Kırık-çıkıkçının, bel ağrısını somonla iyileştirdiğini söyleyen şarlatanın evine gider, saatlerce sıra beklersin.

Gıkın çıkmaz. Devlet hastanesinin polikliniğinde veya acil serviste beş dakikalık gecikmeye bile tahammül edemez, olay çıkartırsın. Bu ülkenin en fedakar meslek gruplarından biri olan hekimlere şiddet uygular, kafasında kaldırım taşı parçalarsın.

Şifa sömürüsü yapan otçuların, üfürükçülerin önerdiği reçete için elindeki parayı son kuruşuna kadar harcar, gerekirse arabanı, evini bile satarsın. Ama bir hekime muayene olduğunda işler değişir. Yılların profesör doktoruna vereceğin 500 lira vizite ücreti için kıyameti kopartırsın. İlaç katılım bedellerini tahsil etme sorumluluğu omuzlarına yüklenen eczacıya saldırırsın. Öğrenmeye ve anlamaya çalışmak, gerekirse şikayet ya da yasal hakkını kullanmak senin lügatında yok! Seyrettiğin dizilerdeki mafya babaları gibi hemen şimdi hesaplaşmaya formatlanmışsın. Biliyor musun, doktora yönlendirdiğin öfken aslında içinde biriktirdiğin, bazen karına, bazen çocuğuna, bazen arkandaki arabanın sürücüsüne, bazen de sokaktaki kediye ya da köpeğe yönlenen şiddetin bir parçası.

Silahlı, vurmalı-kırmalı dizilerin dünyasında yaşarken, gazete okumadığın, televizyon haberlerini izlemediğin nasıl da belli! Dizilerdeki mafya babalarına özenip, onlar gibi yaşamaya, onlar gibi davranmaya çalışırken, acil servislerde hastaların yaşamsal risklerine göre sınıflandırıldığı yasal düzenlemeleri, yeşil, sarı ve kırmızı alanların ne anlama geldiğini nereden bileceksin? Darp ettiğin doktor tedavi altına alınırken, acilde O’na ihtiyaç duyan hastaları nasıl bir riskle karşı karşıya bıraktığını düşünemeyecek kadar öfkenin esirisin! En vahimi ise; 21’inci yüzyılın en salgın virüsü olarak nitelendirdiğim şiddet duygusunun gözlerini kör, vicdanını ise felç ettiğinin farkında bile değilsin!

SAĞLIKTA ŞİDDET VE CEHALET…

Antibiyotik yazmadığı için darp edilen Aile Sağlığı Merkezi’nde çalışan İzmirli hekim… Hasta olan çocuğa yanlış barkod verdi diye yumruklu saldırıya uğrayan Bursalı genç kadın doktor… Randevu almadan gelen bir hastanın “Eşek gibi bakacaksın” diye hakaretine maruz kalan Antalyalı hekim... Tüm bunlar sağlık alanında son 1,5 yılda yaşanan ve bazıları ölümle sonuçlanan şiddet olaylarına sadece birkaç örnek! Söyler misin, elini kolunu sallayarak randevusuz gittiğin hastanede “Eşek gibi bakacaksın” diye hekime hakaret edip seni diklendiren nasıl bir sağlık cehaletidir? Sağlık Bakanlığı’nın kamu hastanelerinde devreye soktuğu online ya da telefonla randevu sisteminden haberinin olmaması sağlık okur yazarlığında sınıfta kaldığının bir göstergesi değil midir?

SAĞLIKTA ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN 7 ÖNERİ…

Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı rapor, sağlıkta şiddetin boyutlarını gözler önüne seriyor. Rapora göre, 2013 yılında 10 bin 715 sağlık çalışanı şiddete maruz kalırken, 2017’de bu rakam 13 bin 681’e yükseldi. Sağlıkta şiddete karşı acilen önlem alınması gerekiyor. Elbette toplumdaki şiddetin sosyo-psikolojik boyutunun irdelenmesi gerekiyor. Ancak sağlıkta şiddete dur denebilmesi için acilen yapılması gerekenler var.

1. İktidarıyla, muhalefetiyle siyasiler bir olmalı. Sağlıkta şiddete karşı en ağır müeyyideleri içeren yasa acilen çıkartılmalı.

2. Şiddet, tecavüz, silahlı çatışma sahneleriyle dolu dizilere, haberlere dur denilmeli. Şiddet öğrenilir çünkü.

3. Sağlıkta şiddete karşı kamu spotu kampanyası başlatılmalı. Siyasetçiler, sanatçılar, sporcular ve gazeteciler hekime saygıya yönelik mesajlar vermeli!

4. Sağlık Bakanlığı, hasta ve hasta yakınlarının hizmetine sunduğu yenilikler konusunda toplumu bilgilendirmeli. Bunların başında da Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) ve Alo 182 ile doktor randevusu geliyor.

5. Hastanelerin acil servislerinde sarı, kırmızı ve yeşil alan uygulamasıyla ilgili

görsel malzemeler asılmalı.

6. Politikacılar, hekimlere ve hemşirelere yönelik kullandıkları dil konusunda özenli olmalılar.

7. Medyanın da sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesinde etkisi çok büyük. Haberlerin dilinden atılan başlıklara kadar her konuda doktorlara ve tüm sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti körükleyici yayınlardan kesinlikle kaçınılmalı.