadan ben, teorik olarak ekibe bakınca yayın çizgisinin nasıl olacağına ve bunun Çağlar adına risk yaratabileceğine dair fikir sahibi olmuştum. Burada bence Çağlar ciddi bir fizibilite hatası yaptı. İki ortak içerik çizgisini konuşmadan mı bu işe girdiler, yoksa bu yayın çizgisinden sorumlu olanlar şirketin istediği çizginin balansını mı kullanamadı bilemeyiz. Ama bence kavga erken patladı.
Demokrat bir medya patronu
Cavit Çağlar’ı geçmişinden tanıyorum, kökeni Batı Trakya’dır. Türkiye’de bir tane bile haber kanalı yokken o NTV’yi kurdu. O dönem herkes “kim izler TV kanalını” diyordu. Can yoldaşı Nuri Çolakoğlu ile NTV’yi kurdu. NTV’nin “N”si aslında Nergis Holding’in “N”sidir. Öyle güzel denk geldi ki “News”ın da “N”si gibi gözüktü ve News TV gibi bir anlamı da oldu NTV’nin. O grup için Çağlar çok güzel ve özverili işler yaptı, kaliteden ödün vermedi. NTV zamanla büyük başarılar yakaladı, Radyo Pop adlı bir radyo da kurdu. O da kısa sürede başarılı oldu, derken Rus krizi patladı ve Çağlar o medya grubunu Doğuş Holding’e sattı. Doğuş Holding o dönemler baba Şahenk tarafından yönetiliyordu. Çağlar NTV Grubunu ile çok yakından ilgileniyordu, asla içeriğe karışmıyordu, bir dinleyici gibi takip ediyordu. O dönem orada çalıştığım için şahit olduklarımı anlattım. O dönem Çağlar’ın radyosunda da bir Akdeniz – Yunan müziği programı yapıyordum, programı dinler ve hatta arada benden cd’ler isterdi. Bir gün bile ne radyosunda ne de televizyonunda yaptığımız işe karışmadı. Yani demokrat bir medya patronuydu.
NTV’ye çocuğu gibi baktı
2000 yılında Çağlar grubu sattı. İstemeye istemeye sattı, çünkü yaşadığı ekonomik krizden dolayı çocuğu NTV Grubu zarar görebilirdi. Bu satış biraz da bir anne veya babanın çocuğunu daha iyi bir gelecek sunmak için başka bir anne ve babaya teslim etmesi gibi bir şey oldu. Eğer NTV’yi satmasaydı belki de bugün NTV o kadar büyük olmayacaktı. Derken ekonomik sorunlar başladı. Ancak o iyi bir mücadele verdi ve TMSF’ye olan borçlarını ödedi hatta ilk kurduğu Olay Medya Grubunu da borçlarını ödeyerek TMSF’den geri alabilen tek patron oldu. Çağlar NTV Grubunu sattıktan sonra onun altında çalışan bir haber direktörü şirkette bir yönetim darbesi yaptı ve hepimizi kovdu. Çağlar’ın ekibinde olduğumuz için kapıya konan onlarca kişiden biri de ben oldum. Tipik Turkish medya hikayesi ne ilk ne de son.
Neden haber kanalı kurulur?
Olay TV Çağlar’ın NTV’yi kurmadan önce Bursa’da kurduğu ve bir radyo bir gazete bir de televizyondan oluşan Olay Medya Grubunun bir parçasıydı. Çağlar o markayı çocuğu gibi tuttu, arkasından koştu ve geri aldı. Bu notu düşmem lazım, TMSF’nin el koyduğu medya şirketi patronları içinde medyasını tek geri alabilen patron o oldu. Geri aldı ve ortağı ile beraber yeniden hayat verdi. 30 Kasım civarında Olay TV yayına başladı. Bir ay sonra da çatışmalar patlak verdi.
Bence Çağlar’ın bu teşebbüsü stratejik bir hataydı. Hep yazıyorum Türkiye dünyanın en çok haber televizyonu olan ülkesi. Böyle bir ekonomik pazar yok. Bunların bir iki tanesi, taş çatlasa üç tanesi ancak para kazanır ama zararını zor karşılar, diğerleri ise bir ömür boyu para kazanamaz. O zaman neden bir haber kanalı kurarsınız? Bile bile lades denir mi? Bir haber kanalı kurmanın tek nedeni “iktidara yakın” ya da “iktidara karşı” olmaktır. Bir artı bir iki. Buna kimse karşı çıkmasın. Cavit Çağlar’ı bu tiyatroya itenler veya Çağlar’ın kendisi bunu ya hesaplamadı ya da oyuna geldi. Ortağı ile barışır mı, yatırım durur mu, yoksa devam eder mi bilemem ama haber ağırlıklı bir TV kanalı Çağlar için gereksizdi hala da gereksiz ve riskli. İçinde haberin de olduğu NTV gibi bir kültür kanalı kursaydı belki bu kadar tepki çekmezdi.
Bunlar tabii ki işin tepe noktasında yaşananlar. Burada olan yine medya çalışanlarına oldu, düşüncesi ve görüşü ne olursa olsun bu iğrenç pandemi krizinde o grupta çalışanların iş hevesi kursaklarında kaldı ve maalesef işsiz kaldı. Yani olan yine emekçiye oldu.
O gerçek bir müzisyen
Türkiye’nin son yıllarda yetiştirdiği en başarılı müzisyenlerinden biri bu kız. Bence komple müzisyen. Melisa Uzunarslan’dan bahsediyorum. İlk günden beri çizgisini beğendiğim takdir ettiğim bir müzik insanı. Kadın müzisyenlerin sayısının az olduğu ülkemizde böylelerini görmek çok güzel. Sakın bana kadın müzisyenlerin sayısı az mı demeyin, çoğu bazı müzisyenleri saymıyorum gerçek müzisyenleri sayıyorum.
İşte o gerçek müzisyenlerden biri olan başarılı keman virtüözü ve solist Melisa Uzunarslan tüm söz, müzik ve düzenlemeleri kendisine ait olan ikinci albümü “Büyük Buhran”ı yayınladı. Melankolik bir havaya ve akustik tınılara sahip olan albümde keman, akustik gitar, piyano enstrümanlarının hakimiyeti dikkat çekiyor. 6 şarkıdan oluşan albümün prodüktörlüğünü de genç sanatçı kendisi üstlendi. “Öksüz”, “Hadi Dön”, “Kıpır”, “Süheyla”, “Bırakıp Gitme” ve
“Palavra” adlı 6 şarkıdan oluşan albümü Uzunarslan; özlediğim, kızdığım, korktuğum her şeyi yazdım” şeklinde yorumluyor. Ben dinleyeceğim, size de dinleyin derim. Rock müziği hem popla hem de senfoni ile harmanlayan Melisa bu albümde de eminim iyi işler yapmıştır.
iPhone ile klip çekti
Kendi şarkılarını yazan, güçlü sesi ve yorumculuğu ile 2018 yılında Enbe Orkestrası’nın çıkış parçası olan ve klibi Barcelona’da çekilen “Yarım Sevda” ile müzik dünyasına merhaba diyen Ezgi Ayçe yeni şarkısında bir sürpriz ile imza attı.
Sözü ve müziği kendisine ait “Derin Yemin” adlı üçüncü teklisini müzikseverle buluşturan Ezgi, çok ilginç bir ilke imza attı ve Iphone 11 Pro Max ile İstanbul’un en güzel tarihi manzaralarından oluşan bir klip çekti.
Müzik öğretmeni olan anne babanın çocuğu olarak küçüklüğünden bu yana müzikle büyüyen, Ortaokul yıllarında annesinin yönettiği korolarda, lise yıllarında ise babasının kurduğu lise orkestrasında bas gitar çalan ve şarkı söyleyen Ezgi Ayçe, aynı yıllarda kendi şarkılarını da yazmaya başlamış, Ajda Pekkan, Behzat Gerçeker, Sertab Erener, Yıldız Tilbe ve Nil Karaibrahimgil gibi sanatçılarla sahne ve albüm kayıtlarında yer almıştı.
Sevgilisi yazdı o yorumladı
Son dönemlerin en sansasyonel aşklardan birini yaşayan Serdar Ortaç kız arkadaşı Seçil Gür’e “İşkence” adlı bestesini verdi. Dijital platformlara sunulan şarkının düzenlemesini ise Mustafa Ceceli yaptı.
Seçil Gür çok yetenekli bir kız. Avrupai bir havası var, iyi de şarkı söylüyor. Ama kızın adı Serdar Ortaç’la yaşadığı ilişkiden sonra duyulmaya başladı. Bu Türk medyasının müziğe verdiği değerin en somut göstergesi. İçinde magazin yoksa Mozart da olsanız bu ülkede adınızı duyurmanız imkansız. Magazin deyip geçmemek lazım. Bir sanat basınının olması bir ülkenin entelektüel eksikliğinin en önemli göstergelerinden biridir. Bu gidişle de bu iş böyle devam edecek gibi.
Şişli Belediyesinden On-line yılbaşı konseri
Şişli Belediyesi'nin her yıl açık havada düzenlediği geleneksel yılbaşı konserleri, bu yıl Kovid-19 salgını nedeniyle 'çevrim içi' yapılacak. Leman Sam, Vedat Sakman, Mazlum Çimen ve Dolunay Obruk'un vereceği konserler, yeni yıl coşkusunu dört gün boyunca yaşatmayı hedefliyor. Konserler, 31 Aralıktan 3 Ocak’a kadar Şişli Belediyesi'nin YouTube kanalında yayınlanacak.
Yeni müzisyenlere hokus pokus yapacak
Gökcan Sanlıman, 2020 yılında kurduğu "Hokus Pokus Müzik Yapım" firması ile dinleyicilerle yetenekli müzisyenleri buluşturacak. Kendi albümlerinin yanı sıra üretimlerini paylaşmak isteyen Gökcan Sanlıman aynı zamanda yeni yeteneklere müzik yolculuklarında yapımcı kimliği ile de destek için kurduğu "Hokus Pokus" yapım firması ile çok güzel bir ilke imza atmaya hazırlanıyor.
Gökcan bu projesi ile ilgili “'Kendi albümlerimi yayınlamak için kurduğum 'Hokus Pokus Müzik Yapım' şirketim zaman içerisinde keşfedilmeyi bekleyen yetenekli arkadaşlarıma da kendi yolculuklarında destek olabileceğimiz ve üretimlerini dinleyiciyle paylaşmalarına ortam sağlayacak bir platform haline geldi. Kolektif ve aynı zamanda özgürlükçü bir bakış açısıyla yola çıkan bu oluşumda ben de artık şarkılarını kitlelere duyurmak isteyen sanatçı adaylarını daha yakından takip ediyorum." diyor. Ben bu çocuğu beğeniyorum. Farklı bir havası var. Popüler kültürle alakası yok, çizgisi, müziği, duruşu çok farklı. Aslında onun gibileri yurt dışına açılarak Türkiye’nin sesini ve imajını dünyaya göstermeli. Tam Eurovision’luk bir çocuk.