Gece vakti...
Gece vakti...
Şırnak, Cudi dağı.
Cudi’nin derin kuytuluklarındaki Kelga’nın karanlık etekleri.
Sayıları 7-8 kişi, daha fazla değil.
Hepsi korucu.
Hepsi, Abdurrahman tarafından seçilmiş özel bir korucu timi.
Onların adı “Şimşekler timi.”
Sızmadalar.
Cudi’nin derinliklerine dalmış keşif yapıyorlar. Gerekirse cebri keşif, sonra da hedef tarifi yapacaklar.
Görevleri hep tehlikeli ya, herkes onlara güveniyor, onlardan beklenti yüksek.
Ve o bölgede, o saatlerde onlardan başka dost unsur yok.
Ve sonunda...
Yaklaşık 700 metreden görüntü alıyorlar.
Hemen hedef ve koordinat tespiti yapıyorlar.
Ardından hedef tarifi ve ateş isteği...
Topçular hedef bölgeyi dövmeye başlıyor.
Sonuç:
İki terörist imha.
Şimşekler timi durur mu?
Şimdi başka türlü devamdalar.
Artık ateşin üstüne üstüne, içine içine gidiyorlar. Kör karanlık gecedeki Cudi’nin, kör karanlıklarında sızmaya, sıçramaya başlıyorlar.
Artık hedeflerinde Kelga’nın zirvesi var.
Abdurrahman her zamanki gibi en önde.
Sonunda Kelka’nın zirvesinin hemen altına varıyorlar.
Ve Abdurrahman görüveriyor!
Terörist, Kelga’nın zirvesine kahpeliğini, pisliğini; EYP’sini döşüyor.
Abdurrahman hemen arkasındaki arkadaşlarını uyarıyor.
Ama!
Gece kör, gece karanlık, gece nankör.
Görmedi Abdurrahman.
EYP’cinin yan tarafına açılmış haini görmedi!
*
Anlık bir kalleş, anlık bir kaleş ve namludan fışkıran kan kızılı anlık şerareler.
Abdurrahman o uzun, o heybetli boyuyla ve olanca endamıyla devriliyor Kelga’nın karanlık toprağına.
O devrilirken bir anda karışıyor, kızışıyor, kıyışıyor ortalık!
Anlık bir temas bu. Rastlantının teması.
Şimşeklerden biri elinden yaralanıyor.
Hain namlular artık kaçışta.
Yine de birini indiriyor Şimşekler.
Ve o temas, başladığı gibi bitiyor.
*
Helikopterle tahliyesi yapılıyor Abdurrahman’ın.
Ağır yaralı.
Yarım saatten fazla kalp masajı yapılıyor.
Bir umut!
Kalbi tekrar atmaya başlıyor.
Ama!
Ama artık aması yok bu işin.
Yetmiyor yılların mücadelede nasırlanmış bedeni ve sona gelmiş yüreği.
Şehit oluyor, çift nişanlı gazi.
*
Şırnak orada...
Sevenler, aile, arkadaşlar, silah arkadaşları... Komutanlar, korucular, Mehmetçikler orada...
Başlar ise yerde...
Başlar iki elin, eller iki dizin arasında.
Çöküp kalmış herkes.
Herkes vatan diyen bir yüreğin ağıt selamında.
Ve acı bir zılgıt.
Ve hastane koridorunda acı acı yankılanan ağıtlar.
*
Onun adı Avcı’ydı, lakabı Gazi!
Çift nişanlı gazi.
95’in Gabar’ında, 2016 Şırnak meskun mahal çatışmalarında iki kere yaralanmış gazi.
Öyle laf olsun diye söylenen, laf olsun diye kazanılan şeyler değil.
Merminin kanın sonuna kadar hak ederek alınmış koca bir makam.
Ve artık en büyüğü...
Şehadet!
*
Daha önce mayına basmış, ayağında bilmem kaç platin, mücadele edip durmuştu. Yıllar sonra Şırnak merkezde bir de omzundan yaralanmıştı.
Omuzundan yaralandığı anda onun bağırışını kimse unutmuyor.
Kendi atamazken, yara umurunda değil, yanındakilere bağırmıştı:
“Vur be! Vur şunu!”
*
Yarasına bakarak diyorlar ki sonra; “Artık yeter. Seni gazi yapalım.”
Durur mu Abdurrahman, kabul eder mi, durdurulur mu?
İyileşir iyileşmez kaldığı yerden devam.
Ve sonunda Kelga’nın karanlık gecesinde gelen acı aydınlık.
Ve geride kalan 4 evlat ve gözü yaşlı ömrünün nuru...
Ve sosyal alanda paylaşılan son bir söz:
"Ben bu cennet vatanım için ölmeyi göze aldım...
Siz yaşamayı göze alıyor musunuz?"
Onlar bizim korucularımız...
‘VATAN’DAŞLARIMIZ.
Sade bir farkla!
"Ölümüne "VATAN"daşlarımız!"