Eski Soğuk Savaşın en önemli özelliklerinden biri büyük güç odaklı olmasıydı. Büyük güçler dışındaki aktörlerin küresel güç dengesine hiçbir etkileri yokmuş gibi davranılırdı.
Eski Soğuk Savaşın en önemli özelliklerinden biri büyük güç odaklı olmasıydı. Büyük güçler dışındaki aktörlerin küresel güç dengesine hiçbir etkileri yokmuş gibi davranılırdı. Yeni Soğuk Savaş da büyük güç odaklı bir mücadeleyi anlatıyor. Ancak, durum 1947-1989 arası dönemden biraz daha karışık. Büyük güçler, özellikle mücadelenin sıcak çatışmaya dönüşmediği alanlarda küçük aktörlerin kendi bölgesel ve küresel politikaları üzerinde eskisinden çok daha etkili olduğunu görüyorlar. Aslında 1970’lerden itibaren büyük güçlerin ikna ediciliği söz konusu olduğunda güç kullanma tehdidi ve gerçek güç kullanımından ziyade çok katmanlı (toplumu, lideri, devleti hedefleyen) bir ödül sepetinin daha çok işe yaradığı biliniyordu. Ancak hem büyük güçler bu tür ödül sepetleri hazırlamakta her daim iyi değiller, hem de çoğu zaman küçük güçlere karşı tehditkâr ve cömert olma işini başkalarına havale ediyorlar; doğal olarak bu da gecikmelere, nasıl oldu serzenişlerine ve hayal kırıklıklarına neden oluyor.
Washington ve Canberra’ya mesaj
İşte bu tür bir hayal kırıklığı geçen hafta Washington’da yaşandı. Güney Pasifikte yer alan ve küçük bir ada ülkesi olan Solomon Adaları Çin ile bir güvenlik anlaşması imzaladığını duyurdu. Anlaşmanın duyurulmasının zamanlaması çok dikkat çekici. Zira imzalanan anlaşmanın taslağı yaklaşık bir ay önce sosyal medya hesaplarına sızmış ve büyük infiale neden olmuştu. ABD, Solomon Adaları’nı -burada Başbakan Sogavare diye okumak daha doğru olur- bu anlaşmanın imzalanmaması konusunda uyarmıştı. Adanın ekonomisini özel bir çerçevede (RAMSI) yıllardır düzenleyen ve ülkede uzun sayılabilecek bir süre barış gücü askerleri bulunduran Avusturalya’dan da benzer uyarılar gelmişti. Bu bağlamda değil anlaşmayı geciktirmek Çin ve Solomon Adaları anlaşmanın duyurusunu -anlaşmanın maddeleri açıklanmadan- tam da Avusturalya seçim ortamına girmişken, Canberra yönetiminin ve Avusturalya Dışişleri’nin canını acıtacak şekilde yaptılar. Aynı sıkıntı Washington için de geçerli.
Washington, içinde Solomon Adaları’nın da olduğu Güney Pasifik Ada devletleriyle arasını bir süredir düzeltmeye çalışıyordu. ABD, ayrıca, Marshall Adaları, Micronesia ve Palau Cumhuriyeti ile Bağımsız Birlik Anlaşması’nı yani COFA’yı yenilemek için de uğraşıyordu. ABD bu amaçla Aralık 2020’de bir müzakere heyeti oluşturmuştu. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir ilerleme kaydedilmesi bekleniyordu- aslında 2022’ye kadar hiçbir ilerleme kaydedilmemesi de Asya’ya çapa (pivot to Asia) stratejisi izleyen Washington için ayrıca düşünülmesi gereken bir husus. Yine önümüzdeki günlerde ABD yetkililerinin Solomon Adası ve Fiji’yi de içeren üst düzey bir ziyaret gerçekleştirecekleri ve bu çerçevede 1993’den itibaren Ada’da kapalı olan ABD Büyükelçiliğini yeniden açacakları konuşuluyordu. Tüm bu Güney Pasifik’i Çin’den uzaklaştıralım adımlarının gündemi, Anlaşma ile rayından çıkmış görünüyor. Anlaşmanın içeriği bilinmediğinden ABD, Avusturalya ve Yeni Zelanda Güney Pasifik’e bir karşıt paktlar coşkusu ile dönüp dönmemekte kararsızlar.
Buraya nasıl gelindi?
Çin-Solomon Adaları yakınlaşması 2019’da iktidardan uzak tutulmaya çalışılan Sogavare iktidara gelince başlamıştı. İlginç bir biçimde Güney Pasifik'te iç karışıklıklar, etnik çatışmalar, ekonomik karşıtlıklar bir dış politika tercihine dönüşüyor. İç kavga için pragmatik bir seçim dış müdahalenin de önünü açıyor. Ama 2022’de Çin ile güvenlik anlaşmasına giden yolu açan ABD’nin AUKUS (Avusturya- Birleşik Krallık- ABD) savunma paktı, bu paktın Japonya’nın katılımı ile genişletilmesi düşüncesi, Solomon Adaları-Çin anlaşma taslağının sızması üzerine gerçekleştirilen Yeni Zelanda-Fiji Ortaklık Anlaşması (Mart 2022) ve Avusturalya-Fiji Savunma Anlaşması (Mart 2022) oldu. Yeni Zelanda’nın ABD’nin çok yakın müttefiki olduğunu hatırlarsak ABD ve müttefiklerinin, Güney Pasifik’ten geçen ikinci ada zincirinden Japonya’nın batısından geçen birinci ada zincirine doğru bir hatta rakibe karşı kontrol ettiği alanı güçlendirme yönünde harekete geçtiğini söyleyebiliriz. Zaten ABD’nin Pasifik’teki hakimiyeti Asyalı kıta gücünün- burada Çin oluyor- birinci ada zincirinin (Kuril Adaları, Japonya, Filipinler, Malezya) ötesine geçmemesini sağlamayı garanti etmeye dayanır. ÇHC hem Doğu ve Güney Çin Denizindeki stratejileriyle hem de Bir Yol Bir Kuşak projesi dahil ticari genişlemesiyle birinci ada zincirinin gerisinde tutulamayacağını gösterirken, ABD de bu jeopolitik hayalinden vazgeçmediğini yeni oluşturulan ittifaklar ve yenilenen ortaklık ve bağlarla Çin’e gösteriyordu. Bu jeopolitik itiş kakışta Solomon Adası’nda atılan imzanın ABD ve müttefikleri için birkaç yeni mesajı var.
Kara delik açıldı
1)- Öncelikle sızan taslak 6 maddeden oluşuyordu. Anlaşma sızınca gazete başlıklarını Çin Donanması için Solomon Adaları’nda bir askeri üs sağlanacağı beklentisi süsledi. Maddeler doğrudan böyle bir sonucu çıkarmaya imkân sağlamıyor. Ancak Çin’in Ada üzerinde “güvenlik sağlayıcısı” olarak etkisini teslim ediyor- ki bu basit bir üs anlaşmasından çok daha tedirgin edici olabilir. Taslağın ilk maddesine göre Solomon Adaları ihtiyaç duyması halinde toplumsal düzeni sağlamak, insanların can ve mal güvenliğini korumak, insani yardım tedarik etmek, doğal felaketlere yönelik mukabelede ve tarafların üzerinde anlaşacağı diğer misyonlarda işbirliği yapmak üzere Çin’den polis, kolluk kuvveti, silahlı polis ve asker talep edebilecek. Madde 4’te de şu belirtilmiş: ÇHC, bu talebe olumlu cevap verdiği takdirde Solomon Adaları ÇHC’ne ve personeline her türlü imkân ve kolaylığı sağlayacak. Bu imkân ve kolaylıklar arasında askeri personel ve silahın ülkeye girişi, lojistik (-ki askeri üs meselesi buradan çıkmış olmalı), istihbarat desteği ve yasal dokunulmazlık var. Dolayısıyla eğer taslak aynen imzalanmışsa Solomon Adası ABD ve müttefikleri adına bir kara deliğe dönmüş demektir.
2)- Bu aynı zamanda ÇHC’nin karadeliği ikinci ada zinciri üzerinde Papua Yeni Gine ve Fiji arasına açtığı anlamına gelir. Konuyu dış basında yazan herkes bu fakir, küçük ve egzotik adanın sembolik öneminin farkında. Bu iç karşılıklılıklarla boğuşan Ada, ABD’nin güç tahkim ettiği hattın hemen berisinde, Güney Pasifikteki deniz iletişim hatlarının üzerinde yer alıyor. ABD’nin üslerini filan düşünürseniz fiili olarak ÇHC askeri bir misyon ile adaya gelirse ABD’nin burnunun dibine gelmiş olacak. Bunun için de Solomon Adaları’na nükleer denizaltı filan vermesi gerekmedi. Daha ne olsun.
Rejim güvenliği arzusu mu, yatırımların korunması isteği mi?
3)-Sogavare iktidara gelince Çin ile ilişkileri iyileştirme stratejisi çerçevesinde Tayvan ile diplomatik ilişkileri kesmişti. Bu hamle zaten etnik fay-hattının geçtiği Malaita eyaleti ile problem yaşanmasına neden olmuştu. Yakın tarihe kadar pek çok konuda anlaşamayan başkent ve eyalet arasındaki çatışmalara Avusturalya liderliğindeki barış gücü müdahil olmuştu. Bu çatışmaların hatıraları tazeyken 2019’da eyalet ABD’den uzak bir dış politikayı onaylamadığını duyurmuş, Kovid 19 salgını nedeniyle Çin’den beklenen ekonomik fayda sağlanamayınca 2021’de ülkedeki Çin yatırımlarını hedef alan bir kalkışma yaşanmıştı. Müdahaleyi Avusturalya, Yeni Zelanda, Papua Yeni Gine ve Fiji kuvvetleri yapmıştı. Geçtiğimiz ay yapılan anlaşma, taslağın çizgisini izliyorsa artık ÇHC’nin kendi yatırımlarını kendisinin koruyacağı mesajını, Avusturalya’nın Solomon Adaları’nı kaybettiği haberini dosta düşmana verdiğini varsayabiliriz. Bu Pasifik’te Çin yatırımı alan ve rejim güvenliği sorunundan mustarip aktörler için yeni bir haber. Taslağa iliştirilmiş “yasal dokunulmazlık” meselesinin etnik gerilimin ve darbe korkusunun yaşandığı yerlerde nasıl okunacağını da herhalde hepimiz tahmin edebiliriz. Zaten bu yüzden Avusturalya’da muhalefet tarihin en büyük diplomatik yenilgisinin yaşandığını iddia ediyor. Solomon Adaları muhalefeti de ABD’yi Çin’i hafife almakla ve çok çok yavaş davranmakla suçluyor.
Yabancı basından durumu okurken Ada’nın palmiyelerle bezeli fotoğraflarına bakıyorum. Kumsallar bembeyaz; egzotik bazı ağaçların, ekmek ağaçlarının muhtemelen, fotoğrafları konulmuş. Kayıklar ve kayıklarında meyve satan halk gibi renkli klişeler de var. Fotoğraflara bakınca bu küçük, fakir adanın Çin ABD arasındaki mücadelede Washington’un genzine nasıl bir kılçık gibi saplandığını anlayamıyorsunuz. Bunu anlamak için Pasifik’i gösteren bir haritayı açmanız ve ada zincirlerini, ortaklık anlaşmalarını nokta nokta işaretlemeniz gerekiyor. İşte o zaman küçük, mini minnacık aktörlerin Yeni Soğuk Savaş içerisinde nasıl bir etki yaratabildiğini daha net görüyorsunuz.