İnsanoğlu beden ve ruhtan ibaret. Bedenen bir evrim geçirdik, bence hala da geçiriyoruz. Peki ya duygusal evrime ne demeli?
İnsanoğlu beden ve ruhtan ibaret. Bedenen bir evrim geçirdik, bence hala da geçiriyoruz. Peki ya duygusal evrime ne demeli? Eğer ki evrim teorisine inanıyorsak o halde ruhsal evrim de geçirmiş ve geçiriyor olmalıyız. Örneğin aşk ve sevme gibi sözcüklerin duygusal ve eski moda saçmalıklar sayıldığı bir yüzyılda yaşamaktayız artık. Seviyorsanız saf sayılıyorsunuz. Mutluysanız önemsiz ve basit diyorlar. Açık elli ve özveriliyseniz size kuşkuyla bakıyorlar. Bağışlayıcı biriyseniz size zayıf deniliyor. Başkalarına güveniyorsanız aptal diyorlar size. Bütün bu iyi özelliklere sahip olduğunuzda insanlar hemen sizin sahte olduğunuza inanıyorlar. Bu bilir bilmez davranışlar birbirini sevmeyen ve birbirinden kopuk insanların oluşturduğu toplumlarda çok yaygın. Böyle toplumun insanları kafalarındaki karışıklığı ve mutsuzlukları itiraf etmeyecek kadar kültürlü ve bunlara karşı bir şey yapmaya cesaret etmeyecek kadar egolarının tutsağı olan kişiler. Bu tür davranışlar, insanlar arasındaki ilişkileri sürekli olarak koparıyor ve temel insani değerlerinin yok olmasına neden oluşturuyor. Pek çok filozofa ve bilim adamlarına göre bu temel insan gereksinimlerinden yoksun toplumlar yıkılmaya mahkumdurlar.
Egolarımızı unutmanın duygusal ve saf görülmekten korkmayı bırakmanın artık zamanı geldi. Birbirimizi korkusuzca, tutkuyla sevmekten daha güzel bir şey olabilir mi?
Sevgi cesaret ister.
Bağımlı olarak sevemezsiniz ama bağlılıkla sevebilirsiniz. Sevmeye mecbur olduğunuz için sevemezsiniz; sebep ortadan kalkınca biriken nefret ortalığı kaplar.
Sevgi nedir peki? Sözlük anlamına baktığımızda hoşa giden bir şeye eğilim; tutkuya kadar varabilen bir ruh durumudur. Pek çok biçimleri bulunmakta: anne sevgisi, baba sevgisi, kardeş sevgisi, çocuk sevgisi, Allah sevgisi, vatan sevgisi, karşı cinse duyulan sevgi, hayvan sevgisi, doğa sevgisi…Felsefi anlamına baktığımızda ise Eski Yunan felsefesinde sevgi evrende birleştirici bir ilkedir. Çağımız filozoflarından Max Scheler’e göre sevgi temel kavramlardan biridir. Kişiliğin asıl özüdür. İnsanları birbirine bağlayan sevgidir. Biz insanoğlu doğanın en gelişmiş canlı türüyüz. Sevgi; insanın ve insanlığın en yüce, en doyumsuz, en güçlü ve bağlayıcı bir duygusudur. O, bütün kötülükleri bütün kinleri, kıskançlıkları yok edecek ve onların yerlerine dostluğu, birliği ve iyiliği ikame edebilecek bir güçtür. Sevgi vermektir, paylaşmaktır. Sevgi arzudur, samimiyettir.
Sevginin dili, ırkı, dini, erkeği, kadını, çocuğu yaşlısı genci olmaz. Sevgi evrenseldir. İnsan sevdiği ve sevebildiği kadar yaşar; sevgi bir yaşam biçimidir. İnsanları çeşitli farklılıkları dolayısıyla ayırım yaparak bir yere varamayız. İnsanları dinine, ırkına, rengine, coğrafyasına, zenginliğine, rütbesine, makamına ve iktidarına bakmadan ve ayırım yapmadan sevmeliyiz. İnsanı bütün bu unsurlardan soyutladığımızda, ortaya yalın insan çıkar işte sevgi o yalın insandır.
Sevgi aynı zamanda kendimizle iyi geçinmektir. Sevgi, anlayışın, hoşgörünün, barışın ve uyumun şemsiyesi altında toplanmaktır. Kendimizi, zaaflarımızla sevmek, her olumsuzluğu pozitif bir güzelliğe çevirip, her zaman, her koşulda bir gülüş sunabilmektir hayata… Ön yargılardan arınıp, alışkanlıklara teslim olmadan, ince şeyleri anlamaktır sevgi. Kendimiz için istediğimizi, başkaları için de yürekten istemektir. Bencilliğin tuzağına düşmeden özgürlüğü seçmektir. Büyüklerin dünyasında çocuk olmanın masumluğunu yaşayarak örneğin küçük prens gibi, bozulmamış bir saflığı, iyi niyeti, temiz ve berrak bir kalbi taşımaktır sevgi.
İnsanın kendi sınırları, sorunları, takıntıları, alışkanlıkları, umutları ve yaşamlarıyla boğuşurken, dostlukları, arkadaşlıkları anımsatmaktır sevgi.
Sevgi iyiliktir, dostluktur, emektir…
Son sözü şair Ataol Behramoğlu’na bırakıyor ve önünüzde sevgiyle eğiliyorum:
“Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım
Sevincin ürünüdür insan nefretin değil kızım.
Zulmün önünde dimdik tut onurunu,
Sevginin önünde eğil kızım.”