Geçtiğimiz hafta Yeni Zelanda'da 49 Müslüman ölmedi. 2 milyara yakın Müslümanda orada öldü.

48 Müslüman ağır yaralanmadı. Tüm Müslümanlar yaralandı. Ali İmran suresi 169. Ayet "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında rızıklanmaktadırlar.‘’ Onlar bizi öldük geri kalanımızı yaraladı sanıyorlar. Yanılıyorlar! Bu haftada İngiltere’den de birden çok camiye balyozlu saldırı haberlerini aldık. Bu haberleri herkes gibi klişe yorumlamak istemiyorum. Yok efendim ‘’kınıyorum’’ veya ‘’ çok üzgünüm’’ demek bana çok yavan geliyor. Yüzeysel ve ruhsuz bir tavır olarak görüyorum. Sırf herkes bir şey yazıyor bende iki kelam diyeyim klişesi midemi bulandırıyor. Evet dünyada bir gerçek var. O da İslamofobi! Bu fobi yeni değil. Çoook uzun zamandır var olan fobiyi, yeni bir olayla tekrar hortlattılar. Olay esnasında yapılan çekimin resmen bir kurgusu var. Bu olayı bize bilgisayar oyunu algısı ile tekrar sundular. Neden mi? Yeni nesil bunu seviyor. Sorgulamıyor ölen kim? Öldürerek aldığı bonuslar önemli onlar için. Hop bir tuşa bas ve savaş başlasın. Olay bu kadar basit. Hedef o, yaş grubu o. Deniz Ülke Arıboğan’da aynı durumu görüp yazısında çok daha detaylı kaleme almış. Merak edenlerin yazısını okumalarını tavsiye ederim. Bütün bu olan biteni anlayan ve bu duruma sessiz kalmayanların sayısı hiç de az değil. Allah var Rick Martin’den böyle bir çıkışı asla beklemezdim. "40'tan fazla Müslümanı öldüren ve 20 kişiyi ağır yaralayan adam. Bütün uluslararası medya ondan '’tetikçi’' ve '’aşırılık yanlısı’' olarak bahsediyor ama ona '’terörist’' demiyor! Neden, çünkü o bir Müslüman değil." demiş. Ne güzel demiş… Sonra gördüğüm göreceğim en güzel fotoğrafı gördüm. Kanada’da Cuma namazında camide ibadet edenleri koruma altına almak için el ele tutuşup camiyi çember içine almış insanların fotoğrafını gördüm. Kanım dondu. Gözlerim doldu.

Bir siz anlamadınız!

Prim vermemek için bu olup biteni yazmak istemedim ama bahar kapıda hala kürkte kürk deyip duruyorlar. Anlaşıldı konuşuldunuz reklamı size iyi döndü, sizde devam ediyorsunuz. Kürk almayı da giymeyi de hala marifet sanan siz ve sizin gibiler, yazık! Artık özenerek baktığınız, taklit ettiğiniz dünya devi moda evleri bile kürkü ve nesli tükenen hayvanların derilerini kullanmama kararı almış. Siz kimsiniz? Kürkü itibar, zenginlik göstergesi sanan zavallılar, çok eskide kaldınız. Yok ben üşüyorum. Yok ben zenginim. Fake giymem falan, geçin bunları. Siz vicdansız ve görgüsüzsünüz. Kürkün yerine geçen muhteşem ürün ve kumaşlar var. Bir de bunu yapan modacı sözde. Kalkmış oradan, sonradan görmeliğinin ardına zavallı hayvanları koymuş. Diğeri de diva dediğimiz zat. İkisine de bu bilinçsiz tavrı yakıştıramıyorum. Yok efendim ben marka giyerim, param var, pulum var. Kimsenin sizin markanızda, paranızda veya sonradan görme vicdansızlığınızla ilgilenmiyor. Biz o dilsiz savunmasız canlarla ilgileniyoruz. Sizin verdiğiniz her kuruşun dünyanın diğer tarafında bir katliam ve acının sebebi olduğunu söylüyoruz. Sizde bunu anlamamaya direniyor ve bile bile giyiyorsanız, bende sizi protesto ediyorum. Bundan sonra hiçbir kıyafetinizi almıyor, tek bir albümünüzü dinlemiyorum.

Keşke…

Keşke inceldiği gibi kopabilse her şey. Akıp gitse zamanın içinde kaybolsa. Hiç yokmuş, var olmamış, yaşanmamış gibi olsa. Unutmak Allah’ın bize bahşettiği en güzel lütfu. Bir sil tuşu elimizin altında olsa, hiç acımadan bassak ve devam edebilsek şu sayılı günlerimize. Düşünmeden, kaygılanmadan, özlemeden. Her geçeni ardımızda bıraksak. Bir bardak soğuk su içsek, içimiz soğusa. Geçse içimizin yangını, kalbimizin kırgınlığı, dinse hasretimiz. Düştüğümüz yerden kalsak, üstümüzü silkeleyip devam etsek. ‘’Acımadı ki’’ dediğimiz de gerçekten acımasa. Hiç tanımadığından gelen en tanıdık koku bizi o en olmadık yere sürüklemese. Uzaktan seçemediğimiz o adam ona benzemese ve yüzünü görmek için ardından koşturmasak. İşin aslı astarı, uyumadan önce daha az düşünebilsek, gideni uğurlayabilsek…