AK Parti iktidarıyla birlikte Türkiye'nin, "Kürtler" ve "PKK terörü" yaklaşımlarını daha doğru bir şekilde ayrıştırması, hatta PKK terörüne karşı Kürtlerle birlikte mücadele etme yaklaşımına yönelmesiyle birlikte Ankara-Erbil ilişkilerinde düzelme sürecine girildi.
Türkiye, yakın döneme kadar Kuzey Irak’taki federal yapıyı kendi toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak gördü.
PKK’nın varlığı, buradaki siyasi yapılanmaların PKK ile girift ilişkileri Türkiye’nin bu yaklaşımını perçinleyen sebepler arasındaydı.
AK Parti iktidarıyla birlikte Türkiye’nin, “Kürtler” ve “PKK terörü” yaklaşımlarını daha doğru bir şekilde ayrıştırması, hatta PKK terörüne karşı Kürtlerle birlikte mücadele etme yaklaşımına yönelmesiyle birlikte Ankara-Erbil ilişkilerinde düzelme sürecine girildi.
Bunun her iki tarafın yararına olduğu görüldükçe Ankara, Erbil’e karşı daha kucaklayıcı, “ağabeylik” tutumu göstermeye, Erbil de Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate almaya, PKK’ya karşı daha mesafeli olmaya başladı.
İlişkilerin iyileşme sürecine paralel olarak ticari ilişkiler de gelişti.
2014’te DEAŞ’ın ortaya çıkması öncesine kadar Türkiye ile Irak arasındaki ticaret hacmi yıllık 15 milyar dolara ulaşırken bu oranın yüzde 80’ini Kuzey Irak ile olan kısım oluşturuyordu.
DEAŞ’ın ortaya çıkmasıyla birlikte ticari ilişkilerde belirli bir düşüş yaşandıysa da Ankara-Erbil ilişkileri Eylül 2017’deki bağımsızlık referandumuna kadar hep olumlu seyretti.
Aslında Türkiye’nin Kuzey Irak’taki referandum sürecine yaklaşımı da ilk başlarda çok sert değildi.
Ankara’dan yapılan açıklamalarda her ne kadar referandumun doğru olmadığı dile getirilse de bu sebeple Erbil ile ilişkilerin kopmasının öngörülmediği bir yaklaşım sergilendi.
Ancak 25 Eylül’de yapılacak referandum yaklaşırken işler değişti.
Erbil yönetimi, Türkiye’ye karşı hesaplar içinde olduğu bilinen, PKK/PYD’nin en önemli destekçilerinden ABD’nin dönemin DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk ve aynı şekilde PKK sempatizanı olarak bilinen aşırı solcu Fransız düşünür Bernard-Henri Levy gibi isimlerle fotoğraflar vermeye başladı.
Ardından referandum yapılacak yerler arasına Irak anayasasına göre statüsü netleştirilmemiş ve tartışmalı bölgeler kapsamında olan Türkmen nüfusun yoğunluklu olduğu Kerkük ve çevresindeki bazı bölgeler de dahil edilince, gelişmeleri kendisine yönelik bazı hesapların unsuru olarak gören Ankara’nın tepkisi sertleşmeye başladı.
Sonuçta Erbil yönetimi, Türkiye karşıtı güçlerin gazıyla o referandumu yaptı ama yaptığına bin pişman oldu.
Hem güvenini kaybettiği Türkiye’nin yaptırımlarıyla karşılaştı hem de kendisini oyuna getirenlerin ihanetine uğradı.
Durumu tartışmalı bölgeler kapsamında olsa da yönetimi Erbil’de olan petrol zengini Kerkük ve çevresi Bağdat’ın denetimine geçti.
Dönemin IKBY Başkanı Mesud Barzani, bu sebeple birçok kez yaptığı açıklamada Washington’un kendilerini sattığını belirterek, “ABD bizi hayal kırıklığına uğrattı” dedi.
O McGurk şimdi yeniden o bölgede.
Üstelik ABD’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika sorumlusu olarak.
McGurk’u göreve getiren Obama’nın yardımcısı Joe Biden şimdi ABD Başkanı.
Yeni yönetimin en önemli hedeflerinden birinin Türkiye olacağı artık aşikâr gibi.
İşte yeni ABD yönetiminin, Türkiye karşıtı hesapları da barındırdığı değerlendirilen Papa’nın Irak ziyaretinde bir kez daha Ankara-Erbil ilişkileri gerildi.
Hem Biden’ın hem de McGurk’un bu ziyarete övgüler düzen açıklamaları da not edelim.
Bu kez gerilimin sebebi Papa’nın ziyareti nedeniyle Erbil yönetiminin bastırdığı hatıra pulları.
Papa’nın figürünün bulunduğu bu pullardan birinde Türkiye’nin bazı bölgelerini de kapsayan Kürdistan haritası Ankara’nın sert tepkisine yol açtı.
Dışişleri Bakanlığı yaptığı sert açıklamada şu ifadeleri kullandı; “Bazı haddini bilmez IKBY yöneticileri bu ziyareti, Irak'ın komşu ülkelerinin toprak bütünlüklerine yönelik ham hayallerini açığa vurmak için kullanmaya yeltenmektedir. Bu tür sinsi emellerin ne şekilde hüsranla sonuçlandığı en iyi IKBY makamları tarafından hatırlanacaktır. IKBY makamlarından bu vahim hatanın derhal düzeltilmesine yönelik gerekli açıklamanın bir an önce ve net bir şekilde yapılmasını bekliyoruz."
Dışişleri’nin açıklamasındaki iki noktanın altını çizmekte yarar var.
Birincisi Türkiye, IKBY bünyesinde “Türkiye’nin topraklarına göz dikme” yönünde “ham hayaller” olduğu değerlendirmesi yapıyor.
İkincisi ise “Bu tür sinsi emellerin hüsranla sonuçlanmasının IKBY tarafından hatırlanması…” ifadesiyle 2017’deki referandum sonrası yaşananlar ve Türkiye’nin yaptırımlarına göndermede bulunuyor.
Yani “Yeniden benzer hüsranlarla karşılaşabilirsin” uyarısında bulunuyor.
Türkiye’nin tepkisi üzerine hem IKBY Hükümet Sözcüsü, “Birkaç sanatçı pulun basılması için dizayn örnekleri sundu. Ancak şu ana kadar hiçbir pul basım için onaylanmadı. Basım için seçilecek olan pul dizaynı, yasa ve kanunlara göre olacaktır” açıklamasında bulundu.
Oysa Erbil merkezli yayın organlarında yer alan haberlerde IKBY Ulaştırma Bakanlığı’nın bu pulları bastığı ifade ediliyordu.
Anlaşılan IKBY, Türkiye’nin sert tepkisi karşısında geri adım atma ihtiyacı duydu ancak söz konusu kriz, Ankara-Erbil ilişkilerinin ne denli kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı.
Erbil yönetimi geri adım attı ancak ABD’nin yeni yönetimi döneminde gerek Irak gerekse de Suriye üzerinden Türkiye’ye yönelik tahrik edici adımların artması şaşırtıcı olmayacak.
Türkiye’nin sahadaki askeri varlığıyla birlikte siyasi ve diplomatik nüfuzunu da arttırmasında yarar var.