Günahlarımızı da sevaplarımız gibi kabul edip kendimizle yüzleşmediğimiz sürece doğruyu bulamayız, kabul göremeyiz... 

Bölge futboluna yönelik sayısız analiz yazım oldu. Övdüm, kızdım, takdir ettim, yaşananları eleştirdim, yönetimlere ve taraftarlara ve hatta futbolculara “bi dakka kendinize gelin ağalar yanlış gidiştesiniz” bile dedim.
Yaralara dokunmuşuz ki; maç izlemek için gittiğimiz belediyenin tesislerinden ismi lazım değil bir yönetim tarafından kovulduk dahi!
Reyting kokan hareketlerden kaçınıp olay çıkarmadık!
Gençlerin, çocukların, kadınların, engellilerin spora teşviki ile moral bulması, yanlış yönlere sapmaması ve kulüplerin altyapı yatırımlarının artmasında toplum duyarlılığının oluşması içindi tüm çabamız. Olmadı!
Engelli spor kulüpleri için iş dünyasında çalmadığım kapı kalmadı. “Bir tişört ya da ayakkabı alın. Hem reklamınız olsun hem de onlar formaya kavuşsun. Ya da deplasman yakıtını karşılayın bari” dedim. Olmadı!
Toplumun ortak menfaatleri doğrultusunda hareket etmeyi bilmiyoruz ve dezavantajlı insanların sesini duymuyoruz!
Amedspor, oynadığı futbol ve taraftarı ile bölgenin güçlü bir kulübü. Şunu iddia ediyorum; Amedspor’un yoluna siyaset taşları atılmasaydı üst liglerin efendisi olurdu. Olmadı!
Kabul veya inkar edin bölgenin acı gerçeği olan her şeyin üzerine siyaset harcı döküp heba etme çabası Amedspor içinde yapıldı!!
Deniz Naki; koluna yaptırdığı “azadi” (özgürlük) dövmesi, tribünleri tahrik eden hareketleri ve söylemleri ile bu takıma, bu şehre, gençlere zarar vermekten başka ne yaptı?
Kime karşı “azadi”? Ülke işgal altında mı? Sonra ne oldu? Naki hiçbir şey olmamış gibi evine döndü ve rahat içindeki hayatına devam etti.
Yine bazı futbolcuların tahrik içeren sosyal medya paylaşımları, tavırları vs...
Kulübün yönetimini yazmıyorum bile! Defalarca; “kulüpler böyle yönetilmez, burası gençlerin ve toplumun size emaneti siyasi bir parti değil, tavırlarınız ve söylemleriniz yanlış” dedim. Dinleyen olmadı! Siyaset tribünlerine oynayıp Amedspor üzerinden nemalanmak isteyenler de Amedspor’a zarar verdi.
Amedspor, Sakarya deplasmanına gitti. Daha maç başlamadan Başkan Nurullah Edemen tahrik edici popülist yayınlar yapmaya başladı.
Sakaryaspor Kulüp Başkanı, o görüntülerin uzun zamandır o ekranda gösterildiğini, neden rahatsızlık duyulduğunu anlamadığını ve yaşanan olaylar ile kendi taraftarlarının bir ilgisi olmadığını açıkladı.
Şimdiye kadar kimse o görüntüleri tahrik olarak algılamazken, siz neden tahrik unsuru olarak gördünüz ve herkesi germeye niyetlendiniz Başkan Edemen?
Adı geçen görseller Türkiye’nin neredeyse her yerinde sıkça yayınlanıyor zaten. Amedspor’a özel yayınlanmadı ki!
Olmadı Başkan! Belki farkında değilsin fakat popülist olma çabaların, tavırların ve söylemlerin ile Amedspor’a en büyük zararı sen verdin! Kulübün emanet olduğunu unuttun. Kulübü aleni hedef yapmak için her fırsatı değerlendirdin!
Sakarya deplasmanı sonrasında Diyarbakır’ın iş dünyası bir basın açıklaması ile kınama mesajı yayınladı. Bölgenin sorunları için geç kalmış bir tavır olmadı mı?
Keşke; iş, sanat, siyaset, sivil toplum örgütleri, basın ve vatandaşlar siyasetten uzak sadece şehrin menfaatleri doğrultusunda tek ses olup birleşebilseydi.

Toplu yatırımlar yapsalardı. Gençlerin elinden tutsalardı. Okullar yapsalardı. Engelli bireylere işyerlerinde fazlasıyla istihdam yaratsalardı. Şehrin doğru tanıtımına ve kalkınmasına katkıda bulunsalardı...
Geçtiğimiz günlerde bir festival kapsamında Arhavi’ye gitmiştim. Minicik ilçenin her santiminde başta MNG olmak üzere Arhavili iş insanlarının izlerini görmek mümkün. Sosyal alanlar, konuk evleri, kültür yatırımları...
O küçük ilçenin takımı her türlü siyasetten uzak sadece sportif yönleri ve iş insanlarının desteği ile Efeler Ligi’nde mücadele veriyor. Arhavi’ye ekonomik kalkınma sağlıyor o takım. Biliyor muyuz?
Biz daha engelli sporculara ayakkabı ve forma alamıyoruz! O sporcuların davetlerine icabet edip moral bulmaları için onları izlemeye dahi gitmiyoruz!
Geçen haftaki yazımda yer verdiğim ünlü edebiyatçı Mehmet Uzun’un ve daha nice değerlerin adını siyasi menfaatlere göz kırpmadan dolayı yaşatamamışız. Gençlerin önünü açmamışız. Daha neyi konuşuyoruz Allah aşkına?
Yaşanan; terör, masum insanların öldürülmesi, uyuşturucu ve şiddet olayları nedeniyle geçmişten bu yana hepimizi kahreden bölgenin üzerine yapışmış lanet olası bir önyargı zaten var.
Bölgeye ilk kez gelen herkesin dilindeki ilk cümle şu; “burayı böyle güzel ve güvenli bilmiyorduk”
Yine bizim eksiğimiz bu. Şehrin tanıtımı konusunda doğru bir yol izlememişiz demek ki.
Bırakın bölge dışındaki insanları getirmeyi biz kendi gençlerimizi bile dışarıya kaybediyoruz. Tatil beldelerinde çalışan esnafın neredeyse yüzde sekseni Güneydoğulu insanlardan oluşuyor. Başka illere yolladığımız tarım işçilerimizi hatırlatmaya gerek var mı?
Üniversite tercihlerini bile bölgeden yana yapmıyor gençlerimiz.
Kişisel menfaatlerimiz peşinden koşarken kendimize dahi bölgenin değerini ve önemini aşılayamamışız, anlatamamışız. Sadece kazanmak mantığını bir kenara bırakıp insanlara kaç tane ekmek kapısı araladık?
Güneydoğu’ya yönelik önyargı söylemlerini bilhassa sosyal medyada sıkça görüyorduk geçmişte.
“Bu yapılanlar suçtur, görevlileri bu konuda etkin olmaya davet ediyorum” dedim ve aleni tepki verdim.
Son süreçte bu yönde izlenen sıkı cezai yaptırımlar ile olumlu yol katedildi. Kim hangi düşünce ile ayrımcılık yaparsa yapsın buna cezai yaptırım uygulanmalı!
Ve her ne olursa olsun dünyanın sadece bizim penceremizden ibaret olmadığını, bizim de yanlışlarımız olabileceğini kabul edecek olgunluğa sahip olmamız gerekiyor....