Biz Türk insanları sitede oturmaya, ortak yaşamı paylaşmaya asla uygun insanlar değiliz.

Biz Türk insanları sitede oturmaya, ortak yaşamı paylaşmaya asla uygun insanlar değiliz.

Hem iyi insanlar değiliz, hem tabiatı seven yeşili seven, hem birbirimizi anlayışla karşılayan insanlar değiliz.

İstanbul'da tam 27 senedir aynı sitede oturuyorum.

Senelerdir kimse kimseye selam vermez, komşuluk falan hak getire bir sitedir.

Burada genel olarak var olmanın dayanılmaz hafifliği duygusunda insanlar yaşar.

Toplantılarda kavga çıkar, herkes birbirinin suratına nefret ederek bakar ve tartışırlar.

Kimse kimseyi tanımaz.

Ortak WhatsApp sayfamız var.

Geçen gün bu sayfaya 3 sayfalık bir dilekçe geliyor.

Dilekçede havuzun kenarındaki ağaçlardan güneşlenemediklerini, saat 16.00’dan sonra güneş olmadığını, ağaçların budanması ve kesilmesi ile ilgili imza toplamışlardı.

Hatta evlerinin pencerelerinden bile dallar giriyor diye şikayet ediyorlardı.

Çok sert yazılmış bu dilekçe, "maddi manevi tazminat hakkımızı arayacağız" falan diye bitiyordu.

Ben "orası, 30 yıl önce ormanlık alandı ve ağaçlar kesilerek bu sitenin yapıldığını, yani tabiatın içine bizim girdiğimizi, ağaç kesmenin, çam ağacı kesmenin yasak olduğunu" yazarak, eğer kesilirse suç duyurusunda bulunacağımı yazdım.

Onlarca site sakini neler yazdı inanamazsınız.

Herkes kavga etti, laf soktu.

"İstanbul gibi beton haline gelmiş bir şehirde, penceremizden ağaç giriyorsa şükretmeliyiz" diye yazdım.

Dertleri budama falan değil, zaman içinde ağaçlar uzadı ve boğazı az görüyorlar dertleri bu.

Aslında konum benim site de değil.

Bu sitede oturan insanların çocukları, Gezi Park'ında ağaç kesildi diye günlerce orada yattılar.

Anaları babaları pencerelerden tencere tava çalıp kıyamet kopardılar.

Yeşili sen de sevmiyorsun, ağaç kesilsin sen de istiyorsun, o zaman bu tantanan niye.

Bu samimiyetsizlik esas konum.

Bu insanoğlunda hep yıkıcı güç var, neden yapıcı güç yok anlamak ne kadar zor, kötüler ve fesatlar.

Kendinden iyi insan yaratma çabası olmayan bir dolu gereksiz insan, bilmem ne sitesi diye bir araya geliyoruz.

Ne münasebet aslında.

Hepsinde bir üstten bakış.

Hepsinde kendi dışındakileri aşağılama.

Hepsinde bir zehir dili.

Hepsi zehir musluğu gibi.

Hep ben çivileri.

Çakıp duruyorlar.

Hiç kimse kendi vicdanının kahyası değil.

Olmayanın hakimi insanlar, hasbel kader bir araya gelip, aynı sitede oturup, bilmem ne sitesi sakinleri falan.

Funda'nın aklındakiler…

... "Hadise ve Kaan Yıldırım ilişkisi muamma" diye başlık atıp uzun uzun yazı yazmışlar.

Kaan bey ilişki devam ediyor mu, sorularına cevap vermiyormuş.

Kaan beyden ses yokmuş.

Adam cevap vermek istemiyor ise, size ne.

Yok illa cevap vereceksin demişler ve hatta Kaan'ın cevaplarını hazırlayıp, şekil vermişler

"Ne münasebet arkadaşlar" diyecekmiş,

"Yok öyle bir şey ben Hadise'nin yanındayım" diyecekmiş,

"Bırakın ayrılmayı aylardır kavga bile etmiyoruz" diyecekmiş.

"İlişkimizin en güzel devresindeyiz" diyecekmiş.

Böylelikle ilişkisine sahip çıkacakmış.

Yahu sana ne, yahu size ne, adam ilişkisine nasıl sahip çıkacağını size mi soracak.

Bir ilişkide susan taraf olmamalıymış.

Bir teklifim var, siz susun, kesin sesinizi.

Magazin mahallesi baskısı denen şey bu ise, çok berbat.

Size ne.

Hadi tek tek uzayın.

... Yıldız Tilbe 15 saniyelik şarkı söylüyor video çekiyor.

Ve Tarkan'a paslıyor.

Bir nevi meydan okuma akımı başlatacak, işsiz parasız müzisyenlerin sesini duyuracaklar.

Bir sanatçı şarkı söyleyecek diğer sanatçıya pas atacak akımı.

Tarkan geri çeviriyor.

Gülşen paslıyor, ondan cevap yok.

Ben hiç anlamadım.

Her konuda challenge, sanki tuzumuz çok her hafta var, almış başını gitmiş.

Ve herkes burnunu sokuyor.

Bu hangi konuda ise bana fenalık geldi ve midem bulanıyor artık.

Neyse.

Şimdi şarkıyı söyledin, pasladın diyelim, o da söyledi pasladı, işsiz müzisyenlerin hesabına para girmediğine göre kime ne faydası var.

Yani bu meydan okuma yardım çığlığı falan değil.

Palavranın ta kendisi aslında.

Bence Yıldız hanım ve diğerleri online konser verin ve oradaki paraları zor durumda olan müzisyenlere aktarın.

Elle tutulur bir şey yapın, paraları görelim, bilelim.

Karın doyurmayan meydan okuma işe yaşamaz.

İşte meydan okuma böyle olur, kusura bakmayın