Ülke gündeminin merkezinde Afrin Zeytin Dalı Barış Harekâtı var. Tüm dikkatler, yüreklerle birlikte Mehmetçik ile birlikte.

Ama arkadan çevrilen başka işler var. Medyada, Afrin haberlerinin arasına sıkıştırılan konuların başında şiddet haberleri geliyor. Trafikte korna çaldı diye arabayı altına alan kamyon, otobüste yer kavgası, okulda öğrencilerin şiddeti ve benzeri nice haber, âdeta gerçek şiddet ve sosyal infial için tohum ekiyor.

Özellikle çocukların ve kadınların mâruz kaldığı şiddet ve tecâvüz haberleri, sosyal gerilimi arttırıyor. En mâsum şefkat hâlleri bile kötüye yorulup ters anlaşılıyor. Ben bu konuda bir şeyler yazmayı plânlarken, kıymetli büyüğüm Sait Başer, sosyal medya hesabında mevzuyu derli toplu anlatıp perde arkasını da ortaya koymuş. Aynen aktarıyorum:

“Erkek Şiddeti” İmiş!

Ah bu "mâsum" görünüşlü kampanyalar! Epeyce zamandır vardı bu haberler. Ancak son haftalarda iyice iğrenç örnekler üzerinden en olmadık zamanlarda gözümüze sokulurcasına, tekrar tekrar verilir oldu. Kahvaltıda, gece yarısı, herhangi bir programın içine yedirilmiş olarak… Şehit haberlerine karıştırılarak, millî varlığı koruma ihtiyacının yeri boşaltılarak bu haberlere yoğunlaşılıyor…
Erkek şiddeti başlıklı rezilliklerden söz ediyorum. Bu tür haberler eskiye göre arttı mı, yoksa eksildi mi? Yoksa özel bir “alaka” ile yerli yersiz her hadiseyi haberleştirme kampanyası mı yapılıyor?
Tecavüz haberleriyle bütün milletin ruhî bekâreti rezil ediliyor... Aynı dikkatle kötü örnekler aransa, bu medya bir “kadın şiddeti” kampanyasına yetecek haber örneği bulamaz mı?
Bendeniz bu neşriyatta bir tuhaflık olduğu vehmindeyim. Toplumumuzun bir SALDIRI altında olduğu tedirginliğindeyim… Bu haberlerin geçmişe göre genel ortalamanın üzerine çıkmış olduğunu düşünmüyorum. Bilakis, azaldığını zannetmekteyim. Buna rağmen erkek aleyhtarlığı denilebilecek, erkekleri dahi kendilerinden iğrendirmeyi hedefleyen haberlerin neye yaradığına bakmak gerektiğini düşünüyorum.

Her şeyin itidal üzere olanı güzel. Bu haberler hiç verilmesin, demiyorum. Ancak bir “erkek aleyhtarı haber histerisi”ne tutulmuş gibi, aynı “kötü erkek” haberi bütün haber kanallarında, programlarda, filmlerde, dizilerde… Hangi kız çocuğu bunca çarpıtılmış bir toplum tablosu karşısında babasına, ağabeyine, sınıf arkadaşına, amcasına, dayısına, küçük kardeşine sempatiyle bakabilir? Hangi erkek evlat, bunca hunharlık örneği kendi cinsine bindirilirken kız kardeşinin yüzüne bakabilir, babasına dostça sarılabilir? Bu haberlerin yirmi dört saat durmadan azdırılması, âile ilişkilerini aralık vermeden zehirliyor. Evlilik yaşına gelmiş gençleri ürkütüyor. Babalık otoritesini eritiyor. O erkekler ki, bu kadınların oğullarıdır!

Sosyologlar, sosyal psikoloji uzmanlarımız, pedagoglarımız neredeler? Bunca iğrençliğin toplumda sıradanlaşmasına, her gün birbirinden mide bulandırıcı "haber"lerle zihinlerin ruhların yaralanmasına râzı mıdırlar? Bu iğrenç kampanyaya hizmet edenlere karşı söyleyecekleri iki kelimeleri yok mudur?
Babalarımızın evin geçim ihtiyâcı adına dışarıda katlandığı güçlüklere rağmen, annelerimizi ev şartlarında koruduğu o büyük şefkat örnekleri, şimdi “eve hapsetme” olarak alınıyor! Hânenin ırzına yabancı tasallutunu önleme titizliği, “nâmus” gayreti, şimdi hâne üyelerine baskı imkânı olarak işleniyor. Kardeşlerin birbirlerini himâyeleri, alçakça suçlama örnekleri üzerinden zemmediliyor. Suçlu ilan edilenler eşleridir, babalarıdır, kardeşleridir… Anaların göz bebekleri evlatlarının babaları! Aslında az derinlikle bakılsa, suçlanan erkek değil! Bütün toplumdur!

Güya kadının korunduğu iddiası var. Yalan! Kim kime dum duma, herkesin kaderiyle baş başa kıvrandığı bir yabancı şehirde; yapayalnız, yalancı ilgilerle dostlarından kopartılmış bir kadın isteniyor! Kadın tek başına, dostsuz, himâyesiz, babasız, kardeşsiz, sokağın tehlikesine karşı tâciz ve saldırılara karşı savunmasız bırakılıyor.

Acaba diyorum, bu hâin kampanyanın daha büyük ve korkunç bir hedefi de olabilir mi? Acaba Türk toplumu bütünüyle suçlu ilan edilmek mi istenmektedir? Kriminalize edilerek, bâzı dünya platformlarında yargılanmak ve her türlü cezâya müstehak mı gösterilmek istenmektedir?
Bu günlerde Afrin, Membiç… diye yeniden haklarının peşine düşme gücü bulan Türkler, bu mücâdelede ön saftaki erkeği “MEHMETÇİK” sıfatıyla hukûkuna sâhip çıkamasın diye mi bu kampanya bu günlere denk getirilmiştir? Erkeği efemineleşsin, kadını sahipsiz kalsın mı istenmektedir? Türk kadını Ukraynalılaştırılmak mı istenmektedir? Erkeğimizin âilesine, evlâdına, eşine, nâmusuna sâhiplenme duygusu iğdiş mi edilmektedir?

Mason hâinliği olarak başlayan bu kampanyaya şimdi bakıyorum millî değerleri koruma duygusu taşıyan medya da katılıyor... Önce pornografik "moda" ve "şöhret" özendirmeleriyle hizâdan çıkarılan zayıf kurbanlarının, eyleme geçirildikten sonraki hatâları, bunlar için "haber mâdeni"dir! Bir yanlış, çok daha büyük ziyanların sebebi haline getirilir mi? Kendi elimizle Siyonizmin mahkemelerine delil mi oluşturmaktayız?

https://www.facebook.com/vrmsbaser/posts/2207763412572303